26 Aralık 2021 Pazar

Yılbaşı ve Müslümanlar

 

Yılbaşının ne olduğunu biliyor musunuz? Yılbaşı kutlamakla ne kazanıyor, ne kaybediyoruz?   Bu sorulara elbette herkes bir cevap verecektir. Sizden ricamız, bu bilgilerinizle aşağıdaki araştırmayı karşılaştırmak olacaktır. Tercih “Ben Müslümanım” diyen herkesin hakkıdır.

Yılbaşı nedir? Hazreti İsa’nın doğumu kesin olarak bilinmemektedir. İlk defa 354 yılında Hz. İsa’nın doğumunun 25 Aralık olduğu Roma’da ileri sürülmüş. Bu dönemde Roma imparatorluğunun her yerinde Güneşe tapılıyordu. Hıristiyanlıktan önce “Şeb-i yelda” dediğimiz “Yılın en uzun gecesi”nden sonra günlerin uzaması münasebetiyle bu tarih Roma’da bir hafta süren bir bayram şenliği ile dans, içki, coşku, ışıklandırma, ağaçlarla yeşillendirme ve hindi kesme gibi şeylerle kutlanırdı. Roma imparatorluğu güneşperestlik ile Hıristiyanlığı birleştirerek kendi inanışlarına göre Güneş tanrısının doğum günü olan 25 Aralığı Hazreti İsa’nın doğum günü olarak ileri sürdü. 5. Asırda Hıristiyan âleminin bir kısmı bunu kabul ettiler.

Noel yortusu: Noel kelimesi Fransızca olup, “Şenlik” anlamındadır. Bu kutlama merasiminde mumlar ve ışıklarla süslenen ve evin mutena bir köşesini işgal eden çam ağacına “Noel ağacı” denir. Ayrıca o gün çocuklara hediyeler getireceğine inanılan ve dördüncü asırda yaşadığı rivayet edilen ve bir Hıristiyan Papazı olan “Sen Nikolas” isimli efsanevi şahsa da “Noel Baba” adı verilir. Noel ağacı ilk defa 1605 te Almanya’da ortaya çıkarılmış, sonra da 19. yüzyılda Helene Mecklemburg tarafından Fransa’ya yayılmıştır. Ancak Prütenler bu kutlamayı putperestlerden alındığı için uzun müddet yasaklamışlardır.

Noel’i Protestanlar ve Katolikler 25 Aralıkta, Ortodokslar ise 6 Ocakta kutlarlardı. Nihayet Papaz aziz johannes (Yuhannes) ve aziz Gregorios’un çalışmalarıyla aralarındaki farklar kaldırıldı ve bu gün, Ocak 1’e getirildi. Bu günlerde Hıristiyanlar domuz başı, kaz kızartması ve hindi yemeyi gelenek haline getirmişlerdir. Görüldüğü gibi bu şenliklerin ve kutlamanın bizim dinimizle hiçbir ilgisi yoktur.

Tek Allah’a inanan Müslümanlar!  Temeli putperestliğe ve bozulmuş Hıristiyanlığa dayanan yılbaşı âdetini yerine getirirken yukarıdaki bilgileri ve Sevgili Peygamberimizin aşağıdaki sözlerini karşılaştırarak yerinizi belirleyiniz. Sevgili Peygamberimiz buyuruyor:

“Kim (yaşantısı ile) bir topluma benzerse o da onlardan olur.” (Ebu Davud Libas / 5, Ahmed 2/50

  Dostumuz kim? Allah (c.c.) buyuruyor:

1- Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez. (Maide / 51)

2- Sizin dostunuz Ancak Allah’tır, Resulüdür ve iman edenlerdir. (Maide / 55)

3- Hadis-i şerif: (Dünyada ve ahirette) kişi sevdiği ile beraberdir. (Buhari Edeb / 96, Müslim Bir: 165)

Müslüman kardeşler! Haksızlığın, adaletsizliğin ve zulmün kol gezdiği bir dünyada yaşıyoruz. Sırf Müslüman olduğu için Filistin’de, Çeçenistan’da, Arakan’da Cezayir’de ve daha birçok yerde insanlar öldürülüyor. Evlerini başlarına yıkıyorlar. Camiler yakıp yıkıyorlar. Onlara gelecek gıda ve ilaç yollarını da kesip onları ölüme terk ediyorlar. Bütün bu olanlar bir Hıristiyan topluluğu olan Birleşmiş Milletlerin ve katil Amerika’nın ve İsrail’in gözü önünde ve gözetiminde yapılıyor. Her taraf kan kokuyor.

Bütün bunlar olurken, Müslüman kardeşim sen kimin yılbaşını kutlayacak ve ne için eğleneceksin? Parça parça doğranan çocuklar için mi? Yoksa namusu çiğnenen Müslüman kız kardeşlerin için mi? Kendinize sorun, ne için kutlayacağız yılbaşını?

Onlar hiç bize uyuyorlar mı? Onlar bizim dinî veya Milli bayramlarımızı yahut diğer mübarek gün ve gecelerimizi biliyor ve kutluyorlar mı? Müslümanların hicri yılbaşı olan Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicret gününü yılbaşı olarak kutluyorlar mı? Hayır. Öyleyse neden biz onlara uyuyoruz?

Gelin bu gece, bir Ocak gecesi Allah’ı gazaplandırmayalım. Müslümanların çile çektiği bir gecede, siz de yılbaşı eğlencesi yaparken, piyango biletinden medet beklerken, aniden bir deprem olsa bu halinle Allah’a ne cevap vereceksin? O’nun huzuruna nasıl varacaksın?

Sizden ricamız: Bu yazıyı ulaşabildiğiniz bütün dostlarınıza ulaştırınız. Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, bunu ihmal etmeyiniz. Tebliğ, iman yolunda bir adım daha atmaktır. Tevfik ve hidayet Allah’tandır.

Hak yolunda gidenlere selamlar.

Evde köpek beslemek

 

1-Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "İçinde köpek ve sûret bulunan eve melekler girmez." (Buhârî, Libâs 88; Müslim, Libâs 83)

2-İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

 Cebrâil aleyhisselâm, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e geleceğini söylemişti. Gecikti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çok üzüldü ve dışarı çıkınca Cebrâil ile karşılaştı ve gecikmesinden şikayetçi oldu. Bunun üzerine Cebrâil aleyhisselâm:

"Biz melekler, içinde köpek ve sûret bulunan eve girmeyiz" cevabını verdi. (Buhârî, Libâs 94)

3-Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:

 Cebrâil aleyhisselâm, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e belli bir saatte geleceğini vadetmişti. Vakit gelmiş ama Cebrâil gelmemişti. Resûlullah elinde bulunan sopayı yere attı ve "Allah da Resûlleri de va'dinden caymaz!" dedi. Sonra etrafa bakınmaya başladı. Bir de ne görsün, sedirinin altında bir köpek eniği. Bunun üzerine:

- "Ey Âişe! Bu enik buraya ne zaman girdi?" diye seslendi. Ben:

- Allaha yemin ederim ki, bilmiyorum, dedim.

Emir verdi, köpek yavrusu evden çıkarıldı. Cebrâil aleyhisselâm da hemen geldi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

- "Bana söz verdin, ben de bekledim, ama gelmedin," dedi. Cebrâil:

- "Gelmemi, evindeki köpek engelledi. Biz melekler içinde köpek ve sûret bulunan eve girmeyiz" cevabını verdi.

(Müslim, Libâs 81, Buhârî, Bedü'l-halk 7 İbni Mâce, Libâs 44)

Açıklamalar

Bu üç hadis sûretlerin kullanımı ile ilgili yasağı ele almaktadır. Üzerinde canlı resmi bulunan örtü ve sergiler, çarşaflar, duvar halıları ve benzeri eşyanın duvarlara, tavanlara ve raf üzerlerine asılması, onlara önem vermek ve saygı duymak anlamına geldiği için yasaklanmıştır. Heykelciklerin veya büstlerin, büfe veya duvarlara konması, asılması ise öncelikle yasaktır. Üzerinde çok küçük veya vücudunun bir kısmı belli canlı resimleri bulunan örtü veya perdelerin kullanılmasında herhangi bir sakınca görülmemiştir. Canlı resmi olan örtü ve yaygıların ayak altına serilmesinde de sakınca yoktur. Yukarıdaki üç hadîs-i şerif, içinde köpek ve sûret bulunan eve Cebrâil ve rahmet meleklerinin girmediğini bildirmektedir. İnsanın amellerini yazan hafaza melekleri için bu hüküm geçerli değildir. Onlar insandan hiç bir zaman ve sebeple ayrılmazlar.

İçinde köpek bulunan eve meleklerin girmemesinin sebebi, köpeğin kendisinin necis olmasıdır. İki ve üçüncü hadiste görüldüğü gibi, eve tesâdüfen girmiş olan köpek yavrusu sebebiyle Cebrâil aleyhisselâm Hz. Peygamber'in yanına gelememiştir. Bir de hiç bir sebep yokken bilinçli olarak içinde köpek beslenen evlerin halini düşünmek gerek. Resûl-i Ekrem Efendimiz'in, Hz. Âişe'ye, "Bu köpek yavrusu buraya ne zaman girdi?" diye sorması, onun da "Vallahi bilmiyorum" diye yemin ederek cevap vermesi gösteriyor ki, bile bile bir müslümanın evinde köpek bulundurması söz konusu olamaz. Kedi evcil bir hayvandır. Onun evde bulunmasında sakınca yoktur. Fakat av, çoban ve bağ bahçe beklemekle görevli bekçi köpekleri evin dışında bulundurulabilir. Bunların dışındaki köpeklerin beslenmesi, evlere alınması yasaktır. Bu yasak, köpeklerin öldürülmesi gerektiği anlamına gelmez. Onlar da diğer hayvanlar gibi her türlü zulümden, haksızlıktan, gereksiz yere öldürülmekten korunmuşlardır. Ancak köpeklerin evde bulundurulmalarına müsaade edilmemiştir. Günümüzün pek yaygın olan köpek düşkünlüğü dikkate alınınca bu yasağın ne kadar yerinde olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Taşıdıkları şerit ve salyaları yüzünden sağlık açısından son derece tehlikeli olan köpeklerin, evde meleklerin bulunmasını engellemeleri, şeytanların cirit attığı bir ortamı oluşturmaları anlamına gelir. Köpeğin yaladığı kabı, biri toprakla olmak şartıyla yedi kez yıkamayı tavsiye eden Sevgili Peygamberimiz,  temizlik açısından köpeklere son derece dikkat edilmesi gerektiğini de bildirmiş olmaktadır. Evde köpek ve sûret bulunması, Cebrâil aleyhisselâm ile Hz. Peygamber'in buluşmasını engelleyebilmektedir. Bu iki şeyin evde bulundurulmaması gerektiği bundan daha açık olarak nasıl anlatılabilir? Kırsal kesimlerden daha çok büyük şehirlerde kapılara asılan "Dikkat köpek var" levhaları da gösteriyor ki, insanlar emniyetlerini köpekle sağlama ihtiyacını duymaktadırlar. Bunlara ilave olarak daire pencerelerinde, araba camlarında süs köpekleri gün geçtikce daha fazla arz-ı endam etmektedir. Köpek saltanatına doğru yol alan bu gidişi, hayvanseverlikle izah etmek mümkün değildir. Bu, insanların kendi kendilerinden, insanlık değerlerinden bir şekilde uzaklaşma meyillerinin göstergesi olsa gerektir. Ne tıbbî ne sosyal ne ahlâkî hiç bir mâkul gerekçe bu köpek hizmetkârlığını mâzur gösteremez. Bizim gibi müslüman milletler için bunun doğru ve gerçek bir tek sebebi vardır: Batı hayranlığı... Bir çok konuda bizi esir alan şu batı hayranlığının doğru dürüst bir faydasını da ne yazık ki görmüş değiliz. Hep kayıp hep kayıp... Allah bize, kendimize gelme, kendi öz değerlerimize sarılma iz'anı ve irfanı nasip etsin. Âmin.

Hadislerden Öğrendiklerimiz

1. Üzerinde canlı resmi bulunan örtü ve perdeleri evde saygı ifadesi sayılacak tarzda kullanmak tahrimen mekruhtur.

2. Evde heykel ve büst bulundurmak haramdır.

3. Köpek ve sûret bulunan eve rahmet melekleri girmeyeceği için orada şeytanlar cirit atar.

4. Hiç gereği yokken evde köpek beslemenin, hayvanlara merhametli davranmakla ilgisi yoktur.

5. Resimli sergi ve örtüleri saygı ifadesi olmayacak tarz ve şekillerde kullanmak câizdir.

6. Kullanılmasında sakınca olmayan resimleri ve resimli örtüleri namaz kılanların önüne gelecek şekilde koymamaya dikkat etmek gerekir.

7. Resimli bir elbisenin üzerine bir başka elbise giyilmek suretiyle namaz kılınabilir. Cepte veya cüzdanda resimli para bulunması, namaza mâni değildir.

8. Resimli ve yazılı kumaşlardan elbise yapıp giymek doğru değildir. Bugün anlamı bilinmeyen yabancı kelimelerle doldurulmuş giysilerin fütursuzca giyildiğini gördükçe, yüce dinimizin ve sevgili Peygamberimiz'in onbeş asır öncesinden bildirdiği gerçeklerin nasıl çağlar üstü bir gerçeklik taşıdığını anlıyoruz.

9. İslâm bütün zamanların dinidir. Onu tarihin belli bir kesimi için geçerli saymak, dini de insanlığı da anlamamak demektir. (Riyazüs-Salihîn tercümesi Prof. Dr. Yaşar Kandemir. Alıntı)

24 Aralık 2021 Cuma

Döğme yapmanın ve yaptırmanın haramlığı

 

Çağımız gençliğinde sıkça gördüğümüz yanlış işlerden birisi de döğme yaptırmaktır. Ben konuşu Hadislere ve Yaşar Kandemir hocamın yorumuna bırakıyorum:

İbni Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem  saçlarına saç ekleten ve ekleyen,  döğme  yapan ve yaptıran kadınlara lânet etmiştir. (Buhârî, Tefsiru sûre (59) 4, Libâs 83; Müslim, Libâs 115)

Bu hadis, güzellik olsun diye vücutlarının muhtelif yerlerine değişik boyalarla döğme yapan ve yaptıran kadınlara da Hz. Peygamber'in lânet ettiğini bildirmektedir. Burada özellikle kadınların zikredilmiş olması, güzellik kaygısıyla daha çok onların bu tür yanlışlıklara düştüklerinden dolayıdır. Bu lânet pek tabiîdir ki aynı işi yapan veya yaptıran erkekler için de öncelikle geçerlidir.

El üzerine, koluna, vücudunun görülen veya görülmeyen bir yerine yaptırılan çeşitli şekil ve resimlerden oluşan döğmelerin tümü yasak ve lânetlidir. Zamanımızda kendini bilmez birtakım  kadın ve erkeklerde görülen bu çirkin işlem, büyük günah olarak kabul edilmiştir. İlaçla çıkarılması mümkünse derhal çıkarılması, insanın sağlığı ya da döğme yapılmış organın zarar görmeyeceği anlaşılırsa, o döğmenin oradan kesilmek suretiyle de olsa yokedilmesi lâzım geldiği üzerinde ısrarla durulmaktadır. Şayet hiç bir şekilde giderilmesi mümkün değilse, tövbe etmek suretiyle onun vebâlinden kurtulmaya çalışmak gerekecektir.

Konuya bu kadar duyarlık ve şiddet gösterilmesinin temelinde yatan sebep, Allah'ın yarattığı fıtrî güzelliği değiştirme niteliği taşımasıdır. Dinimiz fıtrî bir din olduğu için mensuplarının bütün davranışlarında tabiî olmalarını, her türlü sahtecilik  ve yapmacıktan uzak olarak yaşamalarını istemektedir. Allah, insanları en güzel surette, "ahsen-i takvîm" üzere yarattığını bildirdiğine göre, mevcut durumdan daha güzel bir hal söz konusu olsaydı, Allah insanı o halde yaratırdı. Tabiî olmayan güzellikler, sadece şeytan aldatmacasıdır.

Farz-ı muhal bir kimse kendisini bazı kötülüklerden koruyacağı inancıyla vücuduna herhangi bir canlının veya nesnenin resmini döğme olarak yaptıracak olsa, bu onun  imandan  çıkmasına sebep olur. Birilerine özenerek böyle bir cinayet işleyenler de ruh sefaletlerini sergilemiş olurlar. Neresinden bakılırsa bakılsın, tabiî şekli değiştirmeye kalkmak, şeytanın elinde maskara olmak demektir. Bu işin çağın veya modanın gereğiymiş gibi gösterilmeye çalışılması, söz konusu maskaralığı kapatmaya yetmez.

Bu tür konularda şeytanın çağdaşlık ve moda postuna bürünerek, insanları aldattığı anlaşılmaktadır. Siz buna şeytanın çağdaşlık tuzağı da diyebilirsiniz. Zira en olmadık yanlışlar, hatta sapkınlıklar bile "artık bu çağda" diye başlayan cümlelerle savunulmaktadır.

Tekrar edelim ki, insanın yaratılıştan sahip olduğu maddî-mânevî değerleri yozlaştıran, tebdil ve tahrif eden her uygulama dinimizce yasaklanmış, insanın temiz fıtratı üzere kalması ve yaşaması esas kabul edilmiştir.

İbni Mes'ûd radıyallahu anh'den  nakledildiğine göre kendisi, "Döğme yapan, yaptıran, yüzünün tüylerini yolan, güzel görünsün diye dişlerini seyrekleştiren, Allah'ın yarattığını bozan kadınlara Allah lânet etsin" demişti. Bir kadının İbni Mes'ûd'u aşırı gitmekle suçlaması üzerine bu defa; "Peygamberin lânet ettiği kimseye niçin lânet etmeyecek mişim? Peygamberi izlemek Allah'ın kitabında emredilmiştir. Allah Teâlâ; "Peygamber size ne verirse onu alın, sizi nehyettiğinden de uzak durun!"[Haşr sûresi (59), 7] buyurdu, demiştir. (Buhârî, Tefsîru sûre (59), 4; Libâs 82, 84, 85, 87; Müslim, Libâs 120)

Hadiste, Abdullah İbni Mes'ûd radıyallahu anh  ile ismi açıklanmayan bir hanım arasında geçtiği üstü kapalı olarak anlatılan tartışmayı bir başka rivayette (Müslim, Libâs 120) daha açık bir şekilde bulmaktayız. Olay şöyle cereyan etmiştir:

Hiçbir tabiî ve sıhhî ihtiyaç yokken sırf güzel görünmek için hadiste sayılan yollara baş vuran kadınlara, büyük sahâbî  Abdullah İbni Mes'ûd'un  lânet ettiğini duyan  Ümmü Ya'kûb diye meşhur bir hanım:

- Ben Kur'ân'ı baştan sona okudum, bu sayılan işleri yapan hanımlara lânet edildiğine rastlamadım. Sen bunları nereden çıkarıyorsun? diye itiraz etmiştir.

İbni Mes'ûd, böylesi hanımlara Hz. Peygamber'in lânet ettiğini, kendisinin de Peygamber'in lânet ettiklerine lânet etmekten asla çekinmeyeceği cevabını verdikten sonra, konunun Allah'ın kitabında da olduğunu bildirmiş ve:

- Eğer sen, dediğin gibi Kur'ân'ı okumuşsan mutlaka bu hükmü bildiren âyete rastlamış olmalısın, demiş  sonra da "Peygamber size ne verirse onu alın, sizi nehyettiğinden de uzak durun!" anlamındaki âyeti okumuştur.

Ümmü Ya'kûb, bu cevaba bir şey diyememiş ama, İbni Mes'ûd'un hanımında da, yasak olduğunu söylediği şeylerden birinin  bulunacağını iddia edecek kadar işi ileri götürmüştür. İbni Mes'ûd'un:

- Haydi, git bak! demesi üzerine gidip bakmış ve:

- Hanımında bunlardan bir şey göremedim, demiştir. Bunun üzerine Abdullah İbni Mes'ud radıyallahu anh, o kadına:

- Bana bak, böyle bir şey olsaydı, biz onunla bir arada olmazdık,  demiştir.

Peygamber'e her konuda uymak gerektiğini de "Peygamber size ne verirse onu alın, sizi nehyettiğinden de uzak durun!" âyetinin  genel mânası içinde bizzat Kur'an'ın emri olarak açıklamıştır. İbni Mes'ûd'un bu  anlayış ve yorumu, özellikle son zamanlarda türeyen "Tek kaynak Kur'an", "Kur'anla yetinmek" gibi iddialarla sünneti dışlamak isteyenlere bir sahâbî tokadı niteliğindedir. "Peygamber size ne verirse onu alın, sizi nehyettiğinden de uzak durun!" âyetini sadece ganimetlerle ilgili olarak yorumlayıp Resûl-i Ekrem Efendimiz'in diğer sünnetlerini kapsamadığını söyleyenler de İbni Mes'ûd radıyallahu anh'den hakettikleri cevabı almışlardır.

Hadislerden Öğrendiklerimiz

1. Saça saç eklemek, ekletmek, iğreti saç takmak, taktırmak yasaktır.

2. Vücudun herhangi bir yerine döğme yapan  ve yaptıranlar Peygamber Efendimiz tarafından  lânetlenmiştir.

3. Allah'ın yarattığı şekli değiştirme anlamına gelen her türlü işlem yasaktır.

4. Fıtratı bozmaya kalkışmak şeytanın emrine uymak demektir.