Ebû Hureyre (ra) şöyle demiştir:
— Ben kendisi (fıtraten) doğru sözlü (olan ve Allah tarafından) doğruluğu tasdik edilen Rasûlullah(sav)'in: "Ümmetimin ölümü Kureyş'ten birkaç gencin ellerindendir!" buyururken işittim.
Mecliste bulunan Mervân, Ebû Hureyre'ye:
— Gençler mi? diye sordu. Ebû Hureyre:
— İstersen Fulân oğulları, Fulân oğulları diye adlarını anabilirim, dedi. (Buhari Menakıb/25)
Ebî Şeybe'nin bir rivayetine göre Ebû Hureyre çarşıda pazarda gezerken: Yâ Rabb, beni hicretin altmışıncı yılına ve çocukların emirliği zamanına eriştirme! diye duâ edermiş. Şârih İbn Hacer, Fethu'l-Baride şöyle diyor: Ebû Hureyre'nin bu sözünde oğlancıkların ilk emareti, hicretin altmışıncı yılında vuku' bulacağına işaret vardır. Ve târihin seyri de bu suretle gerçekleşmiştir. Altmış târihinde Muâviye'nin--ilk defa velîahd ta'yîn ettiği- oğlu Yezîd, saltanat makaamına geçmiş ve dört sene hükümrân olarak türlü çirkinlikler İşlemiştir.
Taybî'nin bildirdiğine göre Rasûlullah (S) bir kerre ru'yâsında Mervân'ın babası Hakem ibn Ebi'1-Âs'ın çocuklarının, kendi minberi üzerinde top oynar gibi oynadıklarını görmüştü. Peygamber'in minberi, Nübüvvet ve Hilâfet Makaamı idi. Bu ru'yâ günün birinde Mervânîler'in Hilâfet Makaamı'na geçeceklerinin ve ümmetin riyaset makaamını çocuk oyuncağına çevireceklerinin bir remzi idi. Ve böyle de olmuştur... Hakem, Rasûlullah zamanında işlediği çirkinlikler sebebiyle Taife sürülmüş ve Mervân orada dünyâya gelmişti. Ebû Bekr ve Ömer zamanlarında da sürgün hayâtı yaşayan bu baba oğul, Osmân halîfe olunca -Hakem, Halîfe'nin amcası olduğundan- Medine'ye gelmelerine müsâade edilmişti. Ve en sonunda Peygamber'in hadîsi gerçekleşerek, Mervân, Hilâfet Makaamı'na geçmiş, Muhammed Ümmeti arasında türlü tefrikalara sebeb olmuştur (Tecrîd-i Sarih 9/342).
+ Huzeyfe ibnu'l-Yemân (R) şöyle diyordu: İnsanlar, Rasûlullah (S)'tan (geleceğe âid) hayır(lı işler)dan sorarlardı. Ben de (tersine İslâm Ümmeti'ne gelecek) şerden -o şerrin bana erişmesinden korkarak- sorardım. Bu endişe ile bir kerre:
— Yâ Rasûlallah! Biz vaktiyle bir câhiliyet ve şerr (yânî şirk) içinde idik. Sonra Allah bize şu hayrı (Seni göndermek, İslâm temellerini kuvvetlendirmek, şirk ve dalâlet temellerini yıkmak hayrını) getirdi. Bu hayır ve saadetten sonra gelecek bir şerr ve fitne var mıdır? diye sordum.
Rasûlullah:
— "Evet vardır" buyurdu. Ben:
— O şer ve fitneden sonra bir hayır ve iyilik var mıdır? dedim. Rasûlullah:
— "Evet, bir hayır ve iyilik vardır. Fakat onun içinde bâzı şerr ve fesâd dumanı, bulanıklığı bulunacak" buyurdu.
Ben:
— O hayrın dumanı (temizliğini bulandıran kiri) nedir? dedim. Rasûlullah:
— "O devrin âmirlerinden bir zümre, ümmeti benim hidâyetim (sünnetim) hilâfına idare edecekler. Sen o devrin âmir ve valilerinden bâzılarının hareketlerini ma'ruf bulup tasvîb, bazılarının hareketlerini de münker bulup reddedeceksin" buyurdu.
Ben:
— (Yâ Rasûlallah!) Bu karışık hayır devrinden sonra, yine bir şerr ve fesâd devri gelecek midir? dedim.
Rasûlullah:
— "Evet gelecektir. O devirde birtakım dâîler (davetçiler) halkı cehennem kapılarına çağıracak. Her kim onların davetine icabet ederse, onu cehenneme atacaklar" buyurdu.
Ben:
— Yâ Rasûlallah! Bu da'vetçileri bize vasfet, dedim. Rasûlullah:
— "Onlar bizim milletimizden insanlardır. Bizim dilimizle konuşurlar (hâlbuki gönüllerinde hayırdan eser yoktur)" buyurdu. Ben:
— (Yâ Rasûlallah!) O (uğursuz) devir bana yetişirse nasıl hareket etmemi emredersin? dedim.
Rasûlullah:
— "İslâm cemâatinden ayrılmaz ve onların devlet başkanlarına itaat eylersin" buyurdu.
Ben:
— Onların cemaatleri yoksa (bozgunculukla parçalanmışlarsa), başlarında devlet reisleri de yoksa? dedim.
Rasûlullah:
— "O fırkaların hepsinden ayrıl (evine çekil)/ Velev ki bu ayrılma, bir ağaç kütüğünü ısırman suretiyle (meşakkatli) olsa bile, artık ölüm erişinceye kadar bu ayrılık üzere bulun" buyurdu. (Buhari manekıb/25)
Şerh: Huzeyfe, Rasûlullah'ın sırlarına vâkıf idi. Olmuş, olacak; bütün vakıaları, fitneleri, münafıkları Rasûhıllah kendisine bildirmişti. Huzeyfe'nin, Peygamber'in sırr mahremi olduğuna, bu hadisi de delâlet etmektedir. Rasûlullah'ın mutlak surette hayır ve saadet olan zamanlardan sonra geleceğini haber verdiği fitneler, musibetler, hz. Osman'ın öldürülmesi ile başlamış; Cemel, Sıffîn, Kerbelâ, Harre, Ka'be'nin yıkılması faciaları birbirini ta'kîb etmiştir.
Bunlardan sonra geleceği bildirilen şerr ile karışık hayır devrini Kaadı Iyâz, Ömer ibn Abdülazîz'in halifeliği zamanıdır, demiştir. Bu sebeble Ömer ibn Abdilazîz, Emîru'l-Mü'minîn unvanı ile anılır. İdareyi tamâmıyle İslâm umdelerine göre yürüttüğü için "İkinci Ömer" diye anılır ve iki buçuk seneye yakın halifeliği zamanı, Râşid Halîfeler devrine katılarak, hakîkî hilâfet devri kapanır. Bundan sonra Emaret ve Saltanat devirleri başlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder