14 Ocak 2024 Pazar

İsraillerin İslam'a bakışı

 

İsraillerin İslam’a, İslam’ın da onlara  bakışı

Hazreti Peygamber (sav) Medine-i Münevvere’ye geldiğinde orada bulunan Yahudileri de İslam’a ve imana davet etmişti. Yahudiler Hz. Peygamber'e "Gel bizimle bir müddet hoş geçin, bizi kendi halimize bırak ve böylelikle bizi memnun et de sana tabi olalım." diye bir teklifte bulunmuşlar. Bu teklifteki art düşüncelerini anlatmak için şu âyet inmiş:

“Onların dinlerine tâbi oluncaya kadar ne yahudiler ne de Hristiyanlar senden asla râzı olmayacaklardır. De ki: “Dosdoğru yol, Allah’ın gösterdiği İslâm yoludur.” Eğer sana gelen ilimden sonra, onların hevâ ve heveslerine uyacak olursan, bilesin ki seni Allah’ın gazabından koruyacak ne bir dostun olur ne de bir yardımcın.” (Bakara / 120)

Bu ayetten anlaşılıyor ki, onlara ne kadar iyi davransan, iyiliklerde bulunsan da onlar Müslümandan asla razı olmazlar ve Müslümana dost da olmazlar.

Mev’ıze kitaplarında şöyle bir menkıbe nakledilir:

Hicretin ilk yıllarında Medine’de bulunan Yahudilerden birisi Hazreti Ali ile dostluk kurmuş. Hazreti Ali Camiye gidip gelirken o da beraber camiye kadar gidip gelirmiş. Fakat camiye girmezmiş. Niçin camiye kadar beraber gidip geldiğini sorunca: Ya Ali senin konuşmaların çok hoşuma gidiyor, bir gün belki de ben de sizin dininize girerim… dermiş.

Nihayet yukardaki ayet inince Hazreti Ali ona: İnandığın Allah ve inandığın Tevrat hakkı için doğru söyle, sana bir zararım dokunmayacak, deyince Yahudi:

Vallahi ya Ali! Doğru söyleyeceksem gerçek şudur: elime fırsat geçse seni bir dakika bile yaşatmam, öldürürüm. Bu imkanım olmadığına göre, senin yanında gelip giderken senin gölgeni çiğneyerek hıncımı alıyor, kendimi tatmin ediyorum, demiş.

Onlar bir de kendilerinin Hz İbrahim (as)ın soyundan olduklarını ve onun yolunda gittiklerini, dolayısıyla İbrahim (as)ın da Yahudi olduğunu iddia ederler. Oysa Kur’an bunu tamamen reddeder ve şöyle buyurur:   

مَا كَانَ اِبْرٰه۪يمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفًا مُسْلِمًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ

 

“O gerçek şudur ki; İbrâhim ne bir yahudi ne de bir Hristiyandı; fakat o tevhid ehli bir Müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan değildi. (Âl-i İmrân / 67)

 

Onlar Hak Kitap olarak Tevrat’a inandıklarını söylerler. Oysa Tevrat Musa (as) indirildi. Hazreti İbrahim ile Hazreti Musa arasında Kur’an’da ismi geçen İbrahim, İshak, Yakub, Yusuf, Eyüp, Şuayb, Musa gibi birçok peygamber vardır. Hazreti İsa ise onlardan daha çok çok sonradır. İşte yukardaki ve aşağıdaki ayetler bu gerçekleri şöyle ortaya koymaktadır.

 

اَمْ تَقُولُونَ اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطَ كَانُوا هُودًا اَوْ نَصَارٰىۜ قُلْ ءَاَنْتُمْ اَعْلَمُ اَمِ اللّٰهُۜ وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَتَمَ شَهَادَةً عِنْدَهُ مِنَ اللّٰهِۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

“Yoksa siz İbrâhim, İsmâil, İshak, Yâkub ve torunların yahudi veya hristiyan olduğunu mu söylüyorsunuz? De ki: “Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı?” Allah’ın kendisine bildirdiği bir gerçeği söylemeyip gizleyenden daha zâlim kim olabilir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Bakara/140)

Hz. Peygamber’in, İslâm’a davet ettiği bir Yahudi topluluğunun, “Bizi azapla korkutma! Çünkü biz Allah’ın oğulları ve sevdiği kullarıyız.” demeleri üzerine şu ayet inmiştir: inmiştir.

وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارٰى نَحْنُ اَبْنَٓاءُ اللّٰهِ وَاَحِبَّٓاؤُ۬هُۜ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُمْ بِذُنُوبِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ بَشَرٌ مِمَّنْ خَلَقَۜ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۘ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ

“Yahudiler ve Hristiyanlar: “Biz Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz” dediler. De ki: “Öyleyse Allah sizi niçin günahlarınız yüzünden cezalandırıp duruyor? Doğrusu siz de O’nun yarattığı sıradan insanlarsınız.” O, dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder. Göklerin, yerin ve aralarında bulunan her şeyin mülkiyeti ve hâkimiyeti Allah’ındır. Sonunda dönüş de ancak O’nadır.” (Maide/18)

وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًاۜ وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَادًاۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ

“Yahudiler: “Allah’ın eli bağlı ve sıkıdır” dediler. Elleri bağlansın onu söyleyenlerin, lânet olsun onlara! Hiç de öyle değil, aksine Allah’ın iki eli de açıktır, nasıl dilerse o şekilde ihsân ve ikram eder. Rabbinden sana indirilen âyetler, elbette onların pek çoğunun azgınlığını ve küfrünü daha da artıracaktır. Biz de onların arasına kıyâmet gününe kadar sürüp gidecek düşmanlık, kin ve nefret saldık. Ne zaman savaş için bir fitne ateşi körükledilerse, Allah onu söndürdü. Yine de onlar dünyanın her tarafında sırf bozgunculuk çıkarmak için koşuşturup dururlar. Allah, bozgunculuk yapanları sevmez.(Maide/64)

Yahudilerin bu “Allah’ın eli bağlıdır” sözü Resululllah'ın ashâbının çok fakirlik ve ihtiyaç içinde bulundukları sırada: "Muhammed'in Allah'ı fakir, eli bağlıdır, onun için onları sıkıntıdan kurtaramıyor" şeklinde Müslümanlarla alay etmek için söylemiş oldukları rivayet edilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder