Hazreti Mevlânâ Celaleddin kimdir?
(Doğ:30 Eylül 1207 (6 Rebîul’evvel 604), öl: 17 Aralık1273)
Mevlâna, dünyaca ünlü büyük mütefekkir (düşünür) ve tasavvuf bilginidir. Türkistan’ın Amuderya ırmağı yakınında Belh şehrinde 1207 yılında dünyaya gelmiştir. O zamanlar oraları Hindistan'dı ve Hindistan büyük bir Türk imparatorluğu idi. Ve adı "Babür Şahlığı" idi. Çeşitli nedenlerle Anadolu’ya göç eden babası Bahaeddin Veled, İran, Bağdat, Hicaz, Mekke ve Şam yoluyla ilk olarak bu günkü adı Karaman olan Lârende’ye, sonra da Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat’ın daveti üzerine, 1228’de Konya’ya yerleşmiştir. Asıl adı Celaleddin olan Mevlânâ’ya; yaşadığı dönemde Anadolu’ya Rumeli denmesi sebebiyle “Rûmî” sıfatı verilmiş ve Mevlânâ Celaleddin Rûmî diye anılmıştır.
Hz. Mevlânâ 4 yaşında iken, babası Sultan Veled ile gezerken Muhyiddin ibn-i Arabî bunları görmüş ve: “Bir deniz, bir deryayı peşine takmış götürüyor” demiştir.
Mevlâna, hocası Bürhaneddin Tirmîzî’den ders alarak; Kur’an, hadis, kelâm ve fıkıh konularında üstün bir seviyeye gelmiştir. 1244 yılında Konya’ya gelen tasavvuf âlimi Şems-i Tebrizî’den de tasavvufa intisap ederek mânevî ilimleri tahsil etmiştir. Mevlânâ’nın sınır tanımayan bir coşkunluğunun ifadesi olan “Divan-ı Kebîr” adında büyük bir eseri vardır.
Şems-i Tebrîzî, Hz. Mevlânâ’ya: “Hazreti Muhammed s.a.v. mi daha büyük; Bayezid-i Bestâmî mi?” diye sormuş.
- Tabi ki Hz. Muhammed s.a.v.
- Neden, Hz. Peygamber (s.)e o kadar vahy geldiği halde hiçbir şetahat ve cezbe gibi bir şey olmamış da, Bayezid-i Bestami “Sübhaneke mâ a’zame şânî” demiştir?
- Hz. Peygamber (s.) bir denizdir. Denize o kadar ırmaklar akar ama denizin suyu bir santim yükselmez. Dolu bir bardak suyun üzerine iki damla ilave etsen taşıverir, demiş.
Mevlânâ’nın engin hoşgörüsü ve fikirleri bütün dünyada büyük yankılar uyandırmıştır. Evrensel kişiliği nedeniyle çeşitli milletlerin sahiplendiği Mevlânâ öz be öz Türk’tür. Nitekim bu durumu kendisi: “Hintçe söylüyorum ama, aslım Türk’tür” diyerek açıkça ifade etmiştir. Konya’da bulunan türbesinde “Mevlânâ’yı Anma Haftası” adı altında çeşitli programlar, faaliyetler yapılmakta ve “Şeb’i Arûz” törenleri düzenlenmektedir. (Diyanet takvimi 17 Aralık 2006 Pazar)
Mevlânâ’nın eserleri: Divan-ı kebir, Mektûbât, Fîhi mâ fîh, Mecâlis-i seb’a,
Mevlânâ’nın Mesnevîdeki özlü sözlerinden:
“Yüz”de israr etme, ‘Doksan’ da olur. İnsan dediğinde noksan da olur. Sakın büyüklenme, elde neler var. “Bir ben varım” deme, yoksan da olur. Hatasız dost arayan, dosttan da olur.
* Bir sofranın etrafına yüz kişi sığar da, baş olmak isteyen iki kişi dünyaya sığmaz.
· “Nedâmet ateşiyle dolu bir gönülle ve nemli gözlerle duâ ve tevbe et! Zira çiçekler, güneşli ve nemli yerlerde açar!”
· “Teni aşırı besleyip geliştirmeye bakma! Çünkü o, sonunda toprağa verilecek bir kurbandır. Sen asıl gönlünü beslemeye bak! Yücelere gidecek ve şereflenecek olan odur.”
· “Aklım kalbime; «Din nedir?» diye sordu. Kalbim de aklımın kulağına eğilerek; «Din, edepten ibârettir!» dedi.”
· “(Sâlih) insanlarla dost ol (ki sâdıklar kervanı çoğalsın). Çünkü bu kervan ne kadar kalabalık ve cemaati çok olursa, yol kesenlerin (isyankârların) beli o kadar kırılır.”
· “Ne kadar zengin olursan ol, ancak yiyebileceğin kadar yersin. Testiyi denize daldırsan, alabileceği kadar su alır, gerisi kalır.”
· “Nice balık vardır ki su içinde her şeyden eminken boğazının hırsı yüzünden oltaya tutulmuştur.”
· “Oğul! Herkesin ölümü kendi rengindedir, insanı Allah’a kavuşturduğunu düşünmeden ölümden nefret edenlere, ona düşman olanlara ölüm, korkunç bir düşman gibi görünür. Ölüme dost olanların karşısına da dost gibi çıkar.”
* Bir arkadaş arkadaşına gülünç bir şey anlatsa, kulağı duyan bir kere güler, sağır iki kere güler. Birinci gülüşü insanların güldüğü için güler, ikincisi ise, niçin güldüklerini anlayınca güler.
* Doğruluk, Hazreti Musa’nın asası gibidir. Eğrilik ise sihirbazın sihrine benzer. Doğruluk ortaya çıkınca, bütün eğrilikleri yutar.
* Dünya eski bir köprüdür. Onu tamir etmeye değil üzerinden geçmeye bakın.
* Bil ki ahiret, mülk edinilmiş deve katarıdır. Dünya da onun tezeği ve yünleridir. Sen yün ve tezeğe değil, deveye talip ol. O zaman tezek de senin olur, yün de.
* Biz öyle mahlûklarız ki, bazen melekler insan yaratılmadıklarına üzülür; bazen de şeytanlar bizden olmadıklarına şükrederler. Şeytan Allah’ın izzetini kabul ederek ona yemin eder de bir takım insanlar kabul etmezler. Şeytan bunların şerrinden Allah’a sığınır.
* Kimde bir güzellik varsa, bilsin ki ödünçtür.
* Odun yanınca kül olur, insan yanınca kul olur.
* Şu toprak altında, çırak da bir, usta da birdir.
* Kim demiş gül, yaşar dikenin himayesinde,
Dikenin itibarı ancak gül sayesinde.
* Evrende hiçbir zehir ve şeker yoktur ki, birine ayak, ötekine ayak bağı olmasın. Yılanın zehiri yılan için hayat, insan için ölümdür.
* Adamın biri Hazreti İsa’ya: “Her şeyden daha zor olan nedir?”diye sordu.
- En zor olan şey, Allah’ın öfkesidir.
- Allah’ın bu öfkesinden nasıl güvende olmalı?
- Öfke anında öfkeni terk etmekle.
* Ekin ekenin amacı Buğdaydır ama sonunda saman da gelir. Miracdaki amaç da dostu görmekti. Buna bağlı olarak Arş, Kürs ve melekler de göründü.
*Dilini terbiye etmeden önce yüreğini terbiye et. Çünkü söz yürekten gelir, dilden çıkar.
*Minareden düşenin parçası bulunur da, gönülden düşenin parçası bulunmaz.
*Susmak değil, söylemekti emelim; razıyım sükûnete lakin “Kelime-i şahadet”ten sonra gelsin ecelim.
*Dost acı söyleyen değildir; acıyı tatlı söyleyebilendir.
*Bir muammadır aşk. Kiminin vicdanına atılan taş, kiminin de gözünden akıtılan yaştır aşk.
*Fani aşk yoktur. Aşkların hepsi baki olanadır. Tek fark şudur: kimi sanatı görür, kimi sanatçıyı.
*Ey gönül utanıyorum senden. Yanında bülbülün varken kargalardan gül sorarsın.
*Gözlerinin gördüğünü yüreğinin gördüğüne değişiyorsan eyvallah; yüreğinin gördüğünü, gözlerinin gördüğüne değişiyorsan eyvah, eyvah.
*Asalet boyda değil, soyda; incelik belde değil dilde; doğruluk sözde değil özde; güzellik yüzde değil yürekte olur.
*İnsan her nefeste iki defa şükretmesi lazımdır. Biri nefesi aldığı için, diğeri verdiği için. Çünkü verip alamamak, alıp verememek var.
*Karşına çıkan nankör insanlar, seni üzen olaylar, ağlamana sebep olan kişiler, bu hayatı sana zindan etmeye çalışan, hiç sebebi yokken mutluluğunu elinden almaya çalışan herkes, her şey imtihandır. Ama unutma! Allah da sabredenlerle beraberdir. Ağladığın kadar güldürüp, üzüldüğün kadar mutlu edecektir. Allah var, yalnız değilsin.
*Bir insan huysuzsa idare edin, cahilse akıl verin, sinirliyse sabredin ama nankörse yol verin gitsin. Çünkü huysuz bir insan düzelebilir, cahil insan akıllanabilir, sinirli insan sakinleşebilir ama nankör insan asla değişmez.
*Vefalı insan birçok zararınızı da görse, bir iyiliğinizi unutmaz. Nankör insan bir tek zararınızı görse, bütün iyiliklerinizi unutur.
*Unutmayın! Yaktığınız can kadar canınız yanacak ve üzdüğünüz kadar üzüleceksiniz. (hadis-i şerif)
*İnsanlara aynı iyiliği düzenli olarak yapınca, onu artık senin görevin zannediyorlar. Bu da muazzam bir nankörlük çeşididir.
*Kimseyi kırmamak için verdiğin onca mücadeleden sonra bile hâlâ vefasızlık ve nankörlük görüyorsan, yanlış insanlara değer veriyorsun demektir. Unutma fazla değer, başını yere eğer.
*Özüyle sözü bir olmayan, değer verince değeri değişen ayarsızları sevmediğim doğrudur. Hayatıma herkes girebilir. Sadece izin verdiklerim kalabilir. Sevilmek için kişiliğimi değişmeyi hiç düşünmedim, düşünmem de. Ön plana çıkmak için kişiye göre değişken olmadım, olmam da. İşte ben buyum seversen, Yolun bahtın açık olsun, gidersen.
*Boş kalabalıkların soytarısı olacağıma, yalnızlığın efendisi olurum daha iyidir.
*Şarap küpü nereye konursa konsun şaraptır. Gül çöplükte bitmekle kötü olmaz. Şarap altın tasa konmakla helal olmaz.
*Misafirsin bu hanede ey gönül. Umduğunla değil bulduğunla gül,
*Hane sahibi ne derse o olur, ne kimseye sitem eyle, ne üzül.
*Yılan sokması seni sadece candan eder. Ama kötü dost hem candan, hem imandan eder.
*Aklım her gün tövbe eder. Nefsim her an tövbemi bozar.
Arada kalmış biçareyim. İyi ki ya Rab, senin kapın var.
*Bir yandan korkun, bir yandan umudun varsa iki kanatlı olursun. Tek kanatla uçulmaz ki zaten.
*Akıl bir kuzu, nefis bir kurt, iman ise çobandır. İman kuvvetli olmazsa nefis aklı yer.
*Tut ki Ali’den sana miras kaldı Zülfikar.
*Sende Ali’nin yüreği yoksa Zülfikar neye yarar?
*Kapı açılır, yeter ki sen vurmayı bil.
*Ne zaman, bilemem. Yeter ki sen o kapıda durmayı bil.
*Bir kötülük yaptın mı kork. Çünkü o bir tohumdur, Allah onu yeşertir ve karşına çıkarır.
*Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilirler.
*Göz yaşının bile bir görevi varmış; ardından gelecek gülümseme için temizlik yaparmış.
*Neden duasız bırakıyorsun dilini? Kapıyı çalmadan açılmasını bekleyenlerden misin yoksa?
*Kitaplardan önce kendimizi okumaya çalışalım.
*Kanat vardır doğanı padişaha götürür; kanat vardır kuzgunu leşe götürür.
*Bazen halimize melekler bile imrenir, bazen halimizden şeytan bile iğrenir.
*Her şeye canını sıkma ey gönül, ne bu dertler kalıcı ne de bu ömür.
*Çektirilen acı havada asılı kalmaz. Bir gün çektirenin başına düşer.
*Bir kimsede kibir varsa söz söylediği zaman soğan gibi kokar.
*Okuyarak öğreneceksin ama severek anlayacaksın.
*Köpeklerin kardeşliği aralarına kemik atılana kadardır.
*İnsanlar kalbini kırmışsa üzülme! Allah: Ben kırık kalplerdeyim, buyurmadı mı?
*Kar taneleri ne güzel anlatıyor: birbirlerine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduğunu.
*Ey can, kimseyi kırma, sözden ağırı yoktur. Beden çok yükü kaldırır ama gönül her sözü kaldıramaz.
*Cahil insan her sözünde kendini aklar. Alim insan her sözünde kendini yoklar.
*Yaptığı ibadet ve taatlere bakıp kendini beğenmek, o ibadeti hiç yapmamak günahından bin kat daha fenadır. (Bayezid-i Bistami)
*Güneş herkesin üzerine eşit doğar ama gül başka, leş başka kokar.
*Güzelliğin bir damlası olan Leyla için uykuyu haram etmek çok değilse, güzelliğin kaynağı Mevla için bir ömrü feda etmek az bile.
*Ey dost! Derdin ne olursa olsun umudun her zaman Allah olsun.
*Öğüt verecek insana değil, örnek alınacak insana ihtiyaç var. Fetva veren çok olur ama takva ile yaşayan az bulunur.
*Aldırma görenlere, varsın görenler seni bir ot sansın. Sen gül ol da uğruna ötmeyen bülbül utansın.
*Eğer sen bir kimsede bir kusur görürsen, bilmelisin ki o kusur sende de vardır. İnsan insanın aynasıdır. Sen onda kendini görürsün.
*Ayıplarım seni ey gönül, hal bilmeyene hal sorarsın. Bülbül dururken kargadan gül sorarsın.
*Baharların tesiriyle hiç taş yeşerir mi? Sen toprak ol ki renk renk çiçekler bitiresin. Yıllardır gönüller inciten, kalpler kıran taş oldun. Denemek için bir zaman da toprak ol.
*Bencillik gözüne takılmış ayna gibidir. O gözler nereye bakarsa baksın kendinden başkasını görmez.
*Ölüm, ölümsüzlüğe giden yolun başı. Neyleyim öte yandan faydasız arkadaşı
*Milyon sene gülsem, milyon sene ağlasam, Hak yolunda olmadıkça neye yarar gözyaşı?
*Kibirli kişi dağın zirvesindeki adam gibidir. Orada durup aşağıdakileri hep küçük görür. Bilmiyor ki aşağıdaki insanlar da onu küçük görüyor.
*Kimseyi kınama! Günahından haberin olabilir ama tövbesinden haberin olmaz.
*Allah’ım bize “İşaallah olur” diye dua edip hayalini kurduğumuz her şeyin, “Çok şükür oldu” sevincini yaşat.
*Konu ne olursa olsun, başkasına verdiğin üzüntü ve aldığın ‘Ah’ bir cam parçasından daha keskindir. Dönüp dolaşıp üzerine basarsın.
*Sıkıntı ve huzursuzluk mutlaka bir günahın cezası, huzur ve mutluluk ise bir ibadetin karşılığıdır.
* Bilinmeyen harabede korunmak üzere saklanmış altın hazinesi vardır. Bilinen yere define konur mu hiç? İşte bunun gibi rahatlık da sıkıntının altında gizlidir.
* Çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını yorganını satardın.
* Ne gelirse başımıza Hak’tandır; fakat geliş sebebi Hak’tan ayrılmaktandır.
* Duvar çiviye: “Beni niye yaralıyorsun?” deyince çivi: “Sen bana bakma, beni çakana bak” demiştir.
* Ey gönül! Gülü seviyorsan dikenini de seveceksin. Deryayı seviyorsan, dalgalarını da seveceksin. Vuslatı (kavuşmayı) seviyorsan, firakını (ayrılığını) da seveceksin. Sevgiliyi seviyorsan, nazını da seveceksin. Hayatı seviyorsan, ölümü de seveceksin.
* sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil, tozunu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu kirini alır. Niye kederlenirsin?
* Sıkıntılar sevgilinin gönderdiği misafirlerdir; gelir giderler. Önemli olan gönderenin hatırına o misafire sabredebilmektir.
* Büyük bir derdin olursa Allah’a dönüp: “Büyük derdim var” deme! Derdine dönüp: “Büyük bir Allah’ım var” de.
* Mutsuzluklar ve huzursuzluklar yokluktan değil, çokluktan ileri gelir.
* Edep sahibi yediği tokatın sahibini değil, sebebini arar.
* Başkalarının korkudan benzi solarken iman sahiplerinin yüzü güler. Çünkü Gül’ün yapraklarını birer birer yolsan da o gene gülmeyi bırakmaz, suratını asmaz.
* Takdir sonucu yitirdiğin her şey, kesin olarak bil ki seni bir beladan kurtarmıştır.
* Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. Düşmem dersin düşersin; şaşmam dersin şaşarsın; öldüm der durur gene de yaşarsın.
* Varsın olmasın hayatta her istediğimiz. Biz olana “Elhamdü lillah”, olmayana da “Eyvallah” demesini biliriz. Üzülme! Çünkü yaratan umudu en çaresiz anlarda yollar. Unutma! Yağmurun en şiddetlisi en kara bulutlardan çıkar.
* Derdimi seviyorum. Çünkü biliyorum ki derdi veren de beni seviyor. Seven sevdiğinin nazını ölçüyor. Sevilen çekmesin de neylesin?
* Seni iki şey anlatır: Hiçbir şeyin yok iken gösterdiğin sabır, her şeyin var iken sergilediğin tavır.
* Her şeyin üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme! İşte orası kaderin değiştiği noktadır.
* Sabır acıları dindiren acı bir ot gibidir. Hem can yakar, hem de tedavi eder.
* Anne hakkına dikkat et. Onu başına tac et. Zira anneler doğum sancısı çekmeselerdi, çocuklar dünyaya gelmeye yol bulamazlardı.
Çaresizlik Allah’tan gelen bir işarettir. Duanın vaktinin geldiğini gösterir. Süzülüyorsa gözünden yaşlar, hüzünlüyse güzel yüzün, Demek ki, Rabbin seni özlemiş, sesini duymak istemiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder