31 Mayıs 2021 Pazartesi

 

Kendine veya çoluk çocuğuna beddua etmek

Bizi bizden daha iyi bilen yüce Mevlamız bir ayet-i kerimesinde: İnsan, hayrın gelmesine dua ettiği gibi kötülüğün gelmesine de dua eder. İnsan pek acelecidir.” (İsra/11) buyurmaktadır. Oysa İslam inancına göre bu çok büyük bir hatadır. Bu konuda sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Kendinize beddua etmeyiniz; çocuklarınıza beddua etmeyiniz; mallarınıza da beddua etmeyiniz. Dileklerin kabul edildiği zamana denk gelir de Allah bedduanızı kabul ediverir.” (de sonra içiniz yanar, pişman olursunuz) (Müslim, Zühd 74. Ebû Dâvûd, Vitir 27)

Açıklama

Peygamber Efendimiz olur olmaz şeye lânet edilmesini son derece sakıncalı bulmasına rağmen, yabancı filimlerin de tesiriyle “lânet etsin!” sözü halkımız arasında çok yayılmıştır. Allah’ın Resûlü lânet edilen bir eşyanın kullanılmasını, lânetlenen bir hayvana binilmesini yasaklamış, “lânet etsin!” sözünün, duaların kabul edildiği zamana denk gelerek gerçekleşebileceğini, üstelik lânetlenmiş varlıkların insana zarar vereceğini belirtmiştir.

Câhil insanların, özellikle kadınların yaygın olarak kullandığı “Allah canımı alsın”, “Allah belâmı versin” şeklinde bedduaları vardır. Bu kimseler yakınlarına “Gözün kör olsun!” diye bağırmaktan çekinmezler. Böyle beddualar, Efendimiz’in işaret buyurduğu gibi tehlikeli sözlerdir. İnsan gerek şahsının gerek çocuklarının veya yakınlarının başına gelebilecek felâketlerden derin üzüntü duyar. Hele bu felâketler kendi temennisinden sonra meydana gelmişse, söylediğine bin pişman olur. Fakat pişmanlık başa gelen sıkıntıyı ortadan kaldırmaz. Onun için herkes öfkesine hâkim olmayı bilmelidir.

Buvât Gazvesi’nde idi. Devesini çöktürüp ona bindikten sonra hayvanın yürümeyip durakladığını gören bir zât:

- Deeh! Allah sana lânet etsin, dedi.

Bu lafı duyan Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

- Kim o devesine lânet eden? diye sordu. Adam:

- Ben, yâ Resûlallah! diye cevap verince:

- İn o deveden! Lânetlenmiş bir hayvanla bize refâkat etme! buyurdu. Sonra da ashâb-ı kirâma kendilerine, çocuklarına, mallarına “Allah lânet etsin” veya “Allah canını alsın!” diye beddua etmemelerini tavsiye buyurdu. Buna gerekçe olarak da duaların veya bedduaların kabul edildiği bir zaman bulunduğunu, bu saate denk gelen dileklerin geri çevrilmeyip kabul edildiğini söyledi.

Burada Resûl-i Ekrem Efendimiz’in şu hadîs-i şerifi ile uyarısını da hatırlatmış olalım:

“Kendinize hayırdan başka bir şeyle dua etmeyiniz. Çünkü melekler dualarınıza âmin derler.”

Hadisten Öğrendiklerimiz

1. İnsan kendine, yakınlarına, hatta başkalarına veya hayvanlara ve diğer varlıklara beddua etmemelidir.

2. Böylesi manasız temenniler, duaların kabul edildiği zamana denk düşerek gerçekleşebilir.

3. Müslümanlar ağızlarını güzel sözlere ve hayır dualara alıştırmalı, sakıncalı sözleri kesinlikle kullanmamalıdır.

29 Mayıs 2021 Cumartesi

Hazreti Peygamber (sav)in hanımlarından Cüveyriye Binti’l-Hâris

 

Hz. Cüveyriye Benî Mustalik kabilesinin reisi Hâris İbni Ebû Dırâr’ın kızıydı.  Hicretin 5. yılında (626-27) bu kabilenin müslümanlara karşı savaş hazırlığı yaptığını öğrenen Hz. Peygamber onlardan önce davrandı ve Benî Mustalik Gazvesi’yle onları mağlûp etti. Alınan yüzlerce esir arasında Cüveyriye de vardı.

Savaştan sonra bu kadın, ashaptan Sâbit b. Kays'ın hissesine düştü. Esaretten kurtulmak için ödeyeceği fidye miktarını Sâbit b. Kays ile tesbit ettikten sonra Hz. Peygamber'in yanına gitti ve kendisini tanıtarak fidyesinin ödenmesi hususunda yardımcı olmasını istedi.

Hazreti Peygamber (sav) onun kurtuluş fidyesini ödeyerek onu hürriyetine kavuşturdu ve ona evlilik teklifinde bulundu. Sonra da ona evlelek teklifinde bulundu. O da bunu memnuniyetle kabul etti. Ve Ümmülmü’minîn (mü’minlerin anneleri) arasına girdi.

İşin arka planını göremeyenler, ya da görmek istemeyenler, “Peygamber, önce fidyesini ödedi, sonra da onunla evlendi. Demek ki asıl maksat onu kurtarmak, Allah rızası değil, bilakis onunla evlenmekmiş” gibi zırvalamalar yaparlar. Oysa sonucu ne olmuş? Oraya niçin bakmazlar?

Sonuç:

Hz. Peygamber'in Cüveyriye ile evlendiğini duyan Müslümanlar: “Hazreti Peygamber (sav) cüceyriye ile evlenince, Cüveyriye’nin akrabaları olan ve elimizde esir bulunanlar Peygamber (sav)in kayın biraderleri yani akrabaları oldular. Binaenaleyh Hazreti Peygamber (sav)in akrabaları bizim elimizde esir ve köle olması uygun düşmez” deyip,  Resûl-i Ekrem'i memnun etmek ellerindeki bütün esirleri de serbest bıraktılar.

Bu iyiliği gören Mustalikoğulları da çok geçmeden İslâmiyet’i kabul ettiler.

Bu evliliğin Mustalikoğulları ile müslümanlar arasındaki düşmanlığı giderdiği ve Hz. Peygamber'in Cüveyriye ile evlenmesinin asıl hedefinin bu kabileyi İslâm'a yaklaştırmak olduğu meydana çıktı. Mustalikoğulları'nın bu evlilikten sonra İslâmiyet'i kabul etmeleri de bunu göstermektedir.

Bu evlilik, savaşsız, cidalsız bir kabile halkının Müslüman olmasını sağlamıştır.

Hazreti Cüveyriye annemiz kavmi için ne kadarda hayırlı bir kadınmış! Resûlullah Efendimiz’den yedi hadis rivayet etmiştir. Mü’minlerin annesi Cüveyriye 56 yılında (676) Medine’de vefat etmiştir. Allah ondan razı olsun. 

28 Mayıs 2021 Cuma

Kabirle ilgili bir hadis-i şerif

 

Adına Türkçemizde mezar dediğimiz yerin diğer adı kabirdir. Kabir denen yer dünya ile ahiret arasında bir menzildir. Yani bir yolcunun bir dinlenme tesisinde biraz istirahat edip sonra yoluna devam ettiği gibi. Ancak orası bu dünya gözü ile gördüğümüz gibi sadece iki metrelik bir çukur değildir. Bizi bu dünyaya getiren, buradan da kabire gönderen, oradan da mahşer yerine sevk edecek olan Yüce Rabbimizin sevgili peygamberi kabiri şöyle anlatıyor:

“Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur” (Tirmizî, Kıyâmet 26)

Hazreti Osman (r.a.)ın kölesi Hani şöyle anlatıyor: Hazreti Osman bir kabrin başında dikildi ve gözyaşlarıyla sakalı ıslanana kadar ağladı. Ona denildi ki: Cennet veya cehennemden bahsedilince ağlamıyorsun da bu kabrin başında niye ağlıyorsun? Dedi ki: Resululluh (Sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kabir, ahiret menzillerinin ilkidir. Burada kurtulan kişinin bundan sonrası daha kolay olur. Burada kurtulamayanın, bundan sonrası daha şiddetli olur. Vallahi kabirden daha korkunç bir manzara görmedim. (Müsned-i Ahmed 1/63)  

Nasıl olsa erinde geçinde oraya gideceğiz. En çok sevdiklerimiz, oğlumuz, kızımız, eşimiz ve dostlarımız bizi orada yalınız bırakıp, bizim öldüğümüzü pek de önemsemeyerek geri dönüp gidiyorlar. Ve kişi orada amelleri ile, yaptıkları ile başbaşa kalıyor.

Öyleyse oraya vardığımızda kendimizi cennet bahçesinde bulmamız için hayatımızı islam çerçevesinin içinde geçirelim; Allah’ın emirlerien sımsıkı sarılalım, haramlara, günahlara dalmayalım. Çünkü son pişmanlık fayda vermez.