Namazsız dinde hayır yoktur
Aşağıdaki hadis-i şerif İslam’da namazın ne kadar önemli olduğunun belgesidir.
Osman b. Ebi'l-As'dan demiştir ki:
Sakif (kabilesin)in heyeti (müslümanlığı kabul etmek gayesiyle) Rasûlullah (s.a)'e geldikleri vakit, (Peygamber Efendimiz) onları kalplerinin daha da incelmesi (ve hassaslaşması) için mescide indirmiş. (Onlar müslümanlığı kabul edebilmeleri için) cihâdla öşürle ve namazla mükellef tutulmamalarını Hazreti Peygambere şart koşmuşlar.
Rasûlullah (s.a) de: "Size (muvakkaten) cihâda çağrılmama ve öşürden muaf tutulma (hakkı tanıyorum. Fakat) namaz bulunmayan dinde hayır yoktur."
Bu bakımdan geçici olarak dahi olsa sizi namazdan muaf tutamam buyurmuştur. (Ebu Davud Harac/26)
Açıklama
Taif: İkinci iklimde yirmibir derece arz (enlem) dairesinde, rakımı yüksek, akar suları ekinlikleri, hurma bahçeleri üzüm bağları bulunan, muz ve benzeri meyveler yetişen, Mekke'nin doğusunda Mekke'ye iki, üç merhalelik büyük bir şehirdir.
Mekke'den Taife yaya yürüyüşüyle bir günde çıkılır, Oradan Mekke'ye yarım günde inilir.
Hicretin onuncu yılında Huneyn gazvesinden (Savaşından) sonra Benû Hevazin kabilesi, Müslüman oldukları için azad edilmişti. Kaçanlardan bazıları ise Evtas vadisinde toplanmışlar ve bunlar da bir İslâm müfrezesi tarafından esir edilmişlerdi. Savaştan kaçan Benû Sakîf kabilesi de gidip Taife kapanmışlardı.
Bunun üzerine, Peygamberimiz Taif'i kuşattı. Taifliler en şiddetli bir şekilde günlerce ok savaşı yaptılar.
Sakîfliler 10-19 gece Taif'ten Müslümanlara ok ve taş atarak savaştılar.
Bu kuşatmadan bir sonuç alınamadığından kuşatma kaldırıldı. Bir sene sonra Taif halkı, kendiliklerinden gelip Müslüman oldular.
Müslüman olmak üzere Medine'ye gelen Sakîf heyetini Peygamber Efendimiz mescidde kabul etti. Onları mescidde kabul etmekle, mescidde cemaat halinde namaz kılan Müslümanları görerek kalplerinin incelmesini, yumuşamasını ve dolayısıyla İslâm'a karşı olan ilgilerinin daha artmasını umuyordu.
Sakîfliler kendilerinin cihâd, zekât ve namazdan muaf tutulmaları şartıyla İslâm'a girebileceklerini bildirdiler.
Hz. Peygamberse onlara kendilerinin cihâdla zekâttan muaf tutulabileceğini, fakat namazsız bir dinde hayır olmadığında namazdan muaf tutamayacağını bildirdi. Onlar da bu şartla İslâm'a girmeyi kabul ettiler.
Peygamber Efendimizin, onları zekât ve cihâddan muaf tutmasının sebebi, aslında henüz onların zekât vermek ve cihâd etmekle mükellef olmamalarıydı. Çünkü yeni Müslüman oluyorlardı.
Zekâtla mükellef olmaları için mallarının üzerinden bir sene geçmesi gerekirdi. O anda Umûmi seferberlik ilân edilmiş olmadığı için cihâdla da mükellef değillerdi. Bu sebeple onları geçici olarak zekât ve cihâddan muaf tuttu.
Onlar İslâm'a girdikten sonra, yapacakları güzel amellerle kalplerinin genişleyip İslâm'a ısınacağını ve zamanla kendiliklerinden zekâtlarını verip ve cihâda koşacakları kendisine bildirildiği için onları zekâtla cihâddan muvakkaten muaf tutmuş olması da mümkündür.
Fakat günde beş vakit namaz kılmak, her müslümana farz olduğundan onların namazdan muaf tutulma tekliflerini reddetti. (Ebu Davud Harac 26/3026, Müslim benzerini Cihad/1780)
Halk arasında bir söz dolaşır: Ben çarıkla kıldırdım, sen de çorapla kıldır” sözünü bir kaynak kabul edenlere bu hadis şu mesajı veriyor: “Hele şimdilik müslüman olsunlar da sonraları alışınca namazlarını da kılarlar” sözü geçerli değildir. Kolaylık, yumuşaklık gösterelim diye ibadetlerden taviz vermek yoktur. “Namaz bulunmayan dinde hayır yoktur." Sözü Hazreti Peygamber (sav)in sözüdür. Namaz, nasıl bir Müslüman olduğumuzun ölçüsüdür.
Allah’a emanet olunuz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder