Zekâtı verilmeyen mallar?
İslam’ın beş şartından birisi de zekâttır. Bu, malın değişimine göre değişik oranlarda olsa da altın, gümüş ve parada kırkta bir, yüzde 2.5 tur. İnsan malı kendisinin kazandığını zannetse de aslında onu veren Allah’tır. Çünkü çalıştığın eli, düşündüğün beyni ve aklı veren de O’dur. Öyle olunca Allah’ın verdiği malın kırkta birini yine Allah’a vermemek kulluğa yakışır mı?
Zekât veren hem malını koruma altına almış, hem de Allah’ın rızasını kazanmış, hem de şiddetli azabdan kendini kurtarmış olur. Zakat vermeyenlerle ilgili olarak sevgili Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
“Kendilerindeki zekât hakkını vermeyen her deve (sürü) sahibine, kıyamet gününde o develer muhakkak olduklarından daha çok halleriyle gelecekler, kendisi de onlar için geniş ve düz bir alanda oturacak. Develer şahlana şahlana yani ön ve arka ayaklarını ikişer ikişer beraberce yukarı kaldırıp indirerek sahibinin üzerine basacaklar.”
Kendilerindeki hakları yerli yerine yapmayan yani zekâtı verilmeyen her sığır sürüsü de sahibine kıyamet günü o sığırlar olduklarından daha çok halleriyle gelecekler, kendisi de onlar için geniş ve düz bir alanda oturacak. Sığırlar muhakkak boynuzlarıyla onu toslayacak ve ayaklarıyla da çiğneyeceklerdir.
Kendisinde gerçekleşen hakları yerli yerinde ödemeyen her büyük servet sahibine de bu serveti kıyamet gününde gayet zehirli erkek bir yılan suretinde gelecek, ağzını açmış vaziyette sahibini kovalayacaktır. Yılan o kimseye saldırdıkça o yılandan kaçacaktır. Bunun üzerine yılan, ona:
“Biriktirip sakladığın hazinen al!” diye seslenecek. O da:
“Ona ihtiyacım yok!” diyecek. Fakat bundan kurtuluş olmadığını görünce, zorunlu olarak elini onun ağzının içine sokacak. Yılan da onu büyük erkek bir devenin yiyişi gibi yiyecektir. (Müslim Zekât 6/27)
Durum böyle olunca aklı başında olan bir Müslüman, Allah’ın emri ve fakirin hakkı olan zekâtı vermemezlik yapabilir mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder