Cennetin anahtarı olan sabrın en zor ve mükafatı da o kadar büyük olan musibetlerden birisi de bir annenin babanın çocuğunun ölmesidir. Bu konuda önce hadislere sonra da yorumlara bir göz atalım:
Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
“Müslümanlardan birinin üç çocuğu ölürse, yemini yerine getirecek kadarı hariç, o kimseye cehennem ateşi dokunmaz.” (Buhârî, Eyman 9; Müslim Birr/47-150)
Açıklama:
Hadis, çocuğunu kaybeden anne ve babalara büyük bir teselli sebebi olan bu müjde, çocuklarının hayatı ve sağlığı hususunda titredikleri halde ecel gereğince onları kaybetmiş olanlara mahsustur. Dolayısıyla çocuklarının sağlığına gerekli önem ve dikkat göstermeyerek ölümlerine şahit olan anne ve babalar için bu müjde söz konusu değildir. Bu tür kimselerden, kıyamet günü çocuklarının hayatından hesaba çekilirler.
Hadiste “Yemini yerine getirecek kadarı hariç” ifadesiyle kastedilen;
“Sizden hiçbirisi müstesna olmamak üzere cehenneme uğrayacaktır. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür” (Meryem:71) ayetinde takdir olunan yemindir. Buna göre üç çocuğunun ölüm acısıyla ve bu gönül dağlayan ateşle yanan anne ve baba, cehennem ateşini ya hiç görmeyecek ya da geçerken görecek veya günahı kadar orada kalacak demektir.
Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
“Bir kadın, Resulullah (s.a.v.)'e gelip ona:
“Ey Allah'ın resulü! Erkekler senin hadisini/sözlerini alıp gidiyorlar. Sen bize kendinden bir gün ayır da, o günde sana gelelim. Bize Allah'ın sana öğrettiklerinden bizlere de öğretirsin” dedi. Resulullah (s.a.v.):
“Şu ve şu günde toplanın!” buyurdu.
Bunun üzerine kadınlar belirtilen günde toplandılar. Resulullah (s.a.v.) onların yanlarına gelerek Allah'ın kendisine bildirdiğinden onlara bir şeyler öğretti. Sonra da:
“Sizden hiç bir kadın yoktur ki: Gözü önünde çocuklarından üç tanesini âhirete göndersin de, bu çocuklar ona cehennemden bir perde olmasınlar” buyurdu. Bunun üzerine bir kadın:
“İki tanesini de (mi)?” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):
“İki tanesini de, iki tanesini de” buyurdu. (Buhâri, İlm 36; Müslim Birr/47-152)
Ebu Hassân Ebu Hureyre'ye:
“Benim iki oğlum öldü. Sen bize Resulullah (s.a.v.)'den ölülerimiz hakkında gönüllerimizi hoş edecek, teselli edecek bir hadis söylemez misin?” dedim. Ebu Hureyre:
“Evet, söylerim”. Resulullah (s.a.v.):
“Onların küçükleri, cennet halkının cennetten hiç ayrılmayan küçükleridirler. Onlar, babalarını ya da anne-babasını karşılar, beni şimdi senin şu elbisenin kenarından tutuşum gibi -Resulullah burada eliyle o tutuşu işaret edip göstermiştir- elbisesinden tutar ve artık Allah onu (annesiyle ve) babasıyla birlikte cennete katıncaya kadar hiç bırakmaz ya da onu tutmaktan hiç vazgeçmez” buyurdu. (Buhâri, Edebü'l-Müfred, 145; Müslim Birr/47-154)
Ebu Hureyre (r.a)'tan şöyle rivayet edilmiştir:
“Bir kadın, küçük bir çocuğunu Peygamber (s.a.v.)'e getirip ona:
“Ey Allah'ın peygamberi! Bu çocuk için Allah'a dua et! Doğrusu ben üç tanesini toprağa gömdüm” dedi. Peygamber (s.a.v.):
“Üç çocuk mu?” buyurdu. Kadın:
“Evet!” dedi. Peygamber (s.a.v.):
“Muhakkak cehennemden çok sağlam bir duvarla korunmuşsun” buyurdu. (Buhârî, Edebü'l-Müfred, 144; Müslim Birr/47-155)
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Bir kulun çocuğu öldüğü zaman Allah Teâlâ meleklerine;
- Kulumun çocuğunun ruhunu mu aldınız? buyurur. Melekler;
- Evet, derler. Allah Teâlâ:
- Kulumun gönül meyvesini (ciğerpâresini) mi kopardınız? buyurur. Melekler:
- Evet, derler. Allah Teâlâ:
- Peki, kulum ne dedi? buyurur. Melekler:
- Sana hamdetti ve innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn diye istircâda bulundu, derler. Bunun üzerine Allah Teâlâ:
- O halde kulum için cennette bir ev yapın ve adını da “hamd evi” koyun! buyurur. (Tirmizî, Cenâiz 36)
Açıklamalar
Bu iki hadislerde, sevdiğini kaybeden bir kimsenin, bu üzücü olayı hamd ve istirca‘ ile (İnna lillâhi ve innâ ileyhi râciûn- Biz allah’a aitiz ve ona döneceğiz) ile karşılaması ve sabrederek ecrini Allah’tan beklemesi gerektiğini görüyoruz. Bu davranışı gösteren mü’minin cennetle ve cennette “hamd evi” ile mukabele göreceğini öğreniyoruz.
Hiç şüphesiz, sonucu cennet olduğuna göre, ölüm karşısında hamd ve istircâ ederek teslimiyet gösterebilmek çok değerli, ama pek de kolay olmayan davranışlardır. Çoğu kişinin bunu başarabildiğini söylemek oldukça zordur. Bu sebeple de başarabilenlere cennetle mukabele edilmektedir. Aslında ölüm gibi tabiî ve önlenemez bir olay karşısında hangi tepki gösterilirse gösterilsin, sonucun değişmesi, gidenin geri gelmesi, onun yokluğunun telâfisi mümkün değildir. Gelenin işi gitmektir. Hayat Allah’ın ihsanı, ikramı, ölüm Allah’ın fermânıdır. İhsanı gibi fermanını da teslimiyetle karşılamak kula yakışan yegâne tavırdır. Ancak insanoğlu biraz da yapısı gereği, özellikle ölüm olayı karşısında her zaman kendisinden beklenen direnci ve teslimiyeti gösterememekte, kendisine hâkim olamamaktadır. Ama herhalde sabır ve Allah’a teslimiyetin en çok işe yarayacağı yer de bu tür bir felâket ânıdır. Müslüman, kaybını kazanca, üzüntüsünü temelli sevince çevirme şansına sahiptir. İşte bunun yolunu bu hadislerde bulmaktayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder