19 Nisan 2021 Pazartesi

Hazreti Meryem

 

Hazreti Meryem’in dedesinin adı İmran’dır. İmran’ın eşinin adı da Hanne’dir. Batılı kaynaklar bunu “Anna” diye yazarlar. Bunlar hakkında şöyle bir menkıbe nakledilir: İmran’ın karısı Hanne, Hazreti İsa’nın anneannesi yaşı ilerlediği halde çocuğu olmamıştı. Bir gün bir kuşun yavrusunu beslediğini görünce buna imrenmiş ve yüce Allah’a yalvarıp kendisine bir çocuk ihsan etmesini istemiş ve çocuğu olduğunda onu Kudüs’teki “Beytülmakdis”in, yani Mescid-i Aksa’nın hizmetine vereceğini adamıştı. Yüce Allah da onun bu duasını kabul etmiş ve hamile kalmıştı.  Bu olay Kur’an-ı Kerimde şöyle beyan edilir:

“İmrân'ın karısı şöyle demişti: «Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sırf sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz (niyazımı) hakkıyla işiten ve (niyetimi) bilen sensin.

- Onu doğurunca, "Rabbim!" dedi, "Onu kız doğurdum." -Oysa Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilir-  "Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum."

Yorum: Hanna, doğacak çocuğu, yalnız Allah’a kul olmaya vakfedeceğini adamış ve adını da Meryem koymuş, ayrıca Yüce Allah’tan, çocuğunu şeytanın şerrinden korumasını da istemiştir. Hadis: “Doğan hiçbir çocuk yoktur ki, doğum sırasında şeytan ona dokunmuş (messetmiş) olmasın. Çocuk doğar doğmaz şeytanın bu dokunuşundan dolayı imdat isteyerek ağlar. Ancak Meryem ve oğlu (İsa) bunun dışındadır.” (Buhârî, Tefsir, Sûre 3/2; Müslim, Fadâil, 40). Bu hadis, Hz. İsa’nın temiz yaratılışına işarettir. Peygamberler genel olarak masumdur, şeytan onları etkisi altına alamaz.

 “Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu, onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriyya'yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyya onun yanına, mihraba (odaya) her girişinde yanında bir rızık bulurdu; "Ey Meryem! Bu, sana nereden (geliyor)" derdi. O da: "Bu Allah katındandır, şüphesiz Allah dilediğine hesapsız rızık verir" derdi. (Al-i İmran 35-37)

Zekeriyya (a.s.), Hz. Meryem'in teyzesinin kocasıydı. Hazreti Meryem’in babası vefat ettiği için onun bakımını Hz. Zekeriyya üzerine almıştı. Meryem'e özel bir oda tahsis etti ki, ona âyette "Mihrab" denmiştir. Âyette geçen mihrabın camilerde imamın namaz kıldırdığı yer olan mihrab ile ilgisi yoktur. Hz. Zekeriyya, Meryem'in yanına her girişinde çeşit çeşit taze meyveler görürdü. Bunlar o mevsimde o bölgede yetişmeyen meyvelerdi.)

Hazreti Meryem’in çocukluk dönemi böyle geçtikten sonra gerisini Yüce Rabbimiz “Meryem suresinde şöyle beyan ediyor:

Kitapta, Meryem’i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu yönünde bir yere çekilmişti ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail'i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.

Meryem: "Senden, Rahmân'a sığınırım. Eğer Allah'tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)" dedi.

Cebrail: "Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim" dedi.

 Meryem: "Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım hâlde, benim nasıl çocuğum olabilir? dedi.

Cebrail: "Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir" dedi.

Böylece Meryem, çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.

Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!" dedi.

Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: "Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı."

(Açıklama: 24-25 nci âyetlere göre, Hz. Meryem gebeliği ilerleyince, durumu ailesinden gizlemek için uzak bir yere gider, doğum sancısı tutunca bir ağacın altına gelir. Rivayete göre bu hurma ağacı başı ve meyvesi olmayan kuru bir kütük idi ve mevsim de kıştı. Hz. Meryem onu silkeleyince dallar, yapraklar ve meyveler oluşmuştur. Bu, Hz. Meryem’in temizlik ve iffetini gösteren açık bir delildir ve onun elinde meydana gelen keramettir.

Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün.

Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, "Şüphesiz ben Rahman'a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım" de.

Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: "Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın.

Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.

Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. "Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?" dediler.

Çocuk (Hazreti İsa) dedi ki: “Kuşkusuz, ben Allah’ın kuluyum. O, bana kitabı verdi ve beni bir peygamber yaptı.”

(Açıklama: Bu âyette, Hz. İsa’nın beşikteki ilk sözünün, “Ben, Allah’ın kuluyum.” olması, daha sonra onu ilâhlaştıracak olanlara açık bir rettir. Burada, Hz. İsa’ya verilecek olan kitap da İncil’dir.)

Beni her nerede olursam olayım, mübarek kıldı. Bana, hayatta bulunduğum müddetçe namaz (kılmam) ı, zekât (vermem) i emretti.

Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı.

Doğduğum gün de, öleceğim gün de, diri olarak (kabrimden) kaldırılacağım gün de selâm (ve selâmet) benim üzerimdedir.

İşte hakkında (Yahudilerle Hristiyanların) ihtilaf edip durdukları Meryem oğlu İsa'ya dair Allah'ın sözü budur.

Allah'ın çocuk edinmesi düşünülemez. O, bundan yücedir, uzaktır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece "ol!" der ve o da oluverir.

Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (yalnız) O'na kulluk edin. Bu, dosdoğru bir yoldur. (Meryem /16-36)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder