14 Nisan 2021 Çarşamba

Oruç tutmanın faziletleri

 

Şüphesiz ki biz oruçlarımızı ve diğer ibadetlerimizi ilk etapta Allah’ın emri olduğu için ve bizlere farz kıldığı için, dolayısıyla Allah’ın rızasını kazanmamız için yaparız. Biz kulluğumuzu yapınca da elbette Rabbimiz de bize karşı kendine yakışanı yapacaktır. Bu, ayetlerle ve hadislerle beyan edilmiştir. İşte birkaç hadis:

Allah Teâlâ buyurur ki: "Oruçlu kişi yemesini, içmesini, cinsî arzusunu benim rızâm için ter keder. Oruç, doğrudan doğruya benim rızâm için yapılan bir ibadettir. Her iyiliğin karşılığı on misli sevap olduğu halde, orucun mükâfatını  ben vereceğim." (Buhari Savm/3)

Müslim'in bir rivayeti de şöyledir:

"İnsanın her ameline kat kat sevap verilir. Bir iyilik, on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Allah Teâlâ, "Ama oruç başka. O benim içindir, mükâfatını da ben veririm. Oruçlu, şehvetini ve yemesini benim için bırakır" buyurmuştur.

Orucun sevabı neden farklıdır? Cevap:

a) oruç, zâhirde belli olmayıp kalbe taalluk ettiği için ve kendisine riya karışması ihtimali olmadığı için,

b) Oruç tutana verilecek ecri O’ndan başka kimse bilmediği için,

c) Yeme, içme ve şehvetten müstağni olmak O’nun zatına aid bir sıfattır. Kul da Rabbinin sıfatına uygun bir sıfatla sıfatlandığı için,

d) Melekler de bu sıfatla rablerine takarrub edip yaklaşıyorlar; oruçlu da onlara benzediği için,

e) Oruçla yalnız Allahü Teâla’ya ibadet edilir. Diğer batıl ilahlara secde vs. ile ibadet edilmiştir ama oruçla asla. Bu bakımdan Allahü Teâlâ mezkûr kavliyle yalnız orucu kendine izafe etmiştir. 

Yine Ebû Hüreyre r.a. Hz. Peygamber s.a.v.in şöyle buyurduğunu rivayet eder:  “Kim ki, farzıyyetine inanarak ve sevabını da umarak ramazan orucunu tutarsa (küçük) günahları bağışlanır.” (Tac c 2 s 48)

Selman-ı Fârisî (r.a.)ın şöyle dediğini nakletmektedir: Resûlullah (s.) bize Şa’ban ayının son günü bir hutbe irad etti ve şöyle buyurdu: “Ey Müslümanlar! Büyük ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize düştü. Bu, içinde “bin aydan daha hayırlı olan” kadir gecesinin bulunduğu bir aydır. Bu ay ki, Allah Teâlâ’nın, gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde teravih namazını nâfile olarak meşrû kıldığı (mübarek) bir aydır. Bu ayda kim bir hayır işlerse, başka zamanlarda bir farzı yerine getiren kimse gibi sevap kazanır. Bir farzı eda eden de, başka aylarda yetmiş farzı yerine getiren gibi sevap kazanır. Bu ay sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir. Bu ay ihsan, yardım ve eşitlik ayıdır. Bu ay, mü’minin rızkının arttığı bir aydır. Kim bir oruçluya iftar ettirirse bu, onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına sebep olur. İftar ettirdiği kişinin aldığı sevaptan bir şey eksilmeksizin onun kazandığı kadar bu da sevap kazanır.”  Ashab: “Bizim hepimiz, bir oruçluya iftar ettirecek imkana sahip değildir” dediler. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem (s.): “Allahü Teâlâ bu sevabı, bir oruçluyu bir hurma veya bir yudum su ya da bir içim süt ile iftar ettirene de verir. Bu ay evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden azat (kurtuluşu) olan bir aydır. Kim bu ayda, emri altındakilerin yükünü hafifletirse Allah da onu bağışlar ve cehennemden azad eder.  Bu ayda dört şeyi çok yapınız. Bunların ikisi ile Rabbinizi hoşnud edersiniz; ikisinden de zaten uzak kalamazsınız. Rabbinizi razı edecek iki işiniz “Lâ ilâhe illallah” diyerek Allah’ın birliğine şehâdet etmeniz ve bağışlanma dilemenizdir. Uzak kalamayacağınız iki şey ise, onlar da Allah’tan cenneti isteyip cehennemden kurtulmayı dilemenizdir.

Kim bir oruçluyu doyurursa, Allah onu benim havuzumdan sulayacak, o da cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.”  (İbn-i Huzeyme Sahih III / 191-192)

İbn-i Abbas (r.a.)dan rivayete göre Hazreti Peygamber (s.) Şöyle buyurmuştur: “Her kim Ramazana Mekke’de kavuşursa ve orada orucunu tutup kıyamını (gece ibadetini) de, elinden geldiği kadar yaparsa, Allahü Teâlâ ona, oranın (Mekke’nin) dışında, yüz bin oruç tutmuş kadar sevap yazar. Ve her bir günü için bir köle azat etmiş gibi ve her bir gecesi için de bir köle azat etmiş gibi ve Allah yolunda yüküyle beraber bir at vermiş gibi ve her bir gecesi için de yüküyle bir at vermiş gibi hasene  (sevap) yazar.” (İbn-i Maceh c. 2 s. 1041 Menâsik / 107)

Oruçta ihlas: Müslüman sadece orucu tutmamalı, aynı zamanda oruç da onu tutmalı. Kötülüklerden korumalı. Bu konuda da bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur “Kim ki yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, Cenab-ı Hakk’ın o kimsenin yemesini ve içmesini bırakmasına ihtiyacı yoktur. Yani onun yemesini, içmesini bırakmasına hiç değer vermez.” (Buhari - Tecrid-i sarih c. 6 / 253) Hz. Peygamber (s.) şöyle buyurmuştur: ““Nice oruç tutanlar vardır ki tuttukları oruçtan kendilerine (hiçbir sevap olmaz), ancak çektikleri açlık ve susuzluk yanlarına kâr kalır”. (Ahmed 2/373)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder