Yumuşak davranana karşı yumuşak davranmak her yiğidin kârı, sert ve kaba davranana yumuşak davranmak ise er yiğidin kârıdır. Öç alma imkanı varken bağışlamak, peygamber ahlakıdır. Nitekim Yusuf Aleyhisselam’ı kardeşleri önce kuyuya attılar, sonra bezirgana sattılar… ama seneler sonra Hazreti Yusuf Mısır’a sultan olup da kardeşleri ondan erzak almaya geldiklerinde onlara: “Şimdi elime düştünüz mü?” gibi sözler yerine o: “Bu gün size kınama, ayıplama yok; Allah sizleri bağışlasın” demişti.
Bunun bir örneğini de Bizim Peygamberimizde görüyoruz:
Enes radıyallahu anh şöyle anlatıyor:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber yürüyordum. Üzerinde Necran kumaşından yapılmış, kenarları sert ve kalın bir hırka vardı. Bir bedevî Resûl-i Ekrem’e yetişerek hırkasını sertçe çekti. Hırkanın boynuna gelen kısmına baktım, bedevînin sertçe çekmesinden dolayı hırkanın kenarı boynuna oturmuştu. Daha sonra bedevî:
- Ey Muhammed! Elinde bulunan Allah’a ait mallardan bana da verilmesini söyle, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bedevîye dönüp güldü. Sonra da ona bir şeyler verilmesini emretti. (Buhârî, Humüs 19; Müslim, Zekât 128)
Açıklama
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çoğu zaman sade ve basit giyinirdi. Bununla beraber imkânı olanın daha iyi kumaşlardan yapılmış güzel elbiseler giymesini hoş görürdü.
Daha geniş rivayete göre olay Mescid-i Nebevî’de geçti. Bedevî iki deveyle gelmişti. Develeri göstererek:
- Muhammed! Şu iki deveme yiyecek yükle! Bana ne kendi malından ne de babanın malından veriyorsun, dedi.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem üç defa:
- Hayır, kendi malımdan vermiyorum, böyle bir düşünceden Allah’a sığınırım. Ama boynumu incitmene karşılık kısas yapmadıkça develerini yüklemem, dedi.
Bedevî:
- Hayır, vallahi kısas yaptırmam, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şartını üç defa tekrarladı. Fakat bedevî her defasında kısas yaptırmayacağını söyledi.
Bunu duyan sahabîler ayağa fırladılar. Sahabîlerin bedevîyi yaka paça etmesinden çekinen Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara:
- Sözümü duyanların, ben izin verene kadar yerinden ayrılmamasını istiyorum, buyurdu. Orada bulunan bir sahâbîye, develerden birine arpa, ötekine hurma yüklemesini emretti. Sonra da sahâbîlerine dağılmalarını söyledi.
İnsanların birbirlerini incitmelerinden dolayı kısas yapmaya, yani bir şahsın kendisini inciten kimseden aynı şekilde hakkını almaya yetkisi bulunduğunu bize öğreten bu olay, Resûlullah Efendimiz’in üstün ahlâkının göz kamaştırıcı misallerinden birini ortaya koymaktadır. Bir kimse onun güzel ahlâkının sayısız örneklerini bilmese dahi, sadece bu olaya bakarak, onun gerçekten peygamber olduğu sonucuna varabilir. Kendisine kaba davranan birini affettikten başka, onu ashap-ı kiramın elinden kurtarmak, sonra da istediği şeyi kendisine vermek, doğrusu büyük bir olgunluk, eşsiz bir bağışlama örneğidir.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Cahil ve görgüsüz kimselere tahammül etmek, onları hoş görmek peygamber ahlâkıdır.
2. Peygamber Efendimiz kaba ve haşin bedevîler tarafından birçok defa rahatsız edilmiş, her defasında onları bağışlamıştır.
3. Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bazı kimseleri İslâm’a ısındırmak düşüncesiyle, kendilerine devlet hazinesinin zekât veya ganimet gibi gelirlerinden dağıtırdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder