16 Nisan 2021 Cuma

islam'da selamlaşma

 

“Bir selâm ile selâmlandığınız zaman siz de ondan daha güzeliyle selâm verin veya verilen selâmı aynen iâde edin.” (Nisâ suresi/86) 

Âyet-i kerîmede geçen “tahiyye” kelimesinin Arap dilinde başka anlamları varsa da, İslâm’da selâm anlamına kullanılmıştır. Kur’an âyetleri bunu açıkça belirtir. Mü’minlerin cennette birbirlerine iyilik temennileri selâmdır. [İbrâhîm/23]. “Allah’a kavuştukları gün de Allah’ın onlara iltifatı selâmdır” [Âhzâb suresi/ 44]. Bilindiği gibi selâmın en kısası “Selamün aleyküm” ya da “es-selâmü aleyküm” sözüdür. Kendisine böyle selâm verilen kimse, bir kelime artırarak selâmı alır. “ve aleykümü’s-selâm ve rahmetu’l-lâh” derse işte bu daha güzeliyle selâm vermek diye adlandırılır. Bu tarzda selâm verme âdeti İslâm ümmetine hastır. Aşağıda açıklayacağımız hadislerde konuyu daha etraflıca ele alma imkânı bulacağız. “Selâm” aynı zamanda Allah Teâlâ’nın güzel isimlerinden biridir. Bu sebeple, müslümanlar selâma ve selâmlaşmayı yaygın hale getirmeye çok büyük önem vermişlerdir. Diğer milletlerin selâmı çoğunlukla işaretlerledir. Meselâ Hristiyanların selâmı elini ağzına koymak, Yahudilerinki birbirine parmaklarla işaret etmek veya baş eğip bel kırmak, Mecusilerinki eğilmek, Cahiliye  Araplarınınki de Allah ömürler versin demek şeklinde olduğu nakledilir.

 

Bu âyet-i kerîmeden hareketle ulemamız selâm vermenin sünnet, almanın farz-ı kifâye olduğu hükmüne varmışlardır. Fakat bunun yeri konusunda bazı sınırlar çizmişler, meselâ oyun oynayana, şarkı söyleyene, abdest bozmakta olana, hamamda veya başka bir yerde çıplak bulunana selâm verilmeyeceğini; hutbe, sesli olarak Kur’an okuma, hadis rivayeti, ilim okutma, ezan ve ikâmet esnasında da selâm alınmayacağını ifade etmişlerdir. Fıskını ilan etmekten çekinmeyen, yani içki gibi bir günahı kimseden çekinmeden işleyen kimseye selam vermek mekruhtur.

Selamı önce veren, sevabın büyüğünü alır. Kural olarak, gençler ihtiyarlara, binekliler yayalara, yürüyenler oturanlara, arkadan gelenler önden gidenlere selam verirler. Merhaba gibi sözler, günaydın, tünaydın gibi uydurukça sözler asla selamın yerini tutmaz. Çünkü selamda kardeşine bir dua vardır. Selamün aleyküm, ya da esselamü aleyküm demek, dünyada da, ahirette de Allah sana (size) selamet versin, sıkıntı göstermesin demektir. Selam alan da “ve” ekleyerek ‘Ve aleyküm selam ya da ve aleykümüsselam diye mukabelede bulunur. Bu karşılıklı dualaşma müminler arasında sevgi ve muhabbet meydana getirir. İşte bir Hadis:

وعن أبي هريرة رضي الله عنه قال : قال رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم « لا تَدْخُلُوا الجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلا تُؤمِنوا حَتى تحَابُّوا ، أَوَلا أدُلُّكُمْ عَلَى شَئٍ إذا فَعَلْتُمُوهُ تَحاَبَبْتُم ؟ أفْشُوا السَّلام بَيْنَكُم » رواه مسلم. 

 Ebû Hüreyre  radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız.” (Müslim, Îmân 93, Ebû Dâvûd, Edeb 131)

Hadisten Öğrendiklerimiz

1. Cennete mü’min olanlardan başkası giremeyecektir. Her peygamberin ümmeti içinde mü’min olup, cennete girecekler vardır. Ancak İslâm’dan sonra diğer dinlerin hükmü ortadan kalkmıştır.

2. Mü’minlerin birbirlerini sevmeleri dînî bir mecburiyettir. Karşılıklı sevgi gerçekleşmeden kâmil mü’min olunamaz.

3. Sevgi, kuru bir sözden ibaret olmayıp gerekleri vardır. Sevginin gerekleri mü’minler arasında yerine getirilmesi icab eden vazifeleri hakkıyla yapmaktır.

4. Mü’minlerin aralarında selâmı yaygın hale getirmeleri sevginin önde gelen sebeplerinden biridir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder