Kur’an’dan Âyetler
1. “Allah'ın azâbından korkup fenalıklardan sakınanlar (takvâ
sahipleri), mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklardır. Onlara ‘Oraya
selâmet ve emniyetle giriniz’ denir. Biz, onların gönüllerindeki her türlü kini
ve hasedi söküp attık; onlar artık köşkler üzerinde karşı karşıya oturup sohbet
eden kardeşler olacaklar. Onlar orada hiçbir yorgunluk duymayacaklar ve oradan
çıkarılmayacaklardır.” (Hicr:
45-48)
2. “Ey âyetlerimize inanan ve müslüman olan kullarım! Bugün size
korku yoktur. Sizler üzülmeyeceksiniz de. Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk
duyarak cennete giriniz. Altın tepsiler ve kadehler içinde onlara yiyecek ve
içecek sunulacaktır. Orada canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey
vardır. Ve kendilerine: Siz, orada ebedî olarak kalacaksınız, dünyada
yaptıklarınıza karşılık kazandığınız cennet işte budur. Orada sizin için pek
çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz, denilir.” (Zuhruf
sûresi: 68-73)
3. “Allah’ın azâbından korkup fenalıklardan sakınanlar (müttakîler)
ise hakikaten güvenilir bir makamda, bahçelerde ve pınar başlarında, ince ipekten
ve parlak atlastan elbiseler giyerek karşılıklı oturup sohbete koyulurlar. Evet
böyle olacak. Biz onları iri gözlü hurilerle evlendireceğiz. Onlar orada güven
içinde, canlarının çektiği her meyveyi isteyebilirler. İlk tattıkları ölüm
dışında, orada artık başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azâbından
korumuştur. İşte bu, mü’minlere Allah’ın bir lutfudur. En büyük kurtuluş ve
mutluluk budur.”
(Duhân sûresi : 51-57)
4. “İyiler kesinlikle cennettedir. Koltuklar üzerinde etrafı
seyrederler. Yüzlerinde mutluluğun parıltısını görürsün. Kendilerine damgalı,
mükemmel bir içki sunulur. Onun içiminin sonu pek hoştur. İşte nefis bir hayat
isteyenler bunu istesin, bu yolda yarışsınlar. O içkiye tesnîm pınarının suyu
da katılmıştır. O pınardan ancak Allah’ın rızâsını kazananlar içerler.” (Mutaffifîn
sûresi: 22-28)
Bu âyet-i kerîmeler gözlerin görmediği, kulakların duymadığı,
insanoğlunun hayal bile edemediği nimet ve güzelliklerle dolu cennet hakkında
fikir edinebilmemiz için Cenâb-ı Mevlâ tarafından sunulmuş renkli birer
fotoğraf gibidir. Hiçbir fotoğraf aslının güzelliğini yansıtmaz. Allah Teâlâ
cennet hayatının pek nefis bir hayat olduğunu söylemekte, nefâsete düşkün
olanların bu hayatı istemesini ve onu elde etmek için durmadan çabalamasını
tavsiye etmektedir.
O pınar başları, köşkler, bahçeler, üzerinde karşılıklı oturup sohbet
edilen koltuklar, tepsiler içinde dolaştırılan meyveler, içecekler, ince ve
kalın ipeklerden elbiseler, iri gözlü hûrilerle selâmet ve emniyet içinde bir
hayat... Hiçbir korku, endişe ve yorgunluğun, bu güzellikleri kaybedersem
türünden hiçbir endişenin hissedilmediği bir âlem... Kin ve kıskançlıktan
arındırılmış pırıl pırıl gönüllere sahip insanlarla dostça bir arada yaşamak...
Allahım, bütün bunlar ne güzel ne hârika ne emsâlsiz nimetler...
5.“Rabbimiz Allah’tır deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara melekler
gelerek: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size vadedilen cennetle sevinin. Biz, dünya
hayatında da âhirette de sizlere dostuz. Esirgeyip bağışlayan Allah’ın ikrâmı
olarak (cennette) canınızın çektiği ve dilediğiniz her şey sizindir’
derler.” Fussilet sûresi (41), 30-32
Allah’a inanan, sonra da bu inanca uygun olarak dosdoğru yaşayan, söz
ve hareketinde dürüst davranan, hilekârlığa sapmayan insanlara zaman zaman
melekler gelirler; “Gelecekten endişe etmeyin, geçmişe üzülmeyin, size söz
verilen cennetle sevinin, neşelenin” derler. Zira bir başka âyette belirtildiği
gibi zaten “Allah’ın dostları için ne korku ne de hüzün vardır” [bk. Yûnus sûresi (10), 62].
Ölüm anında, kabirde, yeniden dirilme sırasında, hâsılı korkulu her
zamanda dürüst mü’minlere gelen melekler, kendilerine dünya ve âhiret hayatında
dost olduklarını da söylerler. Yalnız olmadıkları müjdesini verirler. Sonra da
gafûr ve rahîm olan Allah’tan bir lutuf ve ikrâm olarak cennette canlarının
çekeceği, isteyecekleri her şeyin kendilerini beklediğini, bununla sevinmeleri
gerektiğini hatırlatırlar. Bunca nimet, ikrâm ve iltifat, “rabbimiz
Allah’tır diyen, sonra da dosdoğru gidenler” içindir. Yani iman ve
doğruluk (istikamet) sebebiyledir. Bütün bunlar iman ve istikametin
insan hayatında ne kadar önemli iki esas olduğunu göstermektedir. Zira büyük
ikrâmlar, kıymeti yüksek olanlar içindir.
Bütün bunlara sahip olmanın tek şartı, âyet-i kerîmelerde belirtildiği
üzere, Allah'ın azâbından korkup fenalıklardan sakınmak, kısacası takvâ sahibi
olmaktır. Allah hepimizi bu yarışta muvaffak buyursun. (Âmin).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder