Bu konuya tıbbî açıdan bakmak tabiplerin işidir. Başka açılardan
bakmak o branşın erbabının işidir. Bunları onaylamakla beraber bir de Dînî
açıdan bakmak istiyorum.
Önce Saaffat suresi/139-148 Ayetlerinin tefsirine bir
bakalım. Yüce Mevla’mız bize geçmişten bir ibret numunesi anlatıyor. Özeti şöyle:
1- Hz. Yunus, bugünkü
Musul şehrinin karşısında harabesi görülen “Ninuva” halkına Peygamber
gönderilmiştir. Putlara tapmakta bulunan Ninuva halkı, Hz. Yunus’un otuz üç
sene devam eden nasihatlerini dinlemediler. Hz. Yunus da kendisine ALLAH
tarafından daha izin verilmeden Ninuva’yı bırakıp gitti...
Yunus (a.s.) ayrıldıktan sonra Ninuva şehrini korkunç bir kara duman kaplamıştı. Halkı, derhal ALLAH Tealâ’ya yalvararak tevbe ettiler, yaptıklarına pişman oldular. O duman da üzerlerinden açılıp gitti, başlarına gelecek belalardan kurtulmuş oldular.
Yunus (a.s.) ayrıldıktan sonra Ninuva şehrini korkunç bir kara duman kaplamıştı. Halkı, derhal ALLAH Tealâ’ya yalvararak tevbe ettiler, yaptıklarına pişman oldular. O duman da üzerlerinden açılıp gitti, başlarına gelecek belalardan kurtulmuş oldular.
Soru: Hazreti Yunus’u
dinlemeyenlerin üzerine kara dumanı kim gönderdi? Niçin gönderdi? Oranın halkı derhal Allah’a yalvarıp tevbe
edince o müthiş dumanı onların üzerinden kim kaldırdı?
İmanı olan elbette: Allah
kaldırdı, diyecektir.
2-Rabbimiz Mısır
halkına, ve onların kralları olan Firavun’a Hazreti Musa ve Kardeşi Hazreti
Harun’u peygamber olarak göndermişti. Onlar ise gördükleri Mucizelere “Sihirdir”
deyip inanmamışlardı. Allah da onların yağmurunu kesip cezalandırmaya
başlamıştı ki, iman edip yola gelsinler ve cennete gitsinler diye. Ayetler şöyle
anlatıyor olayı:
- Andolsun biz, Firavun ailesini, öğüt alsınlar
diye yıllarca süren kıtlık ve ürün eksikliği ile cezalandırdık.
Fakat onlara iyilik geldiği zaman, "Bu
bizimdir, (biz çalışıp kazandık)" derler. Eğer başlarına bir kötülük
gelirse, Mûsâ ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. İyi bilin ki,
onların uğursuzluk sebebi ancak Allah katında (yazılı)dır. Fakat çokları
bilmezler.
Dediler ki: "Bizi büyülemek için her ne
getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz."
Biz de, her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere
başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi (haşarat), kurbağalar ve kan gönderdik.
(Hiçbirinden ders almadılar.) Büyüklük tasladılar ve suçlu bir kavim oldular.
Üzerlerine azap çökünce, "Ey Mûsâ! Rabbinin
sana verdiği söz uyarınca bizim için dua et. Eğer azabı üzerimizden
kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle birlikte
elbette göndereceğiz" dediler.
- Fakat erişecekleri bir süreye kadar biz azabı
üzerlerinden kaldırınca hemen yeminlerini bozdular.
- Biz de âyetlerimizi yalanladıkları ve onlara
kulak asmayıp gafil bulundukları için kendilerinden intikam aldık da hepsini
denizde boğduk. ( A’raf/131-136)
Bir de
hadislere göz atalım:
عَنْ
عَبْداللهِ بْنِ عُمَرَ (ر) قَالَ: اَقْبَلَ عَلَيْنَا رَسُولُ اللهِ (ص) فَقَالَ:
يَا مَعْشَرَالْمُهَاجِرِينَ خَمْسٌ اِذَاابْتُلِيتُمْ بِهِنَّ وَاَعُوذُ بِالله
اَنْ تُدْرِكُوهُنَّ لَمْ تَظْهَرِالْفَاحِشَةُ فِى قَوْمٍ قَطُّ حَتَّى
يُعْلِنُوا بِهَا اِلاَ فَشَا فِيهِمُ الطَّاعُونُ وَالاَوْجَاعُ الَّتِى لَمْ
تَكُنْ مَضَتْ فِى اَسْلافِهِمُ الَّذِينَ مَضَوْا. وَلَمْ يَنْقُصُواالْمِكْيَالَ
وَالْمِيزَانَ اِلاَ اَخِذُوا بِالسِّنِينَ وَشِدَّةِ الْمَئوُنَةِ وَجَوْرِ
السُّلْطَانِ عَلَيْهِمْ وَلَمْ يَمْنَعُوا زَكَاةَ اَمْوَالِهِمْ اِلاَ
مُنِعُواالْقَطْرَ مِنَ السَّمَاءِ وَلَولاَ الْبَهَائِمُ لَمْ يُمْطَرُوا. وَلَمْ
يَنْقُضُوا عَهْدَاللهِ وَعَهْدَ رَسُولِهِ اِلاَ سَلَّطَ اللهُ عَلَيْهِمْ
عَدُوًّا مِنْ غَيْرِهِمْ فَاَخَذُوا بَعْضَ مَاهِي اَيْدِيهِمْ. وَمَا لَمْ
تَحْكُمْ اَئِمَّتُهُمْ بِكِتَابِ اللهِ وَيَتَغَيَّرُوا مِمَّا اَنْزَلَ اللهُ
اِلاَ جَعَلَ اللهُ بَاْسَهُمْ بَيْنَهُمْ. (و فى الزوائد : هذا حديث صالح للعمل
به وقد اختلفوا فى ابن ابى ابى مالك)
İbn-i Ömer (r.a.)dan şöyle rivayet
edilmiştir: Resûlullah (s) yanımıza geldi ve şöyle buyurdu: Ey muhacir
gençleri! Beş şey vardır ki, (Allah korusun) bunlar başınıza geldiğinde
(aşağıda söyleneceği üzere, sonu çok kötü olur.)
Bir millette zina (gizlemeye
ihtiyaç duyulmadan) yapılmaya başladığında, onlarda da daha öncekilerde
görmedikleri, duymadıkları taun ve benzeri hastalıklar yaygınlaşacaktır.
Ölçü ve tartıda eksik yapmaya
başladıklarında, kendilerinde kıtlık, yiyecek sıkıntısı ve üzerlerinde zalim
idarecinin zulümleri baş gösterecektir.
Mallarının zekatlarını
vermedikleri zaman da gökten yağmurları kesilecek, eğer hayvanlar olmasa bir
damla bile yağmaz olacaktır.
Allah’a ve Rasûlüne verdikleri
sözü tutmazlarsa, (gayri Müslimlerle olan ilişkilerini Allah’ın ve Resûlünün
koyduğu kurallar dışında yaptıklarında) Allah, düşmanları, onların üzerlerine
musallat edecek, onlar da bunların bir çok mallarını ellerinden alacaklar.
Yetkililer Allah’ın kitabı ile
hükmetmeyip, Allah’ın indirdiği (hükümleri)ni değiştirdiklerinde Allah onları
birbirlerine düşürecek, birbirlerini kıracaklar.[1]
İlginç bir hadis-i şerif daha:
عن علي
بن ابي طالب)ر( قال: قال رسول الله (ص): اٍذاَ فَعَلَتْ اُمَّتِى خَمْسَ عَشَرَةَ
خَصْلَةً حَلَّ بِهَاالْبَلاَءُ. فَقِيلَ: وَمَا هُنَّ يَا رَسُلَ الله؟ قَالَ:
اِذَاكَانَ الْمَغْنَمُ دُوَلاً وَلاَمَانَةُ مَغْنَماً وَالزَّكَاةُ مَغْرَماً
وَاَطَاعَ الرَّجُلُ زَؤْجَتَهُ وَعَقَّ اُمَّهُ وَبَرَّ صَدٍيقَهُ وَجَفَا
اَبَاهُ وَارْتَفَغَتِ الاَصْوَاتُ فِي الْمَسَاجِدِ وَكاَنَ زَعِيمُ الْقَوْمِ
اَرزَلُهُمْ وَاُكْرِمَ الرَّجُلُ مَخَافَةَ شَرِّةِ وَشُرِبَتِ الْخُمُورِ
وَلُبِسَ الْحَرِيرُ وَالتُّخِذَتِ الْقَيْنَاتُ وَالْمَعَازِفُ وَلَعَنَ اخِرُ
هذِهِ الاُمَّةِ اَؤَّلَهَا فَالْيَرْتَقِبُوا عِنْدَ ذَلِكَ رِيحاً حَمْرَاءَ
اَوْ خَسْفاً وَمَسْخاً
Hazreti Ali (k.v.)
buyururlar ki: Rasûlullah s. şöyle buyurdular: “Ümmetim on beş hasleti
işledikleri zaman onların üzerlerine bela iner. Onlar nelerdir yâ Rasûlallah
denilince şöyle buyurdu: Ganimetin (mal’ın, hatırlıların elinde) elden ele
dolaştığı, emanet ganimet sayıldığı, zekat ibadet olmaktan çıkıp yük ve zarar
sayıldığı, adamın (şeriata muhalif şeylerde) karısına itaat edip annesini
incittiği ve arkadaşına iyilik yapıp, babasına cefa yaptığı zaman, Camilerde
gürültüler çoğaldığı, halkın rezilleri başa geçtiği, kişilere, şerrinden korkulduğu
için ikram edildiği, içkinin içildiği, ipek giyildiği, şarkıcı ve makyajcı
kadınlar ve çalgıcılar revaç bulduğu, bu ümmetin sonradan gelenler öncekilere
la‘net ettiği zaman, işte o zaman kızıl rüzgarı veya yer batmalarını ve (yer
yüzünden) silinip gitmeleri bekleyiniz.[2]
Bu ayetleri ve
hadisleri düşündüğümüzde, dünya üzerinde zulüm had safhada, güçlüler zayıfları
sömürmede, zavallı insanlar evlerinden, yurtlarından edilip mülteci durumuna
düşmede, cinayetlerin ardı arkası kesilmemekte, zina suç olmaktan çıkarılmakta,
müslümanların istatistiklere göre yüzde on ikisi beş vakit namaz kılmakta… Geri kalanını siz sayın.
Allah c.c. bu virüsü göndermekle, insanları uyarmak için
şefkat tokatı vuruyor olmasın!
3-Hazreti İsa (a.s.) hakkında şöyle bir menkıbe nakledilir: Hazreti
İsa Hastalanmış. Şifa bulması için dua etmiş ama iyileşmemiş. Bir ara Cebrail
(as.) gelip hal hatır sorduktan sonra, Rahatsızlığın ile ilgili olarak ne
yapıyorsun, diye sormuş. O da: Rabbime dua ediyorum ama daha kabul olmadı,
demiş. Cebrail (as.) ona bir doktora gidip tedavi olması tavsiye etmiş. O da
doktora gitmiş, tedavi olmuş ve hastalığı geçmiş. Bir süre sonra gene
hastalanmış. Gene doktora gidip ilaç almış. Fakat iyileşmemiş. Cebrai (as.)
geldiğinde: Doktora gidip ilaç aldım ama gene iyileşmedim, deyince Cebrail
(a.s.) bu sefer de dua etmedin, şifayı ilaçtan bekledin. İkisini beraber
yapmalısın, demiş.
Bu kıssadan alacağımız hisse, hem hastalığın gelmemesi için bütün tedbirleri alacağız, buna rağmen hastalanırsak hem tedavi olacağız, hem de tevbe, istiğfar ve duaya devam edeceğiz. Var mısınız Namaz kılmayanlar namaza başlamaya, içki, faiz yeme, zina gibi günahları işleyenler, tövbe etmeye!
Bizim Allah’ımız bu virüsü yok ekmeye de kadirdir. Yeter ki
biz ona kul olalım.
Kalın sağlıcakla.
Kalın sağlıcakla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder