Bu günlerde medyada bir haber dolaşıyor:
Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaşayan bir kadın bu Recep ayında iki defa peygamber
efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’i rüyasında görmüş. Rüyasını bizzat imama
anlatan hanımefendinin rüyaları şu şekilde:
Birinci rüyasını Recep ayının bir Cuma akşamı, Regaip kandilinde gördü.
Rüyada peygamber efendimiz Hz. Muhammed Sallallahü aleyhi ve sellem Cûdi
Dağı’nda, Hz. Nuh’un gemisinin karaya oturduğu yerde bir oda gibi bir yapı
görüyor. İçeriye giriyor. Hz. Muhammed (sav) orada… Beyaz elbiseli, beyaz
sakallı, parlayan bir yüz olarak görüyor.Ona ‘Kızım, bu hastalık ve virüs gayrimüslimlerden geldi ve dünyaya yayılıyor. Sen söylediklerimi dinle ve herkese söyle ve paylaş. Daha ümmetimi bulaşık perişan olmadan, bu virüsün dermanı ve ilacı sumaktır. Suyun içine biraz sumak karıştırıp için. Allah’ın izni ile hasta olan şifa bulur. Hasta olmayanı da hastalık tutmaz. ” dedi.
Rüyasında kadın peygamberimize ‘Ya Resûlallah gayrimüslimlere de mi söyleyeyim?’ demiş. Peygamberimiz ‘Evet’ demiş. ‘Çünkü bu hastalık onlardan da kesilirse ümmetime de gelmez, onlara de bulaşmaz. Hem de onların bazılarına hidayete sebep olur.’ demiş. Ardından uyanmış.
Kadın bu kez peygamberimizi Miraç Kandili gecesi gördüğünü anlatıyor. Bu kez peygamberimiz yine aynı yerde kendisine kızgın bir şekilde ‘Neden insanlara söylemedin’ dediğini ifade ediyor. Bu salgın ümmete yayıldı. Kadın ‘Ya Resûlallah kime söylesem de inanmazlar, bundan dolayı çekindim söyleyemedim’. Peygamberimizin ise ‘Her halde sen de inanmıyorsun’ dediğini anlattı. Hz. Muhammed’in bir elinde sumaklı su dolu bir sürahi, diğer elinde bir kor ateş vardı. O odada iki hasta görüyor. Ve kendisine bak gör diyor. Elindeki bardağa sumaklı su doldurup hastalara içiriyor ve hastalar iyileşiyor…
Bu rüyaya İslâmî açıdan baktığımızda şunları görüyoruz:
1-Rüya haktır, gerçektir. Bu konuda ayetlerde ve hadislerde birçok bilgi vardır. Hazreti Yusuf’un rüyası (Yusuf/4,5), zindan arkadaşlarının rüyalarını tabir etmesi (Yusuf/41), Hazreti Peygamber (s.)in Mekke’ye emin olarak gireceği ayeti:
“Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz.” Ve benzerleri. Bu rüyaların tabirleri, yorumları hep doğru çıkmıştır.
Hadislere baktığımızda Hazreti Peygamber (s.) şöyle buyurdu:
“Rüya üç
kısımdır: Birincisi sâlih rüya olup Allah’tan bir müjdedir; ikincisi şeytanın
verdiği korku veya hüzündür; üçüncüsü de kişinin kendi kendine konuştuğu
şeylerdir. Kim rüyasında hoşlanmadığı bir şey görürse, onu başkalarına
anlatmasın; fakat hemen kalkıp namaz kılsın...” (Buhari Ta’bir/26)
2-Hazreti
Peygamber (s.) rüyada görülebilir mi?
Evet. Zira
Efendimiz Sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
: « مَنْ رآني في المنَامِ فَسَيَرَانيِ في الَيَقَظَةِ أوْ
كأنَّمَا رآني في اليَقَظَةِ لايَتَمثَّلُ الشَّيْطانُ بي » .
Ebû
Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Beni rüyada gören kimse, uyanıkken de öylece görecektir –veya
sanki beni uyanıkken görmüş gibidir–. Çünkü şeytan bana benzeyen bir şekle
giremez.”
(Buhârî, İlm 38; Ta’bîr 10; Müslim,
Rü’yâ 11. Ebû Dâvûd, Edeb;88 Tirmizî, Rü’yâ 4, 7.)
Rüyada
görülen şahsın gerçekten Hazreti Peygamber (s.) olması, onun şemailine yani
fiziki yapısının nasıl olduğuna uygun olup olmadığı ile orantılıdır. Çünkü
şeytan bembeyaz sakallı bir pir şeklinde görünüp: Ben Muhammed’im, ben Resûlullah’ım,
deme yetkisine sahiptir.
Bana
birisi “Ben rüyamda peygamberimizi gördüm” dedi. Sakalı nasıldı? Diye sordum,
sakalı yoktu, dedi. Demek ki o, Hazreti Peygamber (s.) değildir. Yukarıdaki
rüyada anlatılan şekil ise “Bem beyaz sakallı” sözü de gerçeği
yansıtmamaktadır. Çünkü Hazreti Peygamber (s.) vefat ettiğinde miladi sene ile
atmış bir yaşında idi. Ve sakalı bembeyaz değildi.
Hz.
Hasan’ın, dayısı Hind b. Ebû Hâle’ye ve Hz. Hüseyin’in, babası Hz. Ali’ye
Resûl-i Ekrem’in şemâilini sorup öğrendikleri bilinmektedir. Buna göre İbn Ebû
Hâle, Resûl-i Ekrem’i şöyle anlatmıştır: “Peygamber irice yapılı ve
heybetliydi. Yüzü ayın on dördü gibi parlardı. Uzuna yakın orta boylu, büyükçe
başlı, saçları hafif dalgalıydı. Saçı bazan kulak memesini geçerdi. Rengi
nûrânî beyaz, alnı açık, kaşları hilâl gibi ince ve gürdü. İki kaşı arasında
öfkelendiği zaman kabaran bir damar vardı. Burnu ince, hafifçe kavisliydi.
Sakalı sık ve gür, yanakları düzdü. Ağzı geniş, ön dişlerinin arası seyrek ve
pek hoştu. Boynu gümüş gibi berraktı. Bütün organları birbiriyle uyumlu idi.
Göğsü ile karnı bir hizada olup ne zayıf ne de şişmandı. Göğsü ile iki omuzunun
arası genişçe, mafsalları kalıncaydı. Bedeni nur gibiydi. Göğüs çukurundan
göbeğine kadar ince bir tüy şeridi uzanırdı. Memelerinde ve karnında kıl yoktu.
Kolları, omuzları ve göğsünün üst tarafında kıllar vardı. Bilekleri uzun, avucu
genişti. El ve ayak parmakları etli ve uzunca idi.
Hazreti
Enes (r.a.) şöyle rivayet eder: “… Hazreti Peygamber (s.) 10 sene Mekke’de
(peygamber olarak) kaldı, Medine’de de 10 sene kaldı ve 60 yaşını bitirdiğinde
vefat etti. Saçında ve sakalında 20 tane beyaz yoktu.” (Tirmizi Menakıb/4
no:3623, Tirmizi: Hadis, hasen ve sahihtir, dedi.)
Bu
hadis-i şerife baktığımızda rüyada görünen kişinin Hazreti Peygamber (s.)
olduğu ciddi şekilde şüphe arz etmektedir. Şurası da var: Hazreti Peygamber
(s.)i rüyada gören kişi uyandığında o rüyanın etkisi ile saatlerce sevinç göz
yaşları döker. Böyle bir şey olmuş mudur, olmamış mıdır, bizce meçhuldür.
3-Bir
hadis- şerifte:
وعن أبي
هريرة رضي الله عنه قال : سمعت رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يقول : «
لم يَبْقَ مِنَ النُبُوَّة إلا المبُشِّراتُ » قالوا : وَمَا المُبشِّراتُ ؟ قال :
« الُّرؤْيَا الصَّالِحةُ » رواه البخاري .
– “Ümmete, nübüvvetten (peygamberlikten) sonra
sadece mübeşşirât kalmıştır”. Ashâb: Mübeşşirât nedir? diye
sorunca, Resûl-i Ekrem: “ Sâlih, iyi rüyadır” buyurdu. (Buhârî, Ta’bîr 5. Müslim, Salât 207-208)
Salih
kimselerin gördükleri iyi rüyalar, onlar hakkında bir müjdedir, mutluluktur,
saadettir. Kötü rüyalar ise uyarıcıdır. Rüyayı gören hatasını düşünür ve onu
telafi etmeye çalışır. Kişi ne kadar doğru sözlü ise rüyası da o kadar
doğrudur.
4-Rüya
bağlayıcı değildir. yani İslam dininin ana kaynağı Kur’an-ı Kerimdir. İkincisi de
sahih hadislerdir. Bunun için akaid, ibadet, itikad, muamelat gibi konularda
İslam dininin kuralları bellidir. Bunlarla uyuşmayan rüyalarda görülen şeylerin
hiçbir değeri yoktur.
5-Yukarıdaki
sumak ile ilgili rüyaya gelince dînî açıdan hiçbir kimse buna inanmaya mecbur
değildir. Yani sumak içmese günaha girmiş olmaz. Sumak haram bir madde
olmadığına göre içilmesinde bir sakınca da yoktur. Bunun virüs için etkili
olduğunu araştırmak doktorların işidir. Onların bu işi laboratuarlarda
denemelerinde fayda vardır. İnşaallah faydalı olur ve Hazreti Peygamber (s.)in
bir mucizesi daha gerçekleşmiş olur.
Yüce
Rabbimden, bu musibetin en kısa zamanda insanlığın üzerinden kaldırmasını niyaz
ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder