1 Aralık 2020 Salı

Ölecek hastaya duanın ve ilacın tesiri olmaz

 

İslam’da duanın önemli bir yeri vardır. Dua, kulun, rabbine karşı kendi acizliğini, Rabbinin kudretinin sonsuzluğunu itiraf etmesi ve bu inançla herhangi bir isteğinin onun dilemesiyle mümkün olacağına inanarak ve umarak Ona yalvarmasıdır diye tarif edebiliriz.

Ancak şu bir gerçektir ki, Allah’ın kesin olarak olmasını takdir ettiği bir şeyi dua değiştirmez. Mesela bir ayet-i kerimede: Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler.”(A’raf/34) diğer bir ayette: “O'nun katında her şey bir miktar (ölçü) iledir.”(Ra’d/8) buyurulur. Dolayısıyla her insanın da belli bir ömrü vardır. Fakat bunun ne kadar olduğunu ancak yaratan bilir.

Şunu demek istiyorum. Ecel geldiyse buna ne duanın faydası olur, ne de ilacın. Ama biz sonucunu bilmediğimiz için bir hastaya “eğer ömrü varsa Allah hayırlı şifa versin, vadesi yetmişse iman selameti versin” gibi dua ederiz.

Bu söylediklerimizi aşağıdaki hadis-i şerifler ne güzel açıklıyor:

Hazreti Âişe annemiz derki: "Resûlullah Aleyhisselam, hastalandığı zaman, Muavvizeteyn (Felak ve Nâs) sûrelerini okuyup bedenine üfler ve vücudunu eliyle mesheder, sığardı. Resûlullah Aleyhisselamın hastalığı şiddetlendiği zaman ben de ona Muavvizeteyn sûrelerini oku­maya ve elinin bereketini umarak kendi eliyle kendisine meshetmeye başladım. [1]

“Cebrail'in Resûlullah Aleyhisselama hastalığında okumuş olduğu[2]  istiâze duasını da: 'Ey insanların Rabbi! Şu hastalığı gider! Şifa ancak Senin elindedir! Senden başka şifa verici yoktur! Sen öyle bir şifa ver ki, hiçbir hastalık bırakmasın!' diyerek okudum. Resûlullah Aleyhisselam: 'Üzerimden elini kaldır! Bu okuman bana yarar sağlamaz! Ben müddetimi bekliyorum!' buyurdu.

Yine Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem) aile fertlerinden biri hastalanınca, sağ eliyle hastayı sıvazlar ve şöyle dua buyururdu:

“Bütün insanların rabbı olan Allahım! Bunun ıstırabını giderip, şifa ver. Şifayı veren ancak sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Buna, hiçbir hastalık izi bırakmayacak şekilde şifa ihsan et!” (Buhârî, Merdâ 20; Müslim, Selâm 46-49)

“Allah Teâlâ Hazretleri hastalığı da ilacı da indirmiştir. Ve her hastalığa bir ilaç varetmiştir. Öyleyse tedavi olun. Ancak haram olan şeyle tedavi olmayın.” (Ebu Dâvud Tıbb/ 11, 3874)

“Allah Teâla Hazretleri, her ne hastalık indirmişse onun devasını da indirmiştir." Tek bir hastalığın ilacı yoktur. O da ihtiyarlıktır" buyurdu. [Buhârî Tıbb/1, Ebu Dâvud Tıbb/ 1, (3855); Tirmizî Tıbb 2)

Bu hadislerden anladığımız şudur ki, ihtiyarlıktan başka her hastalığın ilacı vardır. Tarih boyunca nice salgın hastalıklar meydana gelmiş, on binlerce can almış ama sonunda ilacı bulunmuştur. Bu günkü kanser, korona vb. hastalıkların da elbette ilacı vardır. Bunu insanlık alemi bulacaktır. Ancak şunu asla unutmamalı ki, şifayı veren ilaç değil, Allah’tır. İlaç ise sebeptir. Çünkü dünya sebepler dünyasıdır.



[1] İbn Sa'd, c. 2,s. 210.

[2] Ahmed, c. 6,s. 260-261.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder