30 Kasım 2020 Pazartesi

İmam Şâfiîden (ve herkesten) istenen 8 şey

Rabbimiz Yüce Allah, varlıkları çeşit çeşit yaratmış ve bir kısmını diğer kısmından üstün ve farklı yaratmıştır. Mesela: toprak ve su cansızdır. Bitkiler ve ağaçlar, sabit duran canlılardır. Onların bir üstünde yürüyen canlılar, hayvanlar vardır. Hayvanlarda nefis var ama akıl yoktur. Akıl olmadığı için de ibadet, haram, helal gibi konular onları ilgilendirmez. Onlar sevk-i tabiî (içgüdü) vergisi ile yaşamlarını sürdürürler. Mesela: bal arısı bal yapar ama niçin yaptığını bilmez. Yaptığı balı kovanından alırsın, o küsüp gitmez gene bal yapar…

Bunların üstünde bir varlık da melekler vardır ki onlarda da akıl var, nefis yoktur. Bunu için onlar asla günah işlemezler.

Hayvanlar ile melekler arasında bir yaratık da insandır. İnsanda hem akıl var, hem de nefis. Dolayısıyla insan eğer nefsin idaresini akılın eline verirse, meleklerden daha kıymetli olur. Yok eğer, akılın idaresini nefsin eline verirse o zaman hayvanlardan da aşağı olur.

Bunun için akıllı insan kendisini daima hesaba çeken ve yarın (ahiret) için hazırlık yapandır.

Bu konuda büyük müctehid İmam Şafii (r.a.) bize bir örnektir:

 İmam Şafiî bir gün sabah namazından sonra evine dönerken, ilmiyle amel ederek derin tefekkür içinde yürüdüğünü gören biri yaklaşıp sordu:

- Efendi hazretleri! Derin düşünce içinde yürüyorsunuz gibi geliyor bana. Bir sıkıntınız mı var?

 - Evet, dedi imam. Her sabah eve dönerken benden istenenleri düşünüyorum da, o sebepten dalgın yürüyorum. 

- Her sabah sizden kimler, ne istiyorlar? İmam bunları şöyle sıralar:

- Rabbim, benden farzlarını istiyor. Ailem benden helal nafaka istiyor. İmanım ve aklım benden kendilerine uymamı istiyor. Nefsim ve şeytanım kendilerine uymamı istiyor. Yanımda bulunan kiramen kâtibîn melekleri ise hep sevap yazdırmamı istiyor. Yeni başladığım bu gün, bir gün daha yaşlandığımı düşünmemi istiyor. Azrail de kendisine bir gün daha yaklaştığımı hatırlamamı istiyor. İşte ben her sabah bu istenenleri düşünerek yürüyorum evime doğru. Dalgın yürüyüşüm bundandır.

Bu defa düşünme sırası soru sahibine gelir:

- Ya imam! Bunlar sadece sana mı soruluyor; yoksa bana da soruluyor mu? Hazreti İmam tebessüm ederek cevap verir:

- Onu senin irfanın bilir. Ben kendime her sabah böyle sorular sorulduğunu hissediyorum.   Adam beklemeden cevap verir:

-Evet ya İmam, der. Bu sorular bana da, hatta her sabah günlük hayatına başlayan herkese de sorulan sorulardır. Ama biz bunları düşünmüyorsak, bize sorulmayışından değil, bizim gafletimizdendir…  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder