18 Ekim 2020 Pazar

Mevlana’dan: kerpiç koparma hikayesi

Hazreti Mevlana asıl insanın ruh-can olduğunu, bu ruhun ise ancak Yaratan rabbine kavuşmakla huzur bulacağını, bunun için de ceset dediğimiz varlığı Allah’a kulluk yolunda hizmet ettirmemiz gerektiğini şöyle bir temsil ile açıklıyor.

Bir ırmak kıyısında yüksek bir duvar vardı. Duvarın üstüne de, susamış dertli bir kişi çıkmıştı. Suya ulaşmasına, susuzluğunu gidermesine o duvar engel oluyordu. Bu adam bir ara suya duvardan bir kerpiç parçası attı. Suyun sesi, bir sevgilinin sesi gibi tatlı ve hoş geldi. O adam, suyun sesini duymak için duvardan kerpiç koparıp suya atmaya başladı. Sudan: "Ey insanoğlu! Böyle kerpiç atmaktan, sana ne fayda var?" diye bir ses geldi. Adam cevap verdi: "Ey su! Bu atıştan benim için iki fayda vardır.

Birinci fayda: Benim suyun sesini duymamdır. O ses, susuzlara rebâb sesi gibi pek tatlı gelir. Su sesi, İsrafil’in sesine benziyor. Ölü bile bu sesten dirilmededir. Yahut o da ses, ilkbahar günlerindeki gök gürültüsüne benziyor. Bu ses yüzünden bağlar, bahçeler güzelleşir. Yahut o da ses, kıyamet gününde Peygamber efendimizin asilere erişen şefaat nefesi gibidir.

İkinci fayda: Koparıp attığım her kerpiçle duvar alçalıyor. Bu varlık (ceset) duvarı yüksek bulundukça, baş eğmeye yani secde etmeye engel olur. Bu toprak bedenden kurtulmadıkça, eğilip etmeye engel olur.

Bu toprak bedenden kurtulmadıkça, eğilip âb-ı hayata secde etmek ve ondan doya doya içmek imkânı yoktur. Bu varlık duvarı üstünde bulunanlardan kim daha fazla susamışsa, duvarın taşını, kerpicini o daha çabuk koparır atar ve suya ulaşır.

Geçmiş günlerini iyi değerlendirip borcunu ödeyene ne mutlu.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder