Yolda, Medine’ye hicret eden amcası Abbas ile karşılaştılar. “Ben peygamberlerin sonuncusu, sen de muhacirlerin sonuncususun” buyurdu.
Mücahitler yolda yeni yavrulamış bir köpek gördüler. Hazreti Peygamber (s.)e haber verdiler. O, hemen o köpeğin başına bir nöbetçi dikti. Köpeğe ve yavrularına zarar verilmesin diye. (Hayvan seviyoruz, diyenlerin kulakları çınlasın. Peygamberden başa hangi komutan savaşa giden ordunun içinden birisini köpeğin başına nöbetçi kor?)
Mekke’ye yaklaştıklarında, kan dökülmeden girilmesini emretti.
Bu emri duymayan ve Medinelilerin sancağını taşıyan Sa‘d bin Ubade: “Bu gün et doğrama günüdür” deyince, Hazreti Peygamber (sav): (Elyevm yevmülmerhameh) “Hayır, bu gün merhamet günüdür” buyurdu ve onu kumandanlıktan aldı, yerine oğlu Kays’ı getirerek Medinelilerin sancağını ona verdi.
Peygamberimiz Aleyhisselamla birlikte Kurâu'l-Gamîm'e vardılar. "Yâ Rasûlallah! Oruçlu olmak halka çok ağır gelmeye başladı. Halk, senin ne yapacağına bakıyorlar!" dediler. Peygamberimiz Aleyhisselam; Usfan ile Emeç arasındaki Kudeyd mevkiine gelince, ikindi namazından sonra, hayvan üzerinde iken bir bardak su getirtti. Bardağı herkesin göreceği şekilde kaldırıp onu içti, orucunu açtı. Müslümanların da oruçlarını açmalarını emretti.
Müslümanlardan bazısının orucunu açtığı, bazısının ise oruçlarını açmayıp tutmaya devam ettikleri haber verilince, Peygamberimiz Aleyhisselam: “Onlar âsilerdir! (Emre karşı gelenlerdir)! Siz, sabahleyin düşmanlarınızla karşılaşacaksınız! Orucu açmak sizin için zindeliktir!" buyurdu. Düşmanla karşılaşacakları haber verilince, hepsi Merru'z-zahran'da oruçlarını açtılar.( Buhârî. Meğazi/47 (Ahmed. 3/ 29. )
Sürgün olarak çıkarıldığı Mekke’ye muzaffer olarak, devesinin üzerinde boyun bükerek, muzaffer bir komutan edasıyla değil, mütevazı bir şekilde girdi.
Cuma günü Haram-ı Şerifte Kureyşlilere: “Şimdi size ne yapacağımı düşünüyorsunuz?” diye sordu. Çünkü o dönemde savaşı kazanan, erkek esirleri köle olarak pazarlarda satarlardı, mallarını ganimet olarak alırlardı. Mekkeliler: “Sen bizim kerim – cömert bir kardeşimiszin, kerim bir kardeşimizin oğlusun” dediler. Fahri kainat efendimiz: “ Gidiniz, hepiniz hürsünüz” buyurdu.
Kâbe’nin içi ve dışı, Hübel’den ve etraftaki putlardan temizlendi.
Hz. Bilal Kabe’nin damına çıkadar ezan okudu.
Hz. Ebubekir’ babası Ebû Kuhâfe’yi Müslüman olması için Resulullah’ın yanına getirdiğinde: “O ihtiyarı niçin buraya kadar getirdin, biz onun ayağına giderdik” buyurdu.
Şimdi bir mesele kalıyordu! Hazreti Peygamber (sav) ana vatanı olan Mekke’de mi kalacaktı, yoksa Ensarla beraber Medine’ye mi gidecekti. İşte burada da samimi bir vefa örneği sergiledi ve Ensar’a: “Ben sizin diyarınıza hicret ettim, hayatım da mematım da sizin aranızda olacaktır.”
Mekke valiliğini, Aslen Mekkeli olup, Mekke’nin Fetih günü Müslüman olan Attâb b. Esîd’e vererek Zilka‘denin son günlerinde Medine’ye avdet buyurdu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder