12 Ağustos 2020 Çarşamba

Hayber’in fethi ve yorumu (H. 7, Muharrem-15 Ağustos 627 )

 

Hayber Medine’nin yaklaşık 180 km. kuzeyindedir. Bu günkü nüfusu 13 bin civarındadır.

Hayber Yahudileri devamlı müşrik Arapları ‘arkanızdayız, Müslümanların işini bitirin’ diye savaşa teşvik ediyorlardı. Bunun için onarın da temizlenmesi gerekiyordu.

Hazreti Peygamber Sallallahü aleyhi ve sellem Hudeybiye antlaşmasından bir ay kadar sonra Muharrem’in sonlarında 1 500 kişi ile Hayber’e doğru yola çıktı ve onların muhkem kalelerini kuşattı. Hayber  Yahudilerinin 10 bini aşkın savaşçıları vardı.

Kuşatma on beş gün kadar uzamıştı. Bir akşam Hazreti Peygamber (s.) ashabına şöyle müjde verdi: « لأعْطِيَنَّ الرَّايَةَ غَداً رَجُلاً يَفْتَحُ اللَّه عَلَى يَدَيْهِ ، يُحبُّ اللَّهَ ورسُولَهُ ، وَيُحبُّهُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ »

“Yarın sancağı, Allah’ın kendisinin eliyle fethi nasib edeceği, Allah’ı ve Resûlü’nü seven, Allah’ın ve Resûlü’nün de kendisini sevdiği bir kişiye vereceğim.”

Gazveye iştirak edenler, sancağın aralarından kime verileceğini düşünüp konuşarak geceyi geçirdiler. Sabah olunca, sancağın kendisine verileceği ümidi ile bütün sahâbîler Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’ in huzuruna koştular. Peygamber Efendimiz:

– Ali İbni Ebû Tâlib nerede? diye sordu. Sahâbîler:

– Ey Allah’ın Resûlü! O gözlerinden rahatsız, dediler.

Bunun üzerine Peygamberimiz:

– “Ona haber verecek birini gönderiniz” buyurdular. Ali derhal getirildi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem  onun gözlerini tükürüğüyle tedavi ederek kendisine dua etti. O kadar ki, hiç ağrısı yokmuş gibi oldu. Peygamber sancağı ona verdi. Ali:

– Ya Resûlallah! Onlar da bizim gibi mü’min, Müslüman  oluncaya kadar mı savaşacağım? dedi. Resûl-i Ekrem:

“Acele etmeden, gayet sakin bir şekilde onların yanına var, kendilerini İslâm’a davet et, uymaları gereken ilâhî yükümlülükleri kendilerine haber ver.

فَواللَّه لأَنْ يَهْدِيَ اللَّه بِكَ رَجُلاً وَاحِداً خَيْرٌ لَكَ مِنْ حُمْرِ النَّعَمَ

 Allah’a yemin ederim ki, senin vasıtanla Allah’ın bir tek kişiye hidâyet vermesi, senin için kırmızı develere sahip olmakdan daha hayırlıdır” buyurdu.( Buhârî, Fezâilü’s-sahâbe 9; Müslim, Fezâliü’s-sahâbe 34)

Ve devamla: Arkana bakmadan yürü buyurdu. Hz. Ali bir süre yürüdükten sonra durdu ve geriye dönüp bakmadan sordu: “Onlarla ne üzerine savaşayım?” dedi. Hz. Peygamber (sav) buyurdu ki: “Onlar kelime-i şehadeti söyleyene kadar savaş; eğer bunu söylerlerse, canlarını ve mallarını senden korumuş olursun. Yani onlara artık dokunma!. Bunun üzerine Hazreti Ali yürüdü ve Hayber fethedildi. (Tirmizi Fezail/3)

Hayber gazasında Müslümanlardan on beş şehit verildi. Düşmanın kaybı da doksan üç kişidir.

Hayber gazasında ve sonrasında meydana gelen olaylar ve hükümler

a-Ehli merkebin etinin yasaklanması

Ebu Sa’lebe (r.a.) der ki: Hayber gazasında Resulullah ile beraberdik. İnsanlar aç idi. Bir ehlî merkeb elde ettik ve kestik. (pişirirken) Resûlullah (s.) bunu haber almış ve Abdurrahman b. Avf’e şöyle emretmiş: “İnsanlara ilan et, duyur: Benim Resulullah olduğuma inanan, şahadet eden kimseye ehlî Merkep eti helal değildir. (Ahmed-Müsned 4/194)

b-Ganimet malını çalanın namazının kılınmaması

Zeyd b. Halid el’cühenî (r.a.) den: Resûlullah’ın ashabından, Eşca’ kabilesinden bir adam hayber günü vefat etmişti. Durum Hazreti Peygambere bildirilince o: “Adamınızın namazını kılınız. Sizin arkadaşınız Allah yolunda elde edilen ganimet malından çaldı.” Buyurdu. Araştırdık, Yahudi malı, iki dirhem değerinde eşya saklanan bir kap çaldığı meydana çıktı. (Ebu Davud Cihad/143 İbn-i Mace Cihad H.No: 2847))

Ebû Hureyre'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a) ile birlikte Hayber gazvesine çıktık. (Allah'ın izniyle Hayber'i fethettik. Fakat) Ganimet olarak altın ve gümüş elde edemedik. Ancak giyecek yiyecek (birtakım) mallar aldık. Derken Rasûlullah (s.a.v.) Vadi'1-Kura tarafına yöneldi ve (orada) kendisine Mid’am isimli siyah bir köle hediye edildi. Nihayet (tüm Müslüman gaziler) Vadi'l-Kura'ya vardıkları zaman, (bu köle) Rasûlullah (s.a.v.)'in (hayvanının) palanını indirirken birden bir ok gelip köleyi öldürdü. Bunun üzerine halk ‘Ona cennet mübarek olsun’ dediler. Rasûlullah (s.a.) de "Hayır, asla! Hayatım elinde olan Allah'a yemin olsun ki Hay­ber günü henüz paylaştırılmayan ganimetlerden aldığı hırka onun üze­rinde alev alev yanıyor." buyurdu. Bu söz üzerine insanlar çok korktular. Bunun üzerine bir adam hemen gidip bir nalın ya da bir çift nalın getirip: Ya Resûlallah! Bunu Hayber’de almıştım, dedi. Hazreti Peygamber (s.): “Ateşten bir nalın ya da iki nalındır” buyurdu.(Buhari Eyman/33, Müslim, İmân/183)

c-Zehirleme olayı

Enes bin Malik anlatıyor: Hayber fethi sonrası Zeyneb isimli bir Yahudi kadını bir koyunu kızartmış, içine de zehir koymuş ve Allah Resulünü yemeğe davet etmişti. Sofrada bulunanlardan Bişr ismindeki sahabî lokmayı ağzına koyar koymaz vefat etmişti. Demek ki bu kadın çok tesirli bir zehirle Allah Resulünü öldürmek istemişti. Allah Resûlü lokmayı ağzına aldığında, koyunun bir yanının kendisine, zehirli olduğunu haber vermesi üzerine ağzındakini çıkartıp tükürmüş, yemek sofradan kaldırılarak, kadın derdeste edilip huzura getirilmiş ve bunu niçin yaptığı kendisine sorulunca “Zehir kattığımı kim söyledi” demiştir. Hazreti Peygamber (s.) elindeki kemiği göstererek: “Şu kemik söyledi” buyurdu. Bunu niçin yaptığı sorulduğunda: “Eğer sen hakikaten Allah’ın gönderdiği bir peygambersen, bu zehir sana tesir etmeyecektir. Yok, eğer Peygamber değilsen, insanlığı şenin şerrinden kurtarmak istedim” dedi.

Allah Resûlü kendi adına kadını affetti. Fakat ölen sahabi Bişr adına bir şey söylemedi Sahabînin velileri derhal bu kadının öldürülmesi talebinde bulundular. 

Kadının akibeti hakkında iki rivayet vardır. Birincisi, Bişr’in varisleri kısas yaparak kadını öldürtmüşlerdir. İkincisi, kadın ihtida edip Müslüman olduğundan onlar da kadını affetmişler ve Müslümanlığı kadının kurtuluşuna sebep olmuştur. (Buharî Hibe /28; Ebû Davud, Diyet / 6)

Bizim burada, üzerinde durmak istediğimiz husus, Allah Rasûlü’nün hilmiyle, yumuşaklığıyla alâkalıdır ki, Allah Rasûlü canına kastetmek isteyen bu Yahudi kadınını dahi affetmiştir. Hilmde zirveyi yakalama adına bu ne güzel bir örnektir.

d-Bu hadisten, Yahudi’nin kestiğinin yenmesinin caiz olduğu hükmü çıkmaktadır.

e-Fetihten sonra Ca’fer b. Ebu Talib, 14 senelik ayrılıktan sonra Habeşistan’dan Hayber’e geldi. Hazreti Peygamber (s.): ﻭﺍﻟﻠَّﻪِ ﻣﺎ ﺃﺩﺭﻱ ﺑﺄﻳِّﻬﻤﺎ ﺃﻓﺮَﺡُ ؟ ﺑﻔﺘﺢِ ﺧَﻴﺒﺮ ﺃﻡ ﺑﻘُﺪﻭﻡِ ﺟﻌﻔَﺮٍ

 “Vallahi Hangisine sevineceğimi bilmiyorum! Hayber’in fethine mi yoksa Caferin gelişine mi?

f-. Bu savaşa kadar Müslümanlar hep savunmada idiler. İlk olarak burada taarruz yapıldı ve başarıldı.

g-İlk olarak gayri Müslim bir belde, İslam’ın idaresine girdi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder