Adamın birisi, büyük bir
zatın evinin kapısında sahur davulu çalmakta idi.
Gece yarısı aşk ile şevk ile davul çalıyordu. Ona kabiliyetli birisi dedi ki:
Evvelâ bu davulu, seher vakti çal, gece yarısı bu kepazelik olmaz.
Bir de ey hevesli adam, şunu da bil ki bu evde hiç kimse yok.
850. Burada şeytandan, periden başka kimse
yokken ne diye vaktini zay ediyorsun?
Tefi, davulu birisi duysun diye çalıyorsan duyacak kulak nerede? Bunu anlamak
için akıl lâzım, fakat akıl hani?
Davulcu dedi ki: Sen sözünü bitirdin şimdi cevabımı dinle de şaşırıp kalma.
Sence şimdi gece yarısı ama bence neşe sabahı yaklaştı.
Her yenilgi benim katımda zafere döndü. Bütün geceler, gözüme gündüz kesildi.
Nil ırmağı sana kandır ama bence kan değil, sudur ey akıllı kişi.
Sana göre
demir ve mermer olan, Davut peygambere göre mumdur.
Dağ, sana karşı ağırdır, cansızdır, fakat Davut’un önünde usta bir çalgıcı, bir
okuyucudur.
Senin önünde o kırık taşlar susarlar. Fakat Ahmed’in önünde fasih bir hale
gelir, hamdü senada bulunurlar.
Senin önünde mescidin direği ölüdür, fakat Ahmed’e karşı gönlünü aldırmış bir
âşıktır.
Cihanın bütün parçaları halkın önünde ölüdür,
Allah’ın huzurundaysa bilgi sahibi ve muti.
Bu evde bu konakta kimse yok, neden bu davulu çalıyorsun, dedin.
Bu halk, Tanrı için paralar verir, yüzlerce hayrın temelini atar, mescitler
yaparlar.
Sarhoş âşıklar gibi uzun bir yol olan Hacca giderler, seve seve canları ile
mallarını feda ederler.
Hiç o evde (Beytullah’ın içinde) kimse yok derler mi? Ev sahibi, ev içinde
gizlenen cana benzer.
865. Allah’ın nuru ile nurlanan, sevgilinin
konağını dolu görür.
Nice dolu ve kalabalık konaklar vardır ki işin sonunu görenler, onları boş
görürler.
Kimi dilersen Kâbe’de ara da derhal önünde beliriversin.
Ziynetli ve yüce olan bir suret, nasıl olur da Tanrı yurdu olmaz, boş olur?
Ona kapı kapanmaz, o geldi mi derhal açılır. Fakat başkaları, aşkla değil,
ihtiyaçlardan gelirler.
Hacca
gidenler, neden bir ses duymadan “Lebbeyk” deyip duruyoruz derler mi?
Hakikatte onların “Lebbeyk” demeyi başarmaları, bir ve tek olan Allah’tan’dan
gelen bir sestir.
Ben de koku aldım, biliyorum bu köşk, bu konak, can meclisinin kurulduğu yerdir
toprağı da kimyadır.
Hafif ve tiz nağmelerle bakırımı ebediyen onun kimyasına vurup duracağım.
Nihayet bu sahur davulum, denizleri coşturacak, inciler saçacak, ihsanlarda
bulunacak.
Halk, savaş ve mücadele saflarında Allah için
canları ile oynarlar.
Birisi Eyyüp gibi belâlara düşer, öbürü Yakup gibi sabreder.
Yüz binlerce susuz ve muhtaç kişi, Allah için umuda kapılıp çalışır durur.
Ben de suçları bağışlayan, örten Allah için bu kapıdan sahur davulu çalıyorum,
benim de ümidim onda.
Parasını almak için müşterimi istiyorsun? Gönül, Allah’tan daha iyi müşteri kim
olabilir?
880. Malından pis dağarcığı alır, sana
kendinden ışıklanan bir gönül nuru verir.
Hakikatte yok olan şu buz kesmiş bedeni alır, hayalimize sığmaz bir saltanat
ihsan eder.
Birkaç damla göz yaşı alır, şekerlerin, balların hased ettiği kevseri bağışlar.
Sevdalarla, dertlerle dolu ah-ı alır, her ah-a karşılık yüzlerce kârlı mevkii lütfeder.
Gözyaşı bulutunun sürdüğü ah bulutu yüzündendir ki Halil’e çok ah eden (Evvah)
dedi.
885. Gel de hemen şu eşi olmayan alışverişi
durmayan pazarda eskileri sat, hazır ve elde bir olan beyliği al.
Eğer bir şüphe gelir de yolunu vurursa ticarette bulunan peygamberleri kendine
senet yap.
O padişahlar padişahı, onların talihlerini öyle yaver etti, onlara öyle bir
baht verdi ki dağlar bile onların pılı pırtılarını çekmeye muktedir değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder