28 Ağustos 2020 Cuma

Hırsızlar, tacirlerin mallarını tamamıyla alıp götürünceye kadar susan, ondan sonra da bağıra çağıra bekçilik etmeye kalkışan adamın hikâyesi ve ibretler

 

Bir kervan muhafızı bekçi uyunmuştu. Hırsız gelip kervanı soydu, aldığı malları toprağa gömdü. Sabahleyin kervan halkı uyandı, malların, gümüşlerin, develerin yerinde yeller esiyordu.

—Mallarımız ne oldu yahu? Söyle bakalım dediler.

—Gece hırsızlar geldiler. Gözümün önünde ne var ne yoksa alıp götürdüler.

—Halk: a kum tepesine benzeyen herif, sen ne yaptın?

—Ben bir kişiydim, onlar yiğit, gürbüz, silâhlı bir alay adamdı.

— Savaşmayacaktın bari ‘uyanın kalkın’ diye bağırsaydın ya!

—Bağırmak istedim ama tam o sırada bana bıçak, kılıç gösterip: Sus, yoksa acımadan seni de keseriz dediler. Ben de korkudan ağzımı kapadım. O zaman soluk bile alamıyordum. Fakat şimdi istediğiniz kadar bağırıp çağırayım, dilediğiniz kadar feryat edeyim!

Yorum:

Adamı rezil rüsvay eden şeytan, ömrünü alıp götürdükten sonra “Euzü” çekmek, “Fâtiha” okumak neye yarar ki? Bunlar önceden gerekti. Artık ağlamak, sızlamak pek hoş değil ama gene de gaflete düşüp kendini koyuvermek daha da kötüdür.

Sen, tatsız tuzsuz bulunsa da yine de feryat et, sızlan; ey Aziz ve yüce Rabbim, de... Lütfet bu hor hakir kuluna bir bak. Sen feryat edene zamanında da imdada kadirsin, zamanı geçince de.  Allah’ım senin hazinenden bir şey eksilmez ki! Sen “Kaybettiğiniz şeylere hayıflanmayın, üzülmeyin” (Ali İmran/153) buyuran padişahsın…

Hazreti Mevlana bu hikayesi ile bize, şeytan bizi aldatmadan önce “Euzü-Besmele” çekerek onun şerrinden, aldatmasından Allah’a sığınmamızı, insan olarak hataya düştüğümüz zaman da ümitsizliğe düşmeden gene o merhametlilerin en merhametlisi rabbimize iltica edip yalvarmamızı, ona kulluğumuzu devam ettirmemizi öğütlemektedir. (Mesnevi: 5. Cilt 540-555 nolu beyitlerin tercümesi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder