Arap yarımadasında Akabe adını taşıyan birçok yer vardır. Akabe biatlarının yapıldığı yer ise Mekke’de Mescid-i Harâm’a yaklaşık 3 km. uzaklıkta ve Mina hudutları içindedir. Hac sırasında şeytan taşlanan Cemerât bölgesinde, Cemre-i Akabe ismiyle anılan büyük şeytanın taşlandığı yere yakın etrafı tepelerle çevrili küçük, kuytu bir vadidir. Bugün burada, Medineli müslümanların Hz. Peygamber’e biat ettiğini hatırlatmak maksadıyla inşa edilmiş bir mescid bulunmaktadır.
Hazreti Peygamber (s.) Mekke’ye hac yapmak için gelen altı kişilik Medinelilerle bir gece bu akabede bulunup onları İslam’a davet etti. Onlar bu daveti kabul edip Müslüman oldular ve Medine’ye döndüler. Gelecek sene bunlar on dokuz kişi olarak gene gelip Akabe’de Hazreti Peygamber (s.) ile görüştüler. Bu görüşmeye I. Akabe Bîatı denildi.
Nübüvvetin on üçüncü senesi (622) hac mevsiminde Hz. Peygamber’i Medine’ye davet etmeye karar veren, ikisi kadın yetmiş beş Medineli gene gelip gece Akabe’de buluşup Hazreti Peygamber (s.)i Medine’ye davet ettiler. Canlarını, mallarını ve ırzlarını korudukları gibi Hazreti Peygamber (s.)i koruyacaklarına, onun dinini yaymasına yardımcı olacaklarına söz vererek Medine’ye döndüler. Bu görüşmeye de II. Akabe Bîatı denildi.
İkinci Akabe Bîatı’na katılanlar içerisinden seçilen 12 temsilciden biri de Berâ bin Ma’rur’du (r.a.). Hz. Berâ, Akabe’de Peygamberimize biat ederken şu mealde bir konuşma yapmıştı:
“Bizi Muhammed’le şereflendiren ve sevgili kılan Allah’a hamd olsun. Biz Allah’a ve Resûlüne ilk davet edilenler değiliz. Ancak bu davete icabet edenlerin ilkiyiz. Allah ve Resûlünün davetini işittik ve itaat ettik. Ey Evs ve Hazrec topluluğu! Allah sizi diniyle şereflendirdi. Eğer dinleyip itaat etmeyi memnuniyetle kabullenmişseniz, Allah’a ve Resûlüne itaat ediniz.
“Seni hak din ile gönderen Allah’a hamdolsun ki, kendimizi ve aile efradımızı koruyup esirgediğimiz şeylerden seni de korur ve esirgeriz. Biz, vallahi, savaşmasını iyi bilen kimseleriz.”
Hazreti Berâ, Medine’de İslamiyet’in yayılması için canla başla çalıştı. Birçok kimsenin İslamiyet’le müşerref olmasına vesile oldu.
İslamiyet’in ilk yıllarında Müslümanlar, Kudüs’e yönelerek namaz kılıyorlardı. Kıble henüz Kâbe’ye çevrilmemişti. Bu durum Hazreti Berâ’yı son derece mahzun ediyordu. Kâbe’ye yönelerek namaz kılmayı çok arzuluyordu. Hattâ bir seferinde Mekke’ye giderken namazda Kâbe’ye karşı durmuştu. Diğer sahabiler onun bu davranışını hoş karşılamadılar. Mekke’ye vardıklarında Hz. Berâ durumu Resûlullah’a sordu: “Yâ Rasûlallah! Ben Kâbe’yi arkama almamayı, namazımı ona müteveccihen kılmayı uygun gördüm. Fakat arkadaşlarım bana muhalefet ettiler. Siz ne buyurursunuz?” Resûlullah da, “Sen şimdilik bir kıble üzerinde bulunuyorsun. Keşke biraz sabretseydin!” buyurdu. Bunun üzerine Hazreti Berâ namazlarında artık diğer Müslümanlar gibi Kudüs’e yönelerek namaz kıldı.
Hazreti Berâ, Resûlullah’ın Medine’ye hicretinden biraz önce hastalandı. Bu hastalıktan kurtulamayacağını anlamıştı. Dilediği yere sarf etmesi için malının üçte birinin Peygamberimize verilmesini, üçte birinin Allah yolunda harcanmasını, üçte birinin de çocuklarına kalmasını vasiyet etti. Peygamberimizin Medine’ye hicret ettiğini göremeden de vefat etti.
Berâ (r.a.), hac mevsiminde Kâbe’ye geleceğine dair Peygamberimize vaatte bulunmuştu. Hastalandığında, “Resûlullah’a olan vaadim sebebiyle beni kabrimde Kâbe’ye karşı çeviriniz. Çünkü ben geleceğime dair kendisine söz vermiştim.” dedi. Yakınları onun vasiyetlerini yerine getirdiler.
Peygamberimiz, Medine’ye hicret ettiğinde sahabilerle birlikte Hz. Berâ’nın kabri başına gitti. Saf bağlayıp cenaze namazını kıldı. “Allah’ım, onu affet, ona rahmet et, ondan razı ol!” diyerek duada bulundu.
Böylece Hz. Berâ, “ilk defa namazda Kâbe’ye yönelen, ilk defa kıbleye karşı defnedilen ve kabri üzerinde Peygamberimiz tarafından ilk defa cenaze namazı kılınan sahabi” olma şerefini kazandı.
Allah ondan razı olsun! (Tabakat 3/618)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder