Yüce Rabbimiz canlılar içinde en
değerli varlık olarak insanı yaratmış ve ona akıl da vermiştir. İnsan o akıl
sayesinde kendisi için iyi veya kötü olanı ayırt eder ve ona göre rolünü oynar.
İnsanlara sorulsa, hiç kimse kendisinin akılsız olduğunu söylemez. Ama Rabbimiz
gerçek akıllı ile laf’da akıllıyı bir tutmayıp aralarını ayırıyor. Aşağıdaki ayetlerde
gerçek akıllıların sekiz tane sıfatlarını sayıyor. Bu sıfatlardan biri ya da
birkaç tanesi eksik olanlar tam akıllı değildirler. Herkes bu ayetlerin
ışığında kendisini hesaba çekip, nefis muhasebesi yapmalıdır.
Rabbimiz şöyle buyuruyor:
-
Rabbinden
sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, (onu bilemeyen) kör gibi olur mu?
(Bunu) ancak akıl sahipleri ve vicdanı temiz olanlar anlar.
Onlar,
Allah'a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi bozmayanlardır.
Onlar,
Allah'ın riâyet edilmesini emrettiği haklara riâyet eden, Rablerine saygı
besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır.
Onlar,
Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine
verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü
iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu
vardır.(Ra’d/19-22)
Bu
ayetlerde gerçek akıllıların sıfatları şöyle sıralanıyor:
1.(Kalû
Belâ)da Allaha verdiği ahdini ifa ederler, verdiği sözü yani kulluğu yerine
getirirler.
2.Allah'ın
riâyet edilmesini emrettiği haklara riâyet ederler. Yani peygamberlerin ve onların
mirasçıları olan âlimlerin, hısım akrabanın, komşunun ve bütün müminlerin ve
hatta zimmet ehli olan gayri müslimlerin ve bütün insanların, kedi, tavuk, keçi
ve koyun gibi evcil hayvanlardan, böceklere ve karıncalara kadar bütün
canlıların, bitkilerin ve cansızların hukukuna r iayet ederler. Bütün
yaratılmışların haklarına saygı göstermek ve riayet etmek hep bu ifadenin
içindedir. Aslında yaratılmışların hakkına riayet etmek yaratanın hakkına
riayet etmek demektir.
3.
Ve Rablerinden haşyet ederler. Allah'ın kudretinin sonsuzluğu karşısında
ürperir, O'nun büyüklüğünden ve gazabından çekinirler. O'na karşı günah
işlemekten sakınırlar.
4.
Ve kötü hesaptan korkarlar. Yani, ahirette bütün yaptıklarının hesabını
vereceklerinden, o hesap veriş sırasında kötü duruma düşmekten korkarlar. O gün
gelip çatmadan önce kendi kendilerini murakabe eder, vicdanlarında hesaba
çekerler.
5.
Rablerinin rızasını kazanmak ve teveccühüne nail olmak için sabrederler. Yani,
ne halka karşı gösteriş, ne de gönüllerinde bir gurur ve iftihar duygusu
beslemiyerek, sırf Allah rızası için zahmetlere katlanıp hak yolunda sabır ve
sebat gösterirler.
6.
Ve namazı hakkıyle dosdoğru kılarlar.
7.
Ve kendilerine ihsan ettiğimiz rızıklardan gizlice ve açıkça infak ederler.
8.
Ve kötülüğü iyilikle defederler. Zira rabbimiz: Bir kötülüğün karşılığı,
onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı
düzeltirse, onun mükâfatı Allah'a aittir. (Şûrâ/40 âyetince saldırgana
karşı misliyle mukabelede bulunmak, mutlak bir azimet değil, ruhsattır,
bağışlama ise azimettir.
Demişler
ki, bu âyetlerde sıralanan sekiz hayırlı amel, sekiz cennetin kapısına
işarettir. Bunlar, yani bu sekiz haslete sahip olan akıllı müminler ki bunlara
insanı kâmil denir. Dünya yurdunun mutlu sonucu, en sonunda varacağı ahiret
saadeti onlara mahsustur. O mutlu sonucu, ahiret saadetini beyan etmek üzere
şöyle buyuruyor Rabbimiz:
Bu
sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi
olanlarla beraber oraya girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına
girerler (ve şöyle derler):
“Sabretmenize
karşılık selâm sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!"
(Ra’d/23-24)
Aklını
iyiye kullanıp da ebedi cennetlere girenlere ne mutlu! Ya Rabbi, bizleri de
okulların arasına ilhak eyle. Amin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder