Manzûme-i irşâdî
Şeş cihetten
münezzentir Teâlâ[1]
Yerde gökte değil sığmaz mekâna
Varları yok, yokları var eder O
Dilediği eşya gelir imkâna
Gece gündüz
zikret sen onun adın
Veren O’dur her kimsenin muradın
Emretmezse bir sinekçik kanadın
Pervaz edip uçamazdı bir yana.
Hayat’tır varlığı
biz ile değil
Basîr’dir gördüğü göz ile değil
Söylediği kelam söz ile değil
Yemez içmez muhtaç değildir nân’a[2]
Kul hat çekmekle
silinmez emri
Alîm’dir o bilir berr ile bahri
Semî’dir işitir sırrile cehri
Lafzı kelam dokunmazdan zebana[3]
Müessirler bin bir
ismin eder yad
Yarattığı şeyde hiç yoktur kesad
İki ilah olsa kopardı fesad
Biri sol çemerdi biri sağ yana.
Masnû’un sânı’ı
lâ şek ehaddir.[4]
İhlas delil elimizde senettir
Yedi kat semalar gayri ameddir[5]
Muallakta kubbe çekti cihana
Hangi şahta
vardır böyle bir hüner?
Mağribten maşrıka çekmiştir kemer
Burcunda yarattı şems ile kamer[6]
Var mıdır hiç birisinde banane?
Hep O’nun eseri,
yoktur mimarı
O’dur yerin göğün Perverdigarı[7]
Veren odur bulutlardan emtarı[8]
Damla damla akar bağa bostana
Fevkal’ulâ oldu yedi
kat felek
Lazımdır bizlere bunları bilmek
İçleri doludur hesapsız melek
Haşra değin yalvarırlar Sübhân’a
Kimi korkusundan
akıtır yaşı
Kimi daim secdeye koymuştur başı
Yoktur onlarda hiç erkek ve dişi
Yemez, içmez benzemezler insana
Gökten
indirmiştir yüz dört kitabı
Kime indi bir bir yapak hesabı
On suhuf Ademe kıldı hitabı
Dostu koyup aldanmayın düşmana
Hem on suhuf
Halîline verdi ise
Elli suhuf Şit nebi’ye indi ise
Otuz suhuf dahi verdi İdris’e
Nâs işitip Hüdâ birdir inana
Müdevven
kitaplar dörttür bilgil
Tevrat Mûsa’yadır, İsa’ya İncil
Bunları indirdi Hazreti Cibril
Asrında olanlar hâbdan uyana[9]
Sahibi Zebur ki,
Hazreti Davud
İnanmayan oldu şüphesiz nemrud
İndirip Kur’an’ı gönderdi ma’bûd
Nebiler serveri Şâh-ı Sultana
Gelince cihana O
Şah-ı server
Bütün alemlere eyledi rehber
İns’e cine onu kıldı Peygamber
Ümmet olup düşmeyeler nîrana[10]
Atmış üç yaşında
eyledi rihlet
Din içinde asla koymadı illet
Vardıkça çok olup inandı ümmet
Hind u Yemen, Mısr u Şam âsitâne[11]
Ki mûcizat ile
geldiler dine
Terk edip dünyayı girdiler sine
Bin iki yüz atmış üç oldu sene
Ne yaman eriştik ahir zamana
Hamd ü sena
olsun Hâlik’a minnet
Dikkatle kılalım biz dahi sünnet
Bizleri eyledi o şaha ümmet
Etmeseydi düşer idik hizlana[12]
Ya nasara, ya
mecûsi edeydi
Âba ü ceddimiz öyle gideydi
Geçip onlar sıra bize geleydi
Hakkı bilip gelir miydik îmana?
Ecel gelip bir
gün göçer salımız
Kimseye olmasın kıylü kalımız[13]
Benzedeydi nic olurdu halimiz
Dağlardaki dört ayaklı hayvana
Hiç eyleyen var
mı bunları fikir
Onun verdiğine tükenmez şükür
Gece gündüz edelim onu zikir
Umarız fazliyle koyar cinâna
Mevlam bize
kulak verdi işittik
Kuvvet verdi kendimize iş ettik
Ayak verdi bize vardık yürüdük
Bazen kâra vardık bazen ziyana
Vucudunda var mı
asla bir gedik
Ağız verdi her nîmeti biz yedik
Nutuk verdi her lügatı biz dedik
Söyledik ne gelir ise lisana
Bu nimeti
Hak’tan bilmek gerektir
Çeşmin gubarını silmek gerektir[14]
Yüz yıl ömür sürsen ölmek
gerektir
Ecel gelir gafil, olma divane!
Önceden gelenler
noldular hani?
Var mıdır birinin göster nişanı
Terk edip dünyayı oldular fani
Şimdi sıra sana geldi efsane
Kimi dünya
cevrin almış boynuna
Kimi altınları sokar koynuna
Ölüm gelmez hiç kimsenin aynına
Göz dikmişler seksen ile doksana
Dehr içinde kime
derler erenler
Fena fillah olup hakka erenler
Dünyaya aldanıp bina kuranlar
Sanki oda başı olmuş boş hane
Sen kendi
kendini düşmandan sakın
Nefsi emmâreye zülfikar takın
Kıyamet kopması olmuştur yakın
Deccal çıkıp binecektir zırana[15]
Ecel gelip bir
gün sere çökünce
Kudret şem’ası yanmaz sönünce
Esip güz rüzgarı gazel dökünce
Vücut döner yüz senelik hozana
Bir gün soğuk
alır pek ağrır başım
Gözden akıtırım kan ile yaşım
Gıdam tükenince kaynamaz aşım
Rızkım kalmaz gelip gire kazana
Vücut zayıf olup
nabzımız döner
Seher yeli esip şem’amız söner
Birkaç gün yatınca iştahım gider
İster ise saf bal dolsun sahana
Gözüm açıp bir
kimseye bakamam
Bir sel gibi çağlayıp da akamam
Çeker yastık bir meclise çıkamam
Haber gider Ali veli Osman’a
Yarenlerim
derler varıp görelim
Hal ve hatırı bir kez soralım
Derdi nedir vakıf olup bilelim
Terledelim sarıp iki yorgana
Kimisi der salım
tutmuş yatmıştır
Vücudunu dil altına satmıştır
Kimisi der bunu sıtma tutmuştur
Panzehir yok mu ezelim fincana
Kurtulurdu amma
def olsa sancı
Hiç demezler ecel gelmiş gidici
Kanatlanmış kuş kafesten uçucu
İlaç kâr eylemez usanmış cana
Her canlı olan
bu şerbetten içer
İki göz köprüdür üstünden geçer
Bazı ahmak vardır ölümden kaçar
Kendin bilmez varır girer ziyana
Yarenlerim beni
koyup giderler
Bundan ölmez deyip dönüp giderler
Evladıma tembih te’kid ederler
Bunda ne var, düşmüşünüz figana
Gider onlar iş
bu canım darlanır
Ehli beytim dört yanımda kıvranır
Hararetten ağzım kurur yaralanır
Yaralanıp dinim döner püryana
Söylediğim sözü
kimse anlamaz
Âkıl olan dehre gönül bağlamaz
Ol vakte dek kimse bana ağlamaz
Bundan sonra hep başlarlar figana
Ol mahalde
şeytan görünür göze
Türlü hile ile dür[16]
döker söze
Çok fitneler ile o mel’un bize
Üç beş olup saldırırlar imana
Kimi atam
suretine girerler
Hile tuzağını elde kurarlar
Eyvah oğlum deyip halim sorarlar
Nedir derdin, muhtaç mısın
dermana
Kimi anam suretinde
görünür
Yakın gelip ak çarşafa bürünür
Yolar saçın yerden yere sürünür
Oğlum deyip gelir çöker sol yana
Dokuz ay seni
karnımda gezdirdim
Ağladıkça kana kana emzirdim
Deftere kaydedip ismin yazdırdım
Geç bu dinden doğru gidek meydana
“Yâ Sîn”in
harfleri üç bindir tamam
Okuyan kimseye çok olsun selam
O mahalde her kim okursa tamam
Her bir harfi bir tîr (ok) olur
şeytana
Ya Rab iman ile
geçir dehrinden
İçirme gel o mel’unun zehrinden
Sefinemiz o gün amîk bahrinden[17]
Destigir ol çıkar bizi limana[18]
Kâtipler derler
ki, azad olunduk
Yaza yaza günahların yorulduk
Hamdü lillah bu abesten kurtulduk
Çok şükürler olsun gani yezdana
Uzanırlar
üzerime ağlarlar
Hasret ile ciğerlerin dağlarlar
Bir bez ile parmaklarım bağlarlar
Düşmesinler diye her iki yana
Âkıl olan asla mihnete
dalmaz
Satsalar dünyayı bir pula almaz
Bir sihirbaz cadıdır kimseye
kalmaz
Ne pir’i ne mîr’e ne de mîrâna[19]
Kıssa çoktur
söze verek netice
Koymazlar evimde yatam bir gece
Çektiğim emekler hep gitti hiçe
Sanki bir sel gelip uğrar harmana
Vara vara derdim
olur hezâra[20]
Kimi kazma kürekle gider mezara
Kimi dellal olur çıkar pazara
Haber verir cenazemi kılana
Cansız teni
saklayıp da niderler
Sür’atla teçhiz ü tekfin ederler
Beni sal’a koyup alıp giderler
İndirirler bir karanlık mekana
Rabbin kim, Nebin kim? Gelince hitap
Korku ile basar bizleri hicap
Süaline eğer verirsen cevap
Kabrin Rûşen olur döner gülşâna[21]
Veremezsen cevap
onun sözüne
Kimde cesaret var baka yüzüne
Bir ateşli topuz alır özüne
(eline)
Uzunluğu benzer gürzü gîrâna
Melekler
sararlar kabrin çevresin
Azap melekleri döker çehresin
O mahalde yer zebani hamlesin[22]
Pehlivandır kim alırsa kalkana
Beni defnetmeye
ederler gayret
Kimi der koy çeksin kabrinde
zahmet
Kimi kör be-kör der kimisi rahmet
Kimi der ki
yazık oldu bu cana
Hangi yere gitsem odur el’aman
İster isen kaç Mısır, Şam, Yemen
Dünyada anandan emdiğin leben[23]
Damla damla akıp yere boşana
Dinle şimdi
nasıl olur sînemiz
Önce kefen çürür sonra beynimiz
Emişip böcekler hep yer tenimiz
Korlar sanki bir kurt arı kovana
Topraktan halk
olan gider mezara
Düşünürüm derdim olur hezara
Karıncalar gelip göksüm üzere
Toplanarak yaparlar âşiyâne (yuva)
Ey Hüda sen bizi
gafletten uyar
Birbirine kavuşmadan iki yar
Bir avuç topraktan gözleri doyar
Bu dünya yalandır, benzer evrana[24]
Bir vakit gelir
bu gökler dökülür
Denizler hep kurur sular çekilir
Dağlar yerden kopar, yerler
sökülür
Uçar bülbül bağlar kalır virane
Kırk yıl bu
alemler ıssız yatacak
Hak Teâlâ “Mülk kimindir” soracak
Kendi süalini kendi alacak
Kimse cevap verebilmez Hannân’a
Hak Teâlâ
Cebrail’i gönderir
Kıyameti habibine bildirir
Ta’zîm için yeryüzüne indirir
Çıksın nazar etsin küllü men
fân’a[25]
Bakar Cebrail
değişmiş yer yüzü
Belli değil ne yokuşu ne düzü
Görünmez hiç Mekke Medine özü
Belli olmaz görüp gide Zî şân’a
Emredip ol vakit
Allahü Ahad
Masnû’un sâniî Allahüssamed
Hangi yerde varsa nurdan bir amed
(direk)
Sultanı kevneyn’e oldu nişâna
Ya Muhammed gel
gel koptu kıyamet
Hak Teâlâ kıldı sana sıyanet
(korunmak)
Senden gayri kalmadı hiçbir
diyanet
İşte Burak bin gidelim cinâna
(cennete)
Kabri şerifinden
kalkıp şöyle der
Bu gün dar gün bana gerçek haber
ver
Şimdi benim çârı yâre haber ver
Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali’ye
Kalkıp onlar
birbirini görünce
Mustafa’nın karşısında durunca
İsrafil surunu tamam vurunca
Halâyık haşrolup dolar meydana
Silkinip
topraktan biz de çıkarız
Amel yoktur çevre köşe bakarız
Bir kefendir boynumuza takarız
Ağlayarak yol oluruz revane
Kiminin ameli
önüne iner
Kiminin hayratı geriye döner
Kimi Burak alıp üstüne biner
Bayram gününde kestiği kurbana
Kimi çok
gamlanır kimi olur şâd
Kimi korkulardan hep olur azad
Hak Teâlâ o gün eylesin imdad
Nâçâr kalan bizim gibi yayana
Kiminin kardeşi
kardeşten kaçar
Hakkın ister diye yan verir geçer
Kimi pervaz edip kuş gibi uçar
Süzülürken seyrettin mi şahâna
Bin bir ayak bir
ayağa sıkışır
Erkek dişi birbirine tokuşur
Gözler tepe üzre göğe bakışır
Yol bilmez düşer o yana bu yana
Devri Adem’den
beri çıkar yatanlar
Fazla fazla alıp eksik satanlar
Haram malı helalına katanlar
Şişer karnı orda döner yılana
Kimi maymun
sûretinde görünür
Kimi hınzır sûretinde sürünür
Kimi yeşil hullelere bürünür
Bu hal üzre herkes gider mizana
Bir gece rüyamda
gördüm haşerat[26]
Mizanı kurmuşlar hesapsız kerrat
Halâik cem olmuş kopmuş kıyamet
Ölenler dirilmiş gelmiş ayana
Baktım ki
herkesi bir bir ararlar
Taburları bölük bölük yazarlar
Gel ver malın hesabını sorarlar
Sığırdan tutun da mâkiyâna[27]
Dedim sıra bana
gelir nideyim
Başım alıp nerelere gideyim
Bir tenha yer yok ki kaçıp
sineyim
Nere gitsem karşılaşırım insana
Hesap melekleri
kuşatmış sağ, sol
Herkese sorarlar, kurtulmaz bir
kul
Çok dolaştım amma bulmadım bir
yol
Halkı söküp çıkamadım bir yana
Göz ucuyla
baktım şöyle bir yandan
İmdat gelmez ne sultandan ne
handan
İki kişi gelip kaptı yakamdan
Kesildi yelkenim düştüm tufana
Dediler ki sen
de gel ver hesabı
Görmedin mi halka olan ikabı[28]
Aç dersini okuyalım kitabı
Teftişçiyiz bizler yahşi yamana
Dedim canım beni
etmeyin taraç[29]
Devasız derdime bulmadım ilaç
Hak bilir dünyada olmuştum muhtaç
Komşulardan gelen bir tas ayrana
Belimde kuşağım
başta şalım yok
Koyverin yakamı benim halim yok
Ne koyun, ne sığır hiçbir malım
yok
İnanmazsanız varın sorun çobana
Bir eski abam
var her gün giyerdim
Yenisin bulmaya nasıl iverdim
Yeni giyenlere gıpta ederdim
Mağrurlanıp bakmaz idim üryana
Bir aba ki
yakaları sökülmüş
Üzerine çok yamalar dikilmiş
Güve yemiş bütün havı dökülmüş
Tütün tütmez yeri ise külhana
Kesildi takatim
candan usandım
Alimallah hilaf değil bunaldım
Titreyip korkudan bir kez uyandım
Terler aktı gönül uymadı cana
Mahşerin haline
vakıf olalım
Gaflet uykusundan gözler silelim
Biz gene mâ nahnü fîh’e gelelim.[30]
Geri kaldık ulaşalım kervana
Hak Teâlâ
Cebrail’e buyura
Var hazırla cehennemi bu yere
Gidip Cebrail Mâlik’e duyura[31]
İşitip o zincirinden boşana
Zebaniler onu
çekip sürüye
Tütününden halkı duman bürüye
Dehşet ile halk üstüne yürüye
Feryat edip herkes gelir amana
Danışıp derler
acep nidelim
Derdimize nice derman edelim
Gelin Adem atamıza gidelim
Şefaat eylesin pîr’e, şübbâna[32]
Diye Adem evet
ben o Ademim
Utanırım ben şefaat edemem
Bu divandır ben ileri gidemem
Siz varın söyleyin Nuh keşti-bâna[33]
Varıp Nuh’a
gidince pîr u şâb
O da der ki ben de eylerim hicab
Hakkın süaline veremem cevab
Siz varın arz edin sahib mihmana[34]
Hak Teâlâ onu
eyledi Halil
Varıp önünüze eyleyin delil
Söyleyin, haliniz olmasın zelil
Doğru yol gösterir yoldan azana
Derler İbrahim’e
sal bize sâye [35]
Der ki gidin Meryem oğlu İsa’ya
Riyazatla uçup çıktı semaya
Hırka yamar, ip takardı hozana
Varıp İncil
sahibini görünce
El bağlayıp divanına durunca
Hasılı söz hallerini sorunca
Siz varıp arzedin sahib-i Kur’an’a
Sultanı
kevneyndir nebiler şahı
Bizlerden çok sever kadir Allah’ı
Mâ tekaddem, mâ teahhar günahı[36]
Affolmuştur ta gelince bu ana
Cümlemizden o
nazlıdır ma’bud’a
Gelmeseydi gelmez idik vücuda
Baş gelince varıp dura sücuda
Ağlayarak baş indire Rahman’a
Buyurdun ya
Rabbi bana feterdâ[37]
Ümmetim hüccetle yazdılar imza
Fazl u kereminden isterim rıza
Tâbi tutma onları imtihana
Ne Burak isterim
senden ne cennet
Beni ateşe yak canıma minnet
Tuttular emrini kıldılar sünnet
Azab etme şeriatıma uyana
Ümmetime ya Rab gösterme
odu[38]
Toprak hep çürütüp etlerin yedi
Hüseyin’im olsun onlara fidî
(feda)
Tek koyma onları düşe nîrana
(ateşe)
Ya Muhammed bu
gün divanı kurdum
Ben sana “Lâ zulmelyevme”
buyurdum[39]
Ümmetine kîl ü kaali duyurdum
Gafil olup bakmadın mı kurana
Her ne ise kıyl
ü kaali bilirim
Karıncanın ayak sesin alırım
Ben ol hakîmim ki süal ederim
Boynuzlu koç, boynuzsuzu vurana
Ya Muhammed sen
sağ olduğun kadar
Ben sana dünyada gönderdim haber
Eksilmez deryamdan bir damla
matar
Damlatırsam noksan gelmez ummana
Bin bir ismim vardır
birisi Celîl
Ümmetine kıldım mîzanı sakîl
Cebrail’i sana eyledim delil
Al ümmetin teşrif buyur seyrana
Ümmetini senden
etmezem ırak
Firdevs makamını eyledim durak
Giyinip tacını binince Burak
Müjdeciler varır gider Rıdvana[40]
Gelince diyeler Rıdvan-ı
alem
Bizleri gönderdi Allahü A’lem
Ümmetine gelir o fahri alem
Hulleler giydirir hûri gılmana
Ehli cennet
makamına yanaşır
Hademeler karşı gelir oynaşır
Ziynetin görünce gözler kamaşır
Bakınca o kasra, köşke, ayvana
Hased edip
birbirine bakmazlar
Gayrinin mülküne gönül yakmazlar
Onlar ordan ebediyen çıkmazlar
Yaz ve kış yok, geçen günler
dolana
Sonu yoktur diye
nida olunur
Başlarına vakar tacı konulur
En ednaya yetmiş huri verilir
Atmış örük saçı döker gerdana
Kevser
ırmağından içince bir tas
Pak eder vücudu giderir her pas
Her hûri giyinir yetmiş kat libas
Nâme edip
karşısında sallana
İrşâdî bu gonca haşredek solmaz
Dane tükenmemiş vademiz dolmaz
Şahının yanında itibar bulmaz
Bir çiçeksiz arı girse kovana.
Yazan: Muhammed Halit İstanbûlî Gufira
zünûbuhû 1242 hicrî.
Osmanlıcadan sadeleştirerek yazan
Mehmet Bayrak. Muhterem okuyanlardan bana bir fatiha hediye etmelerini istirham
ediyorum. 23.01.20
[1] şeş cihet: altı yöndür.
Yani, sağ, sol, ön, arka, üst ve alt
[2] Ekmeğe
[3] Dil’e
[4] mahluku yaratan kuşkusuz
tektir
[5] direksizdir
[6] güneş ile ay
[7] rabbi, yaratanı
[8] yağmuru
[9] Hâb= uyku
[10] Niran = ateş
[11] Asitan= sultan sarayları
[12] zarara, perişanlığa
[13] dedi kodu
[14] gözün tozlarıını silmek
gerektir
[15] zırana= Merkebe, eşeğe
[16] Dür = inci
[17] Sefine= Gemi, Amîk bahr=
Derin deniz
[18] Destigir ol= Elimizden
tut
[19] Mir, miran= Amir,
başkomutan, vali, bey
[20] Hezara= pek çok, binlerce
[21] Gülşan = Gül bahçesi
[22] Zebani = Azap meleği
[23] Leben = Süt
[24] Evran = Virane
[25] Bütün fani olmuşlara,
ölmüşlere
[26] Haşerat = Mahşer günü,
haşır yeri
[27] Mâkiyan = Tavuk, horoz
[28] İkabı = Cezayı
[30] Mâ nahnü fîh = Ana konu,
sadet
[31] Mâlik= Cehennemde görevli
melek
[32] ihtiyara, gence
[33] Gemi sahibine
[34] Misafir-pervere
[35] Yardım, inayet
[36] geçmiş ve gelecek bütün günahı
[37] feterda = Sen razı
olacaksın
[38] Odu = Ateşi
[39] Bu gün kimseye zulüm ve
haksızlık yoktur
[40] Rıdvan = cennette görevli
melek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder