Nazar değmesi var mıdır?
Evet, vardır. Kur'an-ı Kerim nazardan söz ederken
açık ve kesin bir hüküm bildirmemekte, buna karşı hadisler, kesin bir ifadeyle
nazarın gerçek olduğunu bildirmekteler. İşte hadisler:
(عن
بن عباس رضي الله عنهما عن النبي صلى الله عليه وسلم أنه قال : (الْعَيْنُ حَقٌّ ،
وَلَوْ كَانَ شَيْءٌ سَابَقَ الْقَدَرَ سَبَقَتْهُ الْعَيْنُ)
Hazreti Peygamber (s.) Sallallahü aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “göz değmesi (nazar) haktır, gerçektir. Eğer
kaderin önüne geçecek bir şey olsaydı Göz değmesi (nazar) olurdu. (Müslim Selam/42)
عن أسماء بنت عميس رضي
الله عنها قالت : (يَا رَسُولَ اللَّهِ ! إِنَّ وَلَدَ جَعْفَرٍ
تُسْرِعُ إِلَيْهِمْ الْعَيْنُ أَفَأَسْتَرْقِي لَهُمْ ، فَقَالَ : نَعَمْ ،
فَإِنَّهُ لَوْ كَانَ شَيْءٌ سَابَقَ الْقَدَرَ لَسَبَقَتْهُ الْعَيْنُ)
Esma binti Umeys (r.a.) der ki: “Ya Resûlallah!
Cafer’in çocuklarına çok nazar değiyor. İstirga yapayım mı (şifa için okuyayım
mı, ya da birisinden okumasını isteyeyim mi?) dedim. O: “Evet! Lakin kader ile
yarışan bir şey olsaydı nazar değme işi onu geçerdi"” buyurdu.(Tirmizi
Tıb/17, ibn-i Mace Tıb/33)
Bu hadis-i şerifler, nazar kaderi değiştirir
anlamında değildir. Sadece nazar değmesinin çok güçlü olduğunu ifade etmektedir.
Bir kimseye nazar isabet eder ve o da hastalanırsa, bu da kaderdir. Yani ezel
ilminde Allah onun öyle olacağını biliyordu, demektir. Öyle olunca, insanın
tedavi için ilaç kullanması, tıbbî müdahalede bulunması, okuması ve okutması
gibi sebeplere sarılması da kaderdir ve yapılması da gereklidir.
Bir de şunu unutmamalıdır! Nazar sadece hased
edici gözle bakandan meydana gelmez, bilakis bir kimsenin kendi çocuğunu ya da
bir malını gördüğünde “ne kadar, güzelleşti! Ne kadar gelişti gibi”
düşündüğünde ona da nazar isabet eder. Bu konuda bir hatıramı nakletmek
istiyorum. Ben bunu anlattığımda ihsan isimli bir vatandaş: “Vallahi hocam
doğru söylüyorsun. Benim bir kuzum vardı. İki üç aylık iken beş altı aylık gibi
gelişti. Bir ara dikkatimi çekti de ‘Bu kuzu ne kadar çabuk gelişti’ diye
içimden geçtiği anda o kuzu olduğu yerde yattı can veriyordu, bıçağı zor
yetiştirdim, dedi. Ben de “Mâşâallah, bârakallah” deseydin nazarın ona zarar
vermezdi, dedim.
Nazar’ın çaresi:
a- (Nazar değmeden önce ise) kıskandığı ya da çok hoşuna gittiği
bir şeyi gören kimsenin “Mâşâallah, bârakallah” demesi.
b- B- Nazar değdikten sonra ise, nazarın etkisinin geçmesi için rukye
yapılması. Yani okunması ya da okutulması.
Ne okunacak? İşte hadisler:
وعن أَبي سعيد الخُدْرِيِّ
رضي اللَّه عنه أَن جِبْرِيلَ أَتَى النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فقال
: يَا مُحَمدُ اشْتَكَيْتَ ؟ قال : « نَعَمْ » قال : بِسْمِ اللَّهِ أَرْقِيكَ ،
مِنْ كُلِّ شَيْءٍ يُؤْذِيكَ، مِنْ شَرِّ كُلِّ نَفْسٍ أَوْ عيْنِ حَاسِدٍ ،
اللَّهُ يشْفِيك ، بِسْمِ اللَّهِ أَرْقِيكَ »
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu
anh’den rivayet edildiğine göre Cebrâil aleyhisselâm, Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’e gelerek:
- Ey Muhammed, hasta mısın? diye sordu. Hz. Peygamber de:
- Evet, dedi. Cebrâil aleyhisselâm: şöyle dua etti:
“Bismillâhi
erkıyke, min külli şey’in yü’zîke, min şerri külli nefsin ev aynin hâsidin,
Allahü yeşfîk. Bismillahi erkıyke”
Allah’ın ismiyle seni
rahatsız eden her şeyden sana okurum. Her nefsin veya hasetçi her gözün
şerrinden Allah sana şifâ versin. Allah’ın adıyla sana okurum” diye dua
etti. (Müslim, Selâm/ 40)
Rukye, yukarıda da geçtiği
gibi, halkımızın tabiriyle, hastaya okumak demektir. Burada bizzat
Cebrâil aleyhisselâm’ın Hz. Peygamber’e rukye yaptığını yani okuduğunu
görmekteyiz. Mânası bilinen kelimelerle ve şirk unsuru taşımayan sözcüklerle,
bilhassa âyet-i kerîmelerle rukye yapmak câizdir. Yasaklanmış olan rukye,
Câhiliye dönemindeki gibi, birtakım tılsımlı ve bozuk mânalı kelimelerle
yapılan rukyelerdir.
Ebû
Said el-Hudrî (r.a)'den rivayet olunduğuna göre: "Resulullah (s.a.s),
"Cinlerin ve insanların nazarından Allah'a sığınırım"gibi dualarla
cinlerin ve insanların nazarından Allah'a sığınırdı. Sonra Muavvezeteyn (Felak
ve Nas sureleri) nazil olunca bu sureleri okumaya başladı diğer duaları
terketti"
(İbn Mace, Tıb, 34).
Ayrıca,
Resûlullah’ın (s.a.s.) nazar değmesine karşı Muavvizeteyn (Felâk ve Nâs), ihlas
ve Fatiha sûrelerini, ayetelkürsî’yi okuduğu; ashabına da bunları okumalarını
tavsiye ettiği rivayet edilmektedir (Tirmizî, Tıb, 16; İbn Mâce, Tıb,
32).
عن
ابنِ عَبَّاسٍ (رضى الله عنه قَالَ: كَانَ النبىُّ (ص) يُعَوِّذُ الْحَسَنَ
وَالْحُسَيْنَ وَيَقُولُ اِنَّ اَبَاكُمَا كَانَ يُعَوِّذُ بِهِمَا اِسْمٰعِيلَ وَ
اِسْحٰقَ اَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّةِ مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ وَهَامَّةٍ
وَمِنْ كُلِّ عَيْنٍ لاَمَّةٍ
İbn-i Abbas (ra) şöyle rivayet etmiştir: Allah Rasûlü (s) Hasan ve
Hüseyin’e, (nazar değmesine karşı Allah’a) sığınır ve şöyle derdi: “Babanız İbrahim
(as) şu dualarla, oğulları İsmail ve İshak için nazardan korunmak isterdi:
‘Eûzü bikelimâtillâhittâmmeh min külli şeytânin ve hâmmeh. Ve min külli aynin
lâmmeh’.
Türkçesi: bütün şeytanlardan ve her zehirli hayvandan ve nazarından
korkulan kötü gözlerden, Allah’ın tam ve mükemmel kelimelerine sığınırım.
Bazı alimler Fatiha suresi, Ayetelkürsî, felak ve Nas surelerini, Kalem
Suresinin son iki ayetini ve yukarıdaki hadisleri ve bunlara benzer duaları
yazıp ya da yazdırıp muska olarak taşımanın caiz olduğu görüşündedirler. Zamanla
bu muskanın çöpe atılacağı mahzurunu da unutmamalıdır. Onun için en güzeli
bunları okumaktır.
Nazar boncuğu vb. takmak caiz değildir.
« من تعلق تميمة فلا أتم الله له، ومن تعلق ودعة
فلا ودع الله له
Ukbe b. Nâfi`den
merfû` olarak şu hadisi rivayet eder: "Kim temîme (mavi boncuk) takarsa
Allah onun işini tamamlamasın. Kim bir ved`a (katır boncuğu) takarsa Allah onu
korumasın. (Ahmed İbn Hanbel, 4/ 154)
عن عُقبة بن عامر الجُهنيّ-رَضِيَ اللَّـهُ عَنْه أنَّ رسُول
اللَّـه صَلَّى اللَّـهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أقبل إليهِ رهطٌ، فبايعَ تسعةً وأمسكَ
عَنْ واحدٍ. فقالوا: يا رسُول اللَّـه! بايعتَ تسعةً وتركتَ هذا؟. قالَ: إنَّ عَلَيْهِ تَمِيمَةً. فأدخلَ يده فقطعها فبايعه. وَقَالَ: مَنْ عَلَّقَ تَمِيمَةً فَقَدْ
أَشْرَكَ
ِUkbe bin Amir (r.a.) şöyle rivayet eder: Hazreti Peygamber
Sallallahü aleyhi ve sellem’e bey’at etmek üzere bir kaç kişi geldiler.
Rasûlullah Sallallahü aleyhi ve sellem dokuz tanesinin bey’atlarını kabul etti,
bir tanesini kabul etmedi. “Ya Râsûlallah! Dokuzunun bey’atini kabul ettin,
bunu bıraktın? dediler. Efendimiz buyurdular ki: “Onun üzerinde temîme
(nazarlık) var.” Sonra elini sokup o nazar boncuğunu çıkartıp attı ve: “Kim
Temîme takarsa şirk koşmuş olur.” (Müsned-i Ahmed 4/156)
Temime: nazar
değmesin diye takılan mavi boncuk, kaplumbağa kabuğu, at nalı, bazı otlar ve ne
olduğu okunmayan bir takım tılsım dedikleri yazılardır. Allah’ın korumasını
bırakıp da bunlardan yardım beklemek İslam akidesiyle bağdaşmamaktadır.
Bir İslam
büyüğüne at nalında uğur var mıdır, diye sormuşlar. O da “Hiç zannetmem! Atın ayaklarında
dürt tane var ama at genede kamçı yemekten kurtulamıyor, demiş.
Önemli uyarı:
İnsanlardan bazıları rukye tedavisi (okuyup üfleme) talep ettikleri zaman, okuyan kişinin inancının sağlam olup olmadığını, maksadını, ilmini araştırmıyorlar. Bu sebeple de sahtekârlara, büyücülere ve kötü maksadlı olanlara yöneliyorlar. O bozguncular, yapıcı olmaktan çok yıkıcıdırlar. Hatta onların içinde niceleri vardır ki, haram olan şeyleri yahut bid'atları, ya da şirk olan şeyleri insanlara emrederler. Böyle kimselerin şerlerinden muhafaza etmesini Yüce Allah (c.c.)'dan dileriz.Rukye (okuyup üfleme) talep eden kimseye gereken şey, dikkatli olması ve işini sağlam yapmasıdır. Yani, ya kendisi okumalı, Yahut da buna ehil olan imanlı ve ihlâslı kimseleri bulmalıdırlar. Şunu da iyi bilmelidir ki; eğer şeriatın uygun gördüğü şartlar uygun olmazsa, rukye yapmak caiz olmaz,fayda yerine zarar getirir.
Nazar değmesin diye, çocukların elbisesine boncuk işlenmesi ve nazarlıklar takılması caiz değildir. Bunlar cahiliyet devrine ait adetlerdir.
Fakat ekin tarlalannda ve bostanlarda birer değnek üzerine hayvan kafası takılmasında bir sakınca yoktur. Bunlar hem birer korkuluktur, bazı zararlı kuş ve hayvanların buralara sokulmasına engel olur, hem de göz değmemesine sebeb olabilir. Çünkü göz değmesi, çok kez olagelen bir afettir. İnsana da, hayvana da, mala da değebilir. Onun için tarlaya ve bostana bakacak kimselerin gözleri, önce bu yüksek korkuluklara değer. Artık ondan sonra ekin ve diğer şeylere dokunmasında bir zarar kalmayabilir.
Nazardan (göz değmesinden) Yüce Allah'a sığınmalıdır. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurmuştur: "Bir kimsenin kendisinin veya kardeşinin bir şeyi hoşuna giderse, bereketle ona dua etsin çünkü göz değmesi hakdır."
Bereketle dua ise şöyle yapılır:
"Şekil verenlerin en güzeli olan Allah ne yücedir! Allah'ım, buna bereket ver."
Bizlerce: "Maşallah Tebarekallah" denilmesi adet olmuştur. Bir hadis-i şerifde de: "Her kim hoşuna giden bir şeyi görünce, "Maşallah lâ kuvvete illâ billâh" derse, ona göz zarar vermez" diye buyurulmuştur. (Büyük İslam İlmihali Ö. N. Bilmen)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder