Fatih Sultan
Mehmet bir gün şehri gezerken derinden gelen bir inilti işitmişti. “Bu adamı
bulup getiresiz” diye emir vermişti. Gidenler, üstü başı pejmürde bir
kıyafette, bir keşişi hapsedildiği yerden çıkarıp getirdiler.
Padişah: “Bu ne haldür? Sizi neden hapsettiler” diye sordu.
Padişah: “Bu ne haldür? Sizi neden hapsettiler” diye sordu.
- Şevketlüm,
muhasara başlayınca, Kostantin bu fakiri huzuruna çağırdı. “Şehri Türkler
alacak mı?” diye sordu. Ben de okuduklarıma istinaden:
- Maalesef
alacaklar; dedim. Beni doğru sözümden ötürü hapsetti. Fakat işte siz şehri zapt
ettiniz. Sözümü, fikrimi teyid ettiniz, dedi.
Fatih:İstanbul bizim elimizden çıkacak mı?, diye sordu.
Fatih:İstanbul bizim elimizden çıkacak mı?, diye sordu.
Keşiş: “Bu güzel şehrin düşmanı çoktur. Fakat hale, duruma bakarak şehrin uzun zaman sizin elinizde kalacağını söyleyebilirim. Ne zaman ki, sizin aranızda da fesat artar, şahsî menfaat ön planda düşünülmeye başlanır, elindeki emvali (malları) yabancılara satanlar çoğalır ve yabancılardan medet umanlar artar; işte o zaman İstanbul sizin elinizden de çıkar” dedi.
Fatih ellerini yukarıya kaldırarak: “Dilerim Allah’tan ki, bunlar Allah’ın kahr-ı gazabına uğrasınlar” diye dua etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder