Saplantıya
kapılıp ön yargılı olduğu için İslam dininin kabul etmediği gibi bir dü ona
düşman oldukları kesin bir vakıadır. Böyle olmakla beraber onların içinde de
akıllı, ön yargısız, düşünerek gerçeği arayan ve kabul edenler de vardır. İşte aşağıdaki
ayetler bunlardan haber veriyor:
(Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede
insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah'a ortak koşanlar
olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da
"Biz hıristiyanlarız" diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü
onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar.
(Maide / 82)
Peygamber'e indirileni
(Kur'an'ı) dinledikleri zaman hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla
dolup taştığını görürsün. "Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi (hakikate)
şahitlik edenler (Muhammed'in ümmeti) ile
beraber yaz" derler. (Maide/83)
"Rabbimizin, bizi
salihler topluluğuyla beraber (cennete) koymasını umarken, Allah'a ve bize
gelen gerçeğe ne diye inanmayalım?" (Maide/84)
Dedikleri bu söze karşılık
Allah onlara, devamlı kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetleri mükâfat
olarak verdi. İşte bu, iyilik yapanların mükâfatıdır.(Maide/85)
İnkâr edenlere ve
âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennemliklerdir. (Maide/86)
Rivayet ediliyor ki, bu dört âyet (82-85) Necaşi ve
ashab (arkadaşlar)ı hakkında inmiştir İlk Muhacirlerin Habeşistan'a göç
ettikleri zaman Mekke müşrikleri arkalarından bir grup insan göndermiş ve
Necâşî'yi aleyhlerinde tahrik ve teşvik ederek onlara baskı yaptırmak ve
perişan ettirmek istemişlerdi. Bunun üzerine Necâşî, ileri gelen keşişler ve
rahipler ile bir toplantı yapmış ve Müslümanlarla müşrikleri de oraya davet
etmiş idi. Bu mecliste toplandıkları zaman Necâşî Müslümanlara seslenerek:
"Kitabınızda Hz. Meryem'in zikri (anılışı) var mıdır?" diye sormuş,
Ca'fer b. Ebî Tâlib hazretleri de: "Evet, onun adına mensub (nisbet edilen)
bir sûre vardır." Demiş ve Meryem suresinde Hazreti Meryemle ilgili
ayetleri okumuştur. O ayetlerin mealleri:
(16-17) (Ey Muhammed!) Kitap'ta
(Kur'an'da) Meryem'i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere
çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde
germişti. Biz, ona Cebrail'i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde
görünmüştü.
Meryem, "Senden, Rahmân'a
sığınırım. Eğer Allah'tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)" dedi.
Cebrail, "Ben ancak Rabbinin
elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim" dedi.
Meryem, "Bana hiçbir insan
dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım hâlde, benim nasıl çocuğum
olabilir?" dedi.
Cebrail, "Evet, öyle. Rabbin diyor
ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet
kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir
iştir" dedi.
- Böylece Meryem, çocuğa gebe kaldı ve
onunla uzak bir yere çekildi.
- Doğum sancısı onu bir hurma ağacına
yöneltti. "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!"
dedi.
Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından
ona şöyle seslendi: "Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere
akıttı."
- "Hurma ağacını kendine doğru
silkele ki sana taze hurma dökülsün."
- "Ye, iç, gözün aydın olsun.
İnsanlardan birini görecek olursan, "Şüphesiz ben Rahmân'a susmayı adadım.
Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım" de.
27 - Kucağında çocuğu ile halkının
yanına geldi. Onlar şöyle dediler: "Ey Meryem! Çok çirkin bir şey
yaptın!"
- "Ey Hârûn'un kız kardeşi! Senin
baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi."
Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun
diye) ona işaret etti. "Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?"
dediler.
Bebek şöyle konuştu: "Şüphesiz ben
Allah'ın kuluyum. Bana kitabı (İncil'i) verdi ve beni bir peygamber
yaptı."
"Nerede olursam olayım beni kutlu
ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti."
- "Beni anama saygılı kıldı. Beni
azgın bir zorba kılmadı."
- "Doğduğum gün, öleceğim gün ve
diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir)."
- Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre
Meryem oğlu İsa işte budur. (Meryem/ 16-34
"İşte Meryem oğlu İsa budur." âyetine kadar Meryem sûresini okumuş ve bundan dolayı
Necâşi ağlamış idi. Sonra Necâşi Medine'ye Peygamber'imize yetmiş kişilik bir
grup göndermiş, Resûlullah (s.a.v.) da onlara Yâsîn sûresini okumuş, aynı
şekilde bunlarda ağlamışlar ve iman etmişlerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder