Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u 50 gün kadar kuşatıp fetih
müyesser olmayınca, Veliyyüddin Ahmet Paşayı Akşemseddin’e göndererek, fethin
ne zaman olacağını sormuştu. Akşemseddin, uzun bir murakabeden sonra: “İş bu senenin
Rebiul’âhir ayının 20. günü seher vaktinde sıdk u himmetle filan canipten hücum
etsinler. O gün fetih ola!... Kostantaniyye sedâyı ezan ile dola” demiş ve
dediği gün fetih müyesser olmuştur.
Fetihten sonra Fatih, hocası Akşemseddin ile beraber İstanbul’u
gezerken şehir halkından bir çok kimseler fatih’e çiçek takdim ettiklerinde
Fatih hocasını göstererek: “Fatih benim ama, o benim hocamdır. Şehrin manevi
fatihi odur. Çiçekleri ona veriniz” demiştir.
Akşemseddin’e intisap ederek tarikata girmek istemesi
üzerine Hocası: “Sultanım! Sen bizim tattığımız lezzeti tadacak olursan,
saltanatı bırakırsın. Devlet işlerini tamam yapamazsın. Dîn-i İslam’ı yayma işi
yarıda kalır” demiş ve müritliğe kabul etmemiştir.
29 Mayıs 1453 tarihi Salı günü İstanbul fethedilmişti. Üç
gün içinde Ayasofya Camiye değiştirilerek ilk Cuma namazında orada Akşemseddin
Hazretleri hutbeyi okumuş ve Cuma namazını kıldırmıştır.
Ayasofya Camiî:
532-537
yıllarında (Hz. Peygamber (sav)in doğumundan 39 sene önce) Jüstinyen tarafından
yaptırılmış ve o yıl 25 Aralık günü Noel münasebetiyle ibadete açılmıştır. 915
sene 5 ay 5 gün kilise olarak kalmıştır. 1 Haziran 1453 cuma günü Camiye
çevrilerek ibadete açılmış ve 481 sene 8 ay 2 gün Cami olarak kalmış ve 1 Şubat
1935 tarihinde müzeye çevrilmiştir.[1]
Daha sonra 10 Haziran 2020 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde, Danıştay kararı ile tekrar aslına rucu ettirildi. ilk ikindi ezanı ayasofya minarelerinden okundu.
İstanbul fethedildiğinde Ayasofya ve çevresi bakımsız bir
halde idi. Fatih burayı vakfederek yanına sonraları çeşitli değişikliklere
uğrayan bir medrese yaptırmış; caminin doğu köşesine de tahtadan bir minare
yaptırarak tahrip olup yıkılmaktan kurtarmıştır. Osmanlı padişahları Ayasofya
Camiine büyük önem vermişlerdir. İkinci Bayezid tahta minareyi tuğlaya çevirip,
yanına bir minare daha yaptırmıştır. İkinci Selim ise, Mimar Sinan'la birlikte
iki minare daha ilave edip, kubbeyi de destekle güçlendirerek yüzyılların
yüküne dayanabilecek sağlamlığa kavuşturmuştur. Daha sonra III. Murat mermer
mihrab ve mahfilleri, IV. Murat taş kürsüyü, III. Ahmet avludaki şadırvanı
yaptırmıştır. Hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin sekiz metre çapındaki
daire şeklinde yazı levhaları, birer sanat şaheseri olarak camide yerini almıştır.[2]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder