İlk müslümanlardan olan İrbâz, sahâbenin meşhurlarından ve Suffe
ehlinin önde gelenlerindendir. Künyesi Ebû Necih olup Süleym kabilesine
mensuptur. Gözü yaşlı sahâbîlerdendir. Cihada çıkmak için binit bulamadıkları
için ağlayan ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e müracaat edenler
arasında o da vardı. Şu âyet onlar hakkında nâzil oldu:
“Kendilerine (binek sağlayıp) bindirmen için sana geldikleri
zaman, sen ‘Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum’ deyince, harcayacak bir şey
bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözlerinden yaş akarak dönen kimselere de
sorumluluk yoktur. Onlar da kınanmazlar” [Tevbe sûresi (9), 92].
Dinin bir emrini yerine getirmeyen bir kimse, şayet bunu bir özür sebebi ile
yapamıyorsa ağlamanın ve hüzün duymanın câiz olduğuna bu âyet delil teşkil
eder.
İrbâz İbni Sâriye daha sonraları Suriye’de Humus’a yerleşti.
Abdullah İbni Zübeyr fitnesi diye adlandırılan hâdiseler esnasında, hicrî 75
senesinde vefat etti. Öldüğü sırada yaşı bir hayli ilerlemişti. Son
zamanlarında ölümü arzu ediyor ve bu arzusunu şöyle dile getiriyordu:
“Allah’ım! Yaşım ilerledi, azmim zayıfladı, beni kendi katına al.”
Başına gelen bir olayı da şöyle hikaye eder:
“Bir gün Dımaşk Mescidi’nde namaz kılıyor ve ölümü arzu ederek dua
ediyordum. Ansızın, erkek güzeli bir delikanlı, üzerinde yeşil ve kalın bir
elbiseyle ortaya çıkıverdi. Bana:
- Böyle nasıl dua ediyorsun? dedi. Ben de kendisine:
- Nasıl dua edeyim, ey kardeşim oğlu? diye sordum. Dedi ki:
- Allah’ım! Amelimi güzel kıl, ecelimi de ulaştır, de. Ben:
- Allah’ın rahmetine eresin, sen kimsin? dedim.
- Ben mü’minlerin kalplerinden hüznü alan Retbâbil adlı meleğim,
dedi. Sonra kendisine doğru yaklaşmaya çalıştım, fakat kimseyi göremedim.
İrbâz, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den otuz bir hadis
rivâyet etmiştir.
Allah ondan razı olsun. (Riyazü's-Salihin tercümesi Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder