Hazreti Adem’den beri insanlar
zaman zaman hak yoldan ayrılıp dalalete sapıklığa düşerler. Rahmeti bol olan
rabbimiz de o bozulanları düzeltmek için bir çok peygamber göndermiştir.
Son Peygamber Hazreti Muhammed Sallallahü
aleyhi ve selemden sonra insanlar zaman sapıttığında Cenabı Allah onlara şefkat
tokadı sadedinde uyanmaları için çeşitli musibetler gönderir. Aklını kullanan
hemen yanlıştan dönerek yaratanına sarılır, af diler. İmanı olmayanlar ya da
çok zayıf olanlar ise olaylara sadece doğa olayı gözüyle bakar, onun için de hiçbir
şey göremez, parmağın gösterdiği yere değil de parmağa bakan adam gibi.
Kullar azdığında Allah onları
uyarmak için musibet gönderirken iyileri ve kötüleri ayırt etmeden hepsine
birden gönderir. Ayet-i Kerîmede şöyle buyurulur:
وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُصٖيبَنَّ
الَّذٖينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا اَنَّ اللّٰهَ شَدٖيدُ
الْعِقَابِ
Bir de öyle bir musibetten korkun ki; o, yalnız
içinizde zulmedenlere isabet etmez (bu belâ başkalarına da geçer, umumî olur).
Bilin ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
(Enfa/25)
Bir hadiste de şöyle buyurulur:
وَعَنْ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ أُمِّ عَبْدِ
اللَّهِ عَائشَةَ رَضيَ الله عنها قالت: قال رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم: «يَغْزُو جَيْشٌ الْكَعْبَةَ فَإِذَا كَانُوا ببيْداءَ مِنَ الأَرْضِ
يُخْسَفُ بأَوَّلِهِم وَآخِرِهِمْ ». قَالَتْ : قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ ،
كَيْفَ يُخْسَفُ بَأَوَّلِهِم وَآخِرِهِمْ وَفِيهِمْ أَسْوَاقُهُمْ وَمَنْ لَيْسَ
مِنهُمْ ،؟ قَالَ : «يُخْسَفُ بِأَوَّلِهِم وَآخِرِهِمْ ، ثُمَّ يُبْعَثُون عَلَى
نِيَّاتِهِمْ »
—Bir ordu Kâbe’ye saldırmak üzere yola çıkacak; bir çöle
geldiklerinde baştan sona bütün ordu yere batacaktır.”
Hz. Âişe der ki, bunun üzerine ben, Yâ Resûlallah, onların arasında
ticaret için yola çıkanlar ve kötü niyetli olmayanlar varken niçin hepsi birden
yere batacaktır? diye sordum.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
—Hepsi birden yere batacak, âhirette yeniden diriltilip niyetlerine
göre hesaba çekileceklerdir” buyurdu. (Buhârî, Büyû` 49; Hac 49, Müslim, Fiten 4-8)
Diğer bir hadis-i şerif:
عن أُمِّ الْمُؤْمِنين أُمِّ الْحكَم زَيْنبَ
بِنْتِ جحْشٍ رضي اللَّه عنها أَنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
دَخَلَ عَلَيْهَا فَزعاً يقُولُ : « لا إِلهَ إِلاَّ اللَّه ، ويْلٌ لِلْعربِ مِنْ
شَرٍّ قَدِ اقْتربَ ، فُتحَ الْيَوْمَ مِن ردْمِ يَأْجُوجَ وَمأْجوجَ مِثْلُ هذِهِ
» وَحَلَّقَ بأُصْبُعه الإِبْهَامِ والَّتِي تَلِيهَا . فَقُلْتُ: يَا رسول اللَّه
أَنَهْلِكُ وفِينَا الصَّالحُونَ ؟ قال : « نَعَمْ إِذَا كَثُرَ الْخَبَثُ » متفقٌ
عليه .
Mü’minlerin annesi, Ümmü’l-Hakem Zeyneb
Binti Cahş radıyallahu anhâ’ nın anlattığına göre, Nebî sallallahu
aleyhi ve sel-lem, korkudan titreyerek onun yanına girdi ve:
“Allah’dan başka ilah
yoktur. Yaklaşan şerden dolayı vay Arabın haline! Bugün Ye’cûc ve Me’cûc’un
seddinden şu kadar yer açıldı” buyurdu ve baş parmağı ile şehadet parmağını
birleştirerek halka yaptı. Bunun üzerine ben:
– Ey Allah’ın Resûlü! İçimizde iyiler de olduğu halde helâk olur
muyuz, dedim? Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem :
– “Kötülük ve günahlar çoğaldığı vakit, evet” buyurdu.
(Buhârî,
Fiten 4; Müslim, Fiten 1)
Açıklamalar
Hadiste zikredilen, “yaklaşan şerden” maksadın, Müslüman
Araplarla harbedecek bir küfür ordusu olduğu yorumu yapılır. Ye’cûc ve Me’cûc
ise, kıyamete yakın ortaya çıkacak ve yeryüzünde fitne-fesat çıkaracak bozguncu
bir kavim olarak tarif edilmiştir. Ye’cûc ve Me’cûc ile ilgili pek çok hadis,
sahih hadis kitaplarında yer alır. Bu rivayetlerden, onların kıyamete yakın bir
zamanda ortaya çıkacağı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu konu, kıyamet
alâmetleri arasında zikredilir.
Bu hadîs-i şerif vesilesiyle, kötülüklerin yaygınlaşmasının,
toplumların helâkinin, çöküş ve yok oluşunun sebebi olduğu gerçeğini bir kere
daha anlıyoruz. Hadiste geçen “habes” tabiri, fıskı, fücûru, şirki,
küfrü ifade eder. Bununla kastedilen, tıpkı bir yerde ortaya çıkan ateşin
şiddetlenince kuru ve yaş ne varsa yakıp kül etmesi gibi bir haldir. Temizi ve
pisi birlikte yok eder. Toplum helâke uğrayınca da mü’min ve münafık, muhalif
ve muvâfık hepsi birlikte azaba uğrarlar. Sonra herkes yaptığının karşılığını
görür. Allah katında ceza veya mükâfata nail olur. Bu kötü akibete uğramadan
salihler, iyiler vazifelerini hakkıyla yerine getirme gayreti içinde
olmalıdırlar.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Masiyetlerin, büyük günahların yaygınlaşması ve bunlara engel
olunmaması, topyekün helâkin sebebidir.
2. Bir toplumda kötülükler çoğalınca, içlerinde bulunan sâlih ve iyi
kişiler de vazifelerini yapmayınca, böyle kimselerin aralarında olması, onlara
gelecek felâketi önlemez. Neticede felâket ve belâlar günahkârlarla birlikte
sâlihlere de isabet eder.
3. Masiyetleri kötü görüp, onların yaygınlaşmasını önlemek her
müslümanın görevidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder