insan dünyada çeşitli şeylerle imtihan edilmektedir. onlardan bir kaç tanesi:
A-Nefisle mücadele, nefis, Emmare durumunda olduğu sürece devamlı kötülüğü emreder.
B- Dünyalıkla imtihan: الْمَالُ وَالْبَنُونَ زِينَةُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا
وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِندَ رَبِّكَ
ثَوَاباً وَخَيْرٌ أَمَلاً
“Mallar
ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin
katında, sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır.(Kehf/46)
“Hiç şüphesiz
o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır.” وَاِنَّهُ لِحُبِّ
الْخَيْرِ لَشَدٖيدٌ
اِعْلَمُوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ
وَزينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِى الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِ
كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَهٖيجُ فَتَرٰیهُ
مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًا وَفِى الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَدٖيدٌ
وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا اِلَّا
مَتَاعُ الْغُرُورِ
“Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir
eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından
ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna
gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin
bir azab, Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten
başka bir şey değildir" (Hadid, 20).
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاء وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنطَرَةِ مِنَ
الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ
الْمُسَوَّمَةِ وَالأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذَلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الْمَآبِ.
“Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve
ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar
dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah'ın
katındadır.”(Al-i İmran/14)
عَنْ كَعْبِ بْنِ عِيَاضٍ
قَالَ سَمِعْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ إِنَّ لِكُلِّ
أُمَّةٍ فِتْنَةً وَفِتْنَةُ أُمَّتِى الْمَالُ
“Her ümmetin bir fitnesi (imtihanı) vardır, benim
ümmetimin fitnesi ise maldır.” (Tirmizî, Zühd, 26)
«
لَوْ كَانَت الدُّنْيَا تَعْدِلُ عِنْدَ اللَّه جَنَاحَ بَعُوضَةٍ ، مَا سَقَى
كَافراً منْها شَرْبَةَ مَاءٍ
“Eğer dünya, Allah katında sivrisineğin
kanadı kadar bir değere sahip olsaydı, Allah hiçbir kâfire dünyadan bir yudum
su bile içirmezdi.” (Tirmizî, Zühd 13, İbni Mâce, Zühd 3)
« إِنَّ الدُّنْيَا حُلْوَةٌ خَضِرَةٌ وَإِنَّ اللَّه تَعالى
مُسْتَخْلِفكُم فِيهَا ، فَيَنْظُرُ كَيْفَ تَعْملُونَ فاتَّقُوا الدُّنْيَا
واتَّقُوا النِّسَاءِ » رواه مسلم .
“Dünya
tatlıdır ve manzarası hoştur. Şüphesiz ki Allah dünyanın idaresini size verecek
ve nasıl davranacağınıza, ne gibi işler yapacağınıza bakacaktır. O halde
dünyadan sakının ve kadınlardan korunun. ” (Müslim, Zikr 99)
عن عمرو بنِ عوفٍ الأَنْصاريِّ . رضي اللَّه
عنه ، أَنَّ رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم بَعَثَ أَبا عُبيدةَ بنَ
الجرَّاحِ ، رضي اللَّه عنه ، إلى البَحْرَيْنِ يَأْتِي بِجزْيَتِهَا فَقَدمَ
بِمالٍ منَ البحْرَينِ ، فَسَمِعَت الأَنصَارُ بقُدومِ أبي عُبَيْدَةَ ، فوافَوْا
صَلاةَ الفَجْرِ مَعَ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فَلَمَّا صَلى
رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، انْصَرَفَ ، فَتَعَرَّضُوا لَهُ ،
فَتَبَسَّمَ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم حِينَ رَآهُمْ ، ثُمَّ قال
: «أَظُنُّكُم سَمِعتُم أَنَّ أَبَا عُبَيْدَةَ قَدِمَ بِشَيء مِنَ الْبَحْرَيْنِ
» فقالوا : أَجَل يا رسول اللَّه ، فقــال: « أَبْشِرُوا وأَمِّلُوا ما يَسرُّكُمْ
، فواللَّه ما الفقْرَ أَخْشَى عَلَيْكُمْ . وَلكنّي أَخْشى أَنْ تُبْسَطَ
الدُّنْيَا عَلَيْكُم كما بُسطَتْ عَلَى مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ ، فَتَنَافَسُوهَا
كَمَا تَنَافَسُوهَا . فَتَهْلِكَكُمْ كَمَا أَهْلَكَتْهُمْ »
. Amr
İbni Avf el-Ensârî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre,
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Ubeyde İbnü’l-Cerrâh radıyallahu
anh’i cizye tahsili için Bahreyn’e gönderdi. Ebû Ubeyde, cizye olarak
topladığı mal ile Bahreyn’den geldi. Ensar, Ebû Ubeyde’nin geldiğini duyup,
sabah namazını Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile kılmak üzere
geldiler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazı kılıp gitmeye
kalkınca, Ensar önüne durdular. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
onları bu vaziyette görünce gülümsedi ve : “Ebû Ubeyde’nin Bahreyn’den malla geldiğini
duyduğunuzu zannediyorum?” dedi. Ensar: Evet, yâ Resûlallah! diye cevap verdiler.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: “Sevininiz ve sizi sevindirecek şeyler
ümid ediniz. Allah’a yemin ederim ki, sizler için fakirlikten korkmuyorum.
Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyanın sizin önünüze
serilmesinden, onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de yarışa
girmenizden, dünyanın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden
korkuyorum” buyurdular. (Buhârî, Rikak 7; Müslim, Zühd 6)
أَنَّ عُقْبَةَ بْنَ عَامِرٍ الْجُهَنِيَّ قال: اِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صَلَّى عَلَى قَتْلَى أُحُدٍ بَعْدَ ثَمَانِي سِنِينَ
كَالْمُوَدِّعِ لِلأَحْيَاءِ وَالأَمْوَاتِ ، ثُمَّ طَلَعَ الْمِنْبَرَ ، فَقَالَ : " إِنِّي بَيْنَ أَيْدِيكُمْ فَرَطٌ ، وَأَنَا عَلَيْكُمْ
شَهِيدٌ ، وَإِنَّ مَوْعِدَكُمُ الْحَوْضُ ، وَإِنِّي لأَنْظُرُ إِلَيْهِ ،
وَأَنَا فِي مَقَامِي هَذَا ، وَإِنِّي لَسْتُ أَخْشَى عَلَيْكُمْ أَنْ تُشْرِكُوا
بَعْدِي ، وَلَكِنِّي أَخْشَى عَلَيْكُمُ الدُّنْيَا أَنْ تَنَافَسُوهَا " . قَالَ عُقْبَةُ : فَكَانَتْ آخِرَ نَظْرَةٍ نَظَرْتُهَا
إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ .
… “Ben âhirete sizden önce gideceğim ve sizin için
hazırlık yapacağım; sizin Allah yolundaki hizmetlerinize şâhitlik edeceğim.
Buluşma yerimiz Kevser havuzunun yanıdır. Ben şu bulunduğum yerden Kevser
havuzunu görmekteyim. Ben (Ben
gittikten sonra) sizin Allah’a şirk koşmanızdan korkmuyorum. Ama dünya
hırsıyla birbirinizle didişip çekişmenizden korkuyorum.” Ravi Ukbe diyor
ki: bu, Resulullah’ı son görüşüm oldu. (Buhari Meğâzî/17),
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder