21 Haziran 2020 Pazar

Sa'd b. Muaz'ın Kâbe'de Ebu Cehil ile Tartışması hadisesi ve bir mucize daha



Abdullah b. Mes'ud der ki:
Medineli "Sa'd b. Muaz ile Mekkeli Ümeyye b. Halef, eskiden beri tanışık ve dost idiler. Sa'd b. Muaz, Mekke'ye gid­ince, onun evine inerdi. O da, Şam'a gidince, Medine'ye uğrar, Sa'd b. Muaz'ın evine inerdi.
Resûlullah (a.s.) Medine'ye geldikten sonra, Sa'd b. Muaz umre yapmak üzere Mekke'ye gitmiş, Ümeyye b. Halefin evine inmişti. Sa'd b. Muaz, Ümeyye b. Halefe: 'Benim için tenha bir zaman kollasan da, Beytullah'ı tavaf etsem' dedi.
Ümeyye de: 'Günün ortalandığı, herkesin uykuya daldığı sırayı bekle' dedi. Sa'd b. Muaz, o vakitte gelip tavafa başladı. O sırada, Ebu Cehil çıkageldi. Ümeyye b. Halefe: 'Şu yanında bulunan, Kâbe 'yi tavaf eden kim?' diye sordu. Ümeyye b. Halef: 'Sa'd'dır o' dedi. Sa'd b. Muaz da: 'Sa'd'ım ben! dedi.
Ebu Cehil, Sa'd b. Muaz'a: 'Bak! Sen Kâbe 'yi emniyet içinde tavaf ediyorsun. Halbuki siz ortaya yeni bir din çıkarmış olan Muhammed'in ashabını barındırıyor, onlara yardım ediyorsunuz!? Vallahi, Ebu Safvan'ın yanında olmasaydın, sen buradan evine sağ salim dönemezdin!' dedi.
Sa'd b. Muaz, bağırarak: 'Eğer sen beni tavaftan men edersen, ben de vallahi sana daha ağırını yapar, senin Medine'deki Şam ticaret yolunu keserim!' dedi.
Ümeyye b. Halef, Sa'd b. Muaz'ı tutarak: 'Ey Sa'd! Sen bu vadi halkının büyüğü olan Ebu'l-Hakem'e karşı bağırma!' deyince, Sa'd b. Muaz kızdı ve: 'Ey Ümeyye! Sen de beni tutma, bırak! Vallahi, ben Allah'ın Resûlü Muhammed (a.s.)in, seni öldüreceğini söylediğini işittim!' dedi. Ümeyye b. Halef: 'Beni mi?' diye sordu.
Sa'd b. Muaz: 'Evet! Seni!' dedi.
Ümeyye b. Halef: 'Mekke'de mi?' diye sordu.
Sa'd b. Muaz: 'Bilmiyorum' dedi.
Bunun üzerine, Ümeyye b. Halef: 'Vallahi, Muhammed yalan söylemez' diyerek, büyük bir korku ve heyecan içinde ailesinin yanına döndü ve eşine: 'Ey Ümmü Safvan! Bizim Medineli kardeşlik Sa'd bana ne söyledi, biliyor musun?' dedi. Karısı: 'O sana ne söyledi?' diye sordu.
Ümeyye: 'Muhammed'in, beni öldüreceğini haber verirken işittiğini söyledi. Kendisine, 'Mekke'de mi?' diye sor­dum. 'Bilmiyorum' cevabını verdi' dedi.
Ümeyye b. Halefin karısı: 'Vallahi Muhammed yalan söylemez!' deyince, Ümeyye: 'Ben de vallahi Mekke'den dışarı çıkmam' dedi.
Bedir'e çıkış gününde, Ebu Cehil halka 'Develerinize bininiz!' dediği zaman, Ümeyye b. Halef Mekke'den çıkmak, istemedi. Ebu Cehil geldi ve: 'Ey Ebu Safvan! Sen Mekke vadisinin eşrafındansın! Halk senin geri kaldığını görürse, onlar da seninle birlikte geri kalırlar. Sen, bir-iki gün olsun, sefere katıl!' diyerek kandırıncaya kadar, Ümeyye'nin yanından ayrılmadı. En sonunda, Ümeyye b. Halef Mekke'nin en iyi, en süratli devesini satın aldı. Karısının yanına gelip: 'Ey Ümmü Safvan! Beni sefere çabuk hazırla!' dedi.
Karısı feryad ederek: 'Ey Ebu Safvan! Sana Medineli arkadaşının söylediğini unuttun mu?!' dedi. Ümeyye b. Halef: 'Hayır, unutmadım. Onlarla birlikte bulunmayı ben de istemiyorum. Ancak azıcık bir müddet aralarında bulunacağım' dedi. Bedir harbine katıldı.
Ümeyye b. Halef Bedir’de Abdurrahman b. Avf’ın esiri olmuştu. Abdurrahman b. Avf şöyle anlatıyor: Bu Ümeyye b. Halef  Mekke'de Hazreti Bilal’e İslâm'ı bırakması için işkence yapar, onu Mekke'nin güneşten kızmış kumluğuna yatırarak büyük bir kaya parçası getirip onun göğsünün üzerine konulmasını emred­er, sonra da: 'Ya işte böylece devam edersin, ya da Muhammed'in dininden ayrılırsın!' derdi. Bilal ise, bu işkencelere karşı: 'Allah birdir! Allah birdir! [Ehad! Ehad!] derdi.. Sonunda Hazreti Bilal’i, Hazreti Ebu Bekir, kendi kölesiyle değiştirerek alıp azad etmişti.
 Bilal, Ümeyye’yi görür görmez: 'Küfrün başı Ümeyye b. Halef ha! O kurtulursa, ben kurtulmam! dedi. Abdurrahman b. Avf ona: 'Ey Bilal! O şimdi benim esirimdir! dedi. Bilal: 'O kurtulursa, ben kurtulmam!' dedi. Bilal'e: 'Beni dinlemiyor musun, ey karanın oğlu! dediyse de, o: 'Eğer o kurtulursa, ben kurtulmam’ deyip, sesinin çıkabildiği kadar: 'Ey Allah'ın Ensarı! İşte, küfrün başı Ümeyye b. Halef! O kurtulursa, ben kurtulmam! diyerek bağırmaya başladı. Birden, bizi kuşattılar, bilezik gibi halka içine aldılar. Ben ise, onu korumaya ve savunmaya çalışıyordum. İçlerinden bir adam, kılıcını sıyırdı. Ümeyye'nin oğlunu, ayağından vurup yere düşürdü. Ümeyye ise, şimdiye kadar bir benzerini daha işitmediğim bir çığlık kopardı. Ona: 'Artık sen kendini kurtar! Senin için kurtuluş yoktur! Vallahi, ben senden hiçbir şeyi gideremem’ dedim. Ümeyye b. Halef ile oğlunu kılıçtan geçirdiler, işlerini bitirdiler! Böylelikle Hazreti Peygamberin verdiği bir haber mucize olarak bir daha gerçekleşmiş oldu."[1]
Abdurrahman b. Avf'ın Ümeyye b. Halefe göstermek istediği vefakârlık, aralarındaki yazılı bir sözleşmeden ileri geliyordu. Bu sözleşmeye göre: Abdurrahman b. Avf'ın Mekke'deki mallarını ve akrabalarını korumayı Ümeyye b. Halef, Ümeyye b. Halefin Medine'deki mallarını ve akrabalarını korumayı da Abdurrahman b. Avf üzerine almış bulunuyordu.[2]


[1]  İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 284, Taberî, Târih, c. 2, s. 283, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 91, 92,.
[2]  Buhârî. Sahih. c. 3. s. 60.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder