Hukukta bir kural vardır. Bir şey yasaklanınca onu işleyene
müeyyide (yaptırım, ceza) da uygulanır ki bir daha yapmasın. Mesela “şu
saatlerde sokağa çıkmak yasaktır” denilir. Sonra da çıkanlara ceza uygulanır.
İslam şeriatında da aynı kural geçerlidir. İman edip Salih
amel işleyenlere cennet vaad edildiği gibi, suç işleyenlere de cezalar uygulanır.
Mesela: Nur suresinin 4. Ayetinde şöyle buyurulur:
Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra
da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. Artık onların şahitliğini
asla kabul etmeyin. İşte bunlar fâsık kimselerdir.(Nur/4)
Peki bu adama bu ceza uygulandığında,
günahı da silinmiş midir, yoksa ahirette tekrar hesaba çekilip cezalandırılacak
mıdır? İşte bunu cevabı aşağıdaki hadiste verilmiştir:
أَنَّ عُبَادَةَ بْنَ الصَّامِتِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ،
وَكَانَ سَدِيدًا ، وَمِنْ أَحَدِ النُّقَبَاءِ لَيْلَةَ الْعَقَبَةِ ، أَنَّ
رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، قَالَ ، وَحَوْلَهُ
عِصَابَةٌ مِنْ أَصْحَابِهِ : " بَايِعُونِي عَلَى أَنْ لا تُشْرِكُوا بِاللَّهِ شَيْئًا ، وَلا
تَسْرِقُوا ، وَلا تَزْنُوا ، وَلا تَقْتُلُوا أَوْلادَكُمْ ، وَلا تَأْتُوا
بِبُهْتَانٍ تَفْتَرُونَهُ بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَأَرْجُلِكُمْ ، وَلا تَعْصُونِي
فِي مَعْرُوفٍ ، فَمَنْ وَفَّى مِنْكُمْ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ ، وَمَنْ
أَصَابَ مِنْ ذَلِكَ شَيْئًا فَعُوقِبَ فِي الدُّنْيَا ، فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَهُ ،
وَمَنْ أَصَابَ مِنْ ذَلِكَ شَيْئًا ثَمَّ سَتَرَهُ اللَّهُ فَهُوَ إِلَى اللَّهِ
إِنْ شَاءَ عَفَا عنه ، وَإِنْ شَاءَ عَاقَبَهُ
" . فَبَايَعْنَاهُ عَلَى ذَلِكَ .
Ashab-ı Kiramdan
Ubâde b. Sâmit (r.a.) der ki: "Ben Birinci Akabe Bey'atında bulunmuş olan
kişilerden ve kabile temsilcilerindenim. Biz, on iki kişi idik. Resûlullah
(a.s.), Akabe'de, geceleyin, çevresinde ashabından küçük bir topluluk bulunduğu
halde, bize: 'Geliniz! Allah'a hiçbir şeyi şerik koşmayacağınız, Bir şey çalmayacağınız, Çocuklarınızı öldürmeyeceğiniz, Ellerinizle
ayaklarınız arasında iftira uydurmayacağınız, Mârufta bana isyan ve itaatsizlik
etmeyeceğiniz hakkında bana bey'at ediniz! Ahdinize vefa ederseniz, Cenneti
kazanırsınız! İçinizden kim de haddi mûcib (Ceza gerektiren) bir şey
yapar da kendisine had vurulursa, bu, onun keffâreti olur! yani ahirette
tekrar sorgulanmaz. Allah kimin suçunu örtbas ederse, onun işi de Allah'a
kalır. Allah dilerse onu azaba uğratır, dilerse affeder, bağışlar
buyurdu." (Buhârî Menakıb/43) "Resûlullah
(a.s.), kadınlardan aldığı gibi, bizden bey'at aldı. Bu bey’at, savaş farz
kılınmadan önce idi.
Buna benzer içki,
zina, kumar gibi günahları işleyenler, dünyada iken tövbe edip af dilerlerse,
tövbe kapısı her zaman açıktır. Daha sonraları, yaşlanınca tövbe edeceğim diye
savsaklarken ecel gelip alıp götürürse onun işi Allah’a kalmıştır. Dilerse bu
haramı niye işledin, diye cezalandırır, azab eder, dilerse rahmetiyle muamele edip
bağışlar. Buna kimse müdahale edemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder