13 Kasım 2020 Cuma

Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın tarihçesi

 

*Mescid-i Aksa, yeryüzünde Kâbe’den sonra yapılan 2. Mesciddir.

*Süleyman (a.s.) tarafından yaptırılmıştır.

*Hazreti Peygamber (s.) Medine’ye hicret ettiğinde, 16-17 ay Mescid-i Aksa’ya dönerek namaz kılmıştır. Yani İslam’ın ilk kıblesidir. Sonra kıble, Kâbe’ye döndürülmüştür. Yönünü Mescid-i haram’a doğru çevir…”(Bakara/143)

*Hazreti Peygamber (s.) miraca çıkarken orada ervah’a namaz kıldırmıştır. Ve oradan miraca çıkmıştır.

*Kendisinin ve etrafının mübarek, bereketli olduğu ayetle sabittir. Kudüs, “Kendine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ın şanı çok yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsra/1)

*Kudüs, Hz. Ömer (r) in halifeliği döneminde, Ebu Ubeyde bin Cerrah komutasında bir ordu Kudüs’ü kuşatmış. Ancak buranın halkı, şehri, Müslümanların halifesi Hz. Ömer’e teslim edeceklerini bildirmeleri üzerine M. 638 (Hicri 17)’de ikinci Halife Hazreti Ömer buraya gelerek bizzat şehri teslim almıştır.

*461 sene müslümanların elinde kalan Kudüs ve Mescid-i Aksa, 1099 senesinde haçlılar tarafından işgal edilmiş ve 30 bin kişi Müslümanı, çoluk, çocuk, kadın demeden öldürerek dünyada eşi görülmedik bir katliam yapmışlardır.

*Selahattin Eyyûbî 2 ekim 1187’de Kudüs’e girerek 88 yıllık haçlı egemenliğinde kalan Kudüs’ü tekrar aldı.

*329 sene sonra, 29 Aralık 1516’da Yavuz Sultan Selim, Memluk idaresinden Kudüs’ü alarak, Osmanlı idaresine kattı. Yavuz’dan sonra da Osmanlı padişahları bu şehre pek çok tarihî eser kazandırdılar.

*Fazilet itibariyle Mescid-i Aksa’da kılınan bir namaz, Mescid-i Haram (Kâbe) ve Mescid-i Nebeviden sonra, kılınan en faziletli namazdır. Bu konuda şöyle buyurulur:

عَنْ اَبِى هُرَيْرَةَ (ر.) عَنِ النَّبِيِّ (ص.) قَالَ: لاَ تُشَدُّ الرِّحَالَ اِلاَّ اِلَى ثَلاثَةِ مَسَاجِدَ مَسْجِدِ الْحَرَامِ ومَسْجِدِ النَّبِيِّ وَمَسْجِدِ الاَقصى

Ebu Hüreyre (r), Efendimizin şöyle dediğini rivayet ediyor: “(Namaz ve ibadet için) hiçbir mescide sefer edilmesi doğru değildir. (Fazla sevap umarak) yalnız şu üç mescide sefer edilir: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebî ve Mescid-i Aksa. ( Buhari fazileti Mescid-i Mekke velmedine/1,Tecrid 4/163

Yeryüzünde ilk önce Mescid-i Haram (Kâbetullah), ikinci olarak da Mescid-i Aksa bina kılınmıştır. Mescid-i Aksa’yı Süleyman aleyhisselam yedi senede bina ettirmiştir. (büyük İslam ilmihali Ö.N.Bilmen) mescid-i Aksa’yı Hazreti Davud (a.s.) yaptırmaya başlamış fakat bitirmeden vefat etmiş, sonra onun oğlu Süleyman (a.s) 13 yaşında tahta geçmiş ve babasının vasiyete üzerine yarım kalan binayı Cinlere yaptırmıştır.  Hatta inşaatın bitmesine az kala eceli gelmiş, o da Cami inşaatının bitimine kadar vefatının setrolunup halka bildirilmemesini rabbinden istirham etmiş, o da duasını kabul etmiştir. Billurdan yapılmış köşküne girip asasına dayanarak ibadete başlamış ve o vaziyette ruhunu teslim etmiştir. Ve inşaat bitene kadar asasına dayanır vaziyette kalmıştır. İş bitince bir ağaç kurdu asasını kemirip asa kırılınca o yere düşmüş ve cinler de dağılıp gitmişlerdir. Bu hadise “Hulasatü’l-Beyan fî tefsîri’l-Kur’an”da, Sebe’ süresinin 14. Ayetinin tefsirinde anlatılmaktadır.

~~34.14~
فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلٰى مَوْتِهٖ اِلَّا دَابَّةُ الْاَرْضِ تَاْكُلُ مِنْسَاَتَهُ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ اَنْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِى الْعَذَابِ الْمُهٖينِ

Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun ölümünü onlara ancak değneğini yemekte olan bir kurt gösterdi. Süleyman'ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki, eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı.(Sebe’/14)   

Ebu ubeyde b. Cerrah:

 babasını adı Abdullah’tır. Nesebi Fihr’de Resulullah’ın nesebiyle birleşir. Bütün gazalarda Hazreti Peygamber (s.)le beraber bulunmuştur. Aşere-i mübeşşereden (cennetle müjdelenenlerdendir),  . Bedir savaşında babası Cerrah’ı öldürmüştür.  Hicretin 18. Yılında  Hazreti

Ömer’in Şam valisi iken Şam’da taun’dan vefat etmiş, cenazesini Muaz b. Cebel (r.) kıldırmıştır.

Hazreti Ömer’in Kudüs’e kendi yaya, kölesi süvari olarak girmesi: (M. 638, H. 18)

Ebû Ubeyde bin Cerrah, Kudüs’ü kuşatmıştı. Günlerce devam eden muhasaraya Kudüs halkının tahammülü kalmayınca Kudüs patriği Sofraniyüs, şehri teslim edeceklerini, yalnız teslim şartlarını Halife Ömer ile bizzat konuşmak istediğini bildirmişti. Hz. Ömer yapılan bu teklifi kabul ederek maiyetine bir kölesini almış ve Kudüs’e gelmişti. Ancak binmek için bir tek develeri olduğundan Halife ile kölesi bu deveye nöbetleşe biniyorlardı. Şehre yaklaştıkları sırada binme sırası köleye gelmişti. Köle at üstünde, Halife arkasında yaya olduğu halde Ebû Ubeyde’nin ordugahına vardılar.

- Ebû Ubeyde, Kudüs halkının bu şekilde gelen Halifeyi küçümsemelerinden korkarak:

- Ey Halife! dedi. Sana layık olmayan bir halde bulunuyorsun. Halbuki herkesin gözü senin üzerine dikilmiştir. Hz. Ömer Ordu komutanına şu karşılığı verdi:

Bunu senden önce kimse söylemedi. Biz insanların en hakiri, en zelili ve sayıca en azı idik. (اَعَزَّنَااللهُ بِلاِسْلاَمِ) Allah bizi İslam’la aziz kıldı ve şereflendirdi. İslâmiyet’ten başka bir şeyle izzet ve şeref  istersek, Allah Teâlâ bizi zelil kılar.

Emevi halifelerinden Abdülmelik, Mescid-i Aksa’yı ve Kubbetüssahra’yı yeniden inşa ettirdi. Abbasilerde Mekke ve Medine’den sonra Kudüs Müslümanlar için üçüncü şehir olma özelliğini sürdürdü.

Kudüs ve Salahaddin Eyyûbî

Kudüs için mücadele denince akla önce Salahaddin Eyyûbî gelir. At sırtlarından inmeyen, haçlıların önünde bir set gibi duran ve onların korkulu rüyası olan Salahaddin Eyyûbî. Kudüs’ten başka bir düşüncesi olmayan, dünyada bir evi bile bulunmayan Salahaddin Eyyûbî. İşte onun Kudüs sevgisini biraz olsun anlayabileceğimiz bir olay:

Kudüs işgal altındadır. Haçlıların pis ayaklarıyla çiğnenmiştir. Müslümanlar her türlü zulme maruz kalmaktadırlar. Salahaddin Eyyûbî yemeden içmeden kesilir. Gözlerini uyku tutmaz. Bir an olsun gülmez. Sürekli Kudüs’ü düşünmektedir. Onun bu durumunu gören Müslümanlar da çok üzülürler. O, bu üzüntü içerisindeyken, Cuma hutbesine çıkan hoca efendi hutbede tebessümden bahseder, İslam’da güler yüzlü olmayı anlatır ve minberden iner. Tam Salahaddin Eyyûbî’nin yanından geçtiği sırada o: “Hoca efendi! Biliyorum bu hutbeyi benim için anlattın. Ama söyle Allah aşkına, Allah resulünün miraca çıktığı yer işgal altında iken ben nasıl güleyim.” Selahattin Eyyûbî 2 ekim 1187’de Kudüs’e girerek 88 yıllık haçlı egemenliğinde kalan Kudüs’ü tekrar aldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder