Birisinin bir koçu vardı. Boynuna bir ip bağlamış, ardından çekip götürüyordu. Bir hırsız geldi, ipini kesip koçu götürdü.
Adam arkasına bakıp koçun çalındığını anlayınca koçu kim nereye götürdü, diye sağa sola koşmaya başladı.Hırsızın bir kuyu başında “eyvahlar olsun” diye feryat etmekte olduğunu gördü. Dedi ki:
-Üstat, neden feryat ediyorsun? Hırsız:
- Kuyuya altın torbam düştü. Çıkarabilirsen sana gönül hoşluğu ile beşte birini veririm. Yüz altının beşte birine sahip olursun, dedi. Adam:
-Bu, tam on koçun değeri. Bir kapı kapandıysa on kapı açıldı. Bir koç gittiyse Tanrı bana karşılık bir deve ihsan etti ,deyip elbisesini çıkarttı ve kuyuya indi. Fırsatı değerlendiren Hırsız da derhal adamın elbiselerini alıp kaçtı gitti.
Adam ne kuyuda altın buldu, ne de koça sahip olabildi.
Hazreti Mevlana bundan sonra sözü şuraya getiriyor: insan bir işi için elbette tedbirleri alacak ama kesinlikle tamaha kaçmayacak.
Tamah huyu, fitneden ibaret bir hırsızdır ama hayal gibi her an bir surete bürünür. Onun hilesini Yüce Mevla’dan da başka kimse bilmez. Tamahtan, aç gözlülükten Allah’a sarıl da kurtul.
Yukarıdaki hikayedeki adam eğer tamahkarlık yapmasaydı, koçunu alıp gidecekti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder