عَنْ أبي سَعيدٍ الْخُدْرِيِّ رَضي الله عنه عنِ النَّبِيِّ صلّى الله عليه وسلم قالَ : بَيْنَمَا أعْرَابِيُّ فِي بَعْضِ نَوَاحِي الْمَدِينَةِ فِي غَنَمٍ لَهُ عَدَا عَلَيْهِ الذِّئْبُ فَأخَذَ شَاةً مِنْ غَنَمِهِ فَأَدْرَكَهَالأعْرَابِيُّ فَاسْتنَقَذَهَا مِنْهُ وَهَجْهَجَهُ فَعَانَدَهُ الذِّئبُ يَمْشِي ثُمَّ أقْعَى مُسْتَذْفِرًا بِذَنْبِهِ يُخَاطِبُهُ فَقَالَ : أَخَذْتَ رِزْقاً رَزَقَنِيهِ اللهُ, قالَ: وَاعَجَباً مِنْ ذِئْبٍ مُسْتذَفِْراً بِذَنْبِهِ يُخَاطِبُنِي !!
فَقَالَ :وَاللهِ اِنَّكَ لَتَتْرُكُ اَعْجَبَ مِنْ ذلِكَ , قَالَ: وَمَا اَعْجَبَ مِنْ ذلِكَ؟ قَالَ رَسُولُ اللهِ (صلى الله عليه وسلم) في النَّخْلَتَيْنِ بَيْنَ الْحَرَّتيْنِ يُحَدِّثُ النَّاسَ عَنِ اَنْبَاءِ مَا قَدْ سَبَقَ وَمَا يَكُونُ بَعْدَ ذلِكَ , قَالَ: فَنَعَقَ الأعْرَابِيُّ بِغَنَمِهِ حَتَّى اَلْجَاَهَا اِلَى بَعْضِ الْمَدِينَةِ ثُمَّ مَشَى ِلَى النَّبِيِّ صلّى الله عليه وسلم حَتَّى ضَرَبَ عَلَيْهِ بَابَهُ, فَلَمَّا صَلَّى رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ:اَيْنَ الأعْرَابِيُّ صَاحِبُ الْغَنَمِ؟ فَقامَ الأعْرَابِيُّ فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ حَدِّثِ النَّاسَ بِمَا سَمِعْتَ وَبِمَا رَاَيْتَ. فَحَدَّثَ الأعْرَابِيُّ النَّاسَ بِمَا رَأى مِنَ الذِّئْبِ وَمَا سَمِعَ مِنْهُ , فَقَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم عِنْدَ ذلِكَ صَدَقَ, آيَاتٌ تَكُونُ قَبْلَ السَّاعَةِ , وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لاتَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يَخْرُجَ اَحَدُكُمْ مِنْ اَهْلِهِ فَيُخْبِرَهُ نَعْلُهُ اَوْ سَوْطُهُ اَوْ عَصَاهُ بِمَا اَحْدَثَ اَهْلُهُ بَعْدَهُ.
Ebu Said-i Hudri (ra.) şöyle rivayet etmiştir: “Resulullah (s.) şöyle buyurdu: “Bir gün, bir bedevi, Medine çevrelerinde koyunlarını otlatırken bir kurt saldırdı ve sürüden bir koyunu yakaladı. Bedevi koşarak koyunu kurdun elinden kurtardı. Bunun üzerine kurt geri döndü ve kalçaları üzerine oturup kuyruğunu sallayarak şöyle dedi: “Allah’ın bana verdiği rızkı elimden aldın!” Bunun üzerine çoban: “Hayret! Kurt, kuyruğunu sallayarak benimle konuşuyor” dedi.
Kurt: “Bundan daha acîbi (şaşılacak şeyi) terkediyorsun” dedi. Çoban:
“Bundan daha acîbi nedir? diye sordu. Kurt: “Resûlullah (s.) iki Harreteynin arasında Nahleteyn denen yerde, insanlara geçmiş ve gelecek nice önemli şeylerden haber veriyor, dedi. Bunun üzerine bedevi yüksek sesiyle sürerek koyunlarını Medine’nin yakınında bir yere yerleştirdikten sonra Hz. Peygamber (s)in yanına geldi ve kapısını çaldı. Hz. Peygamber (s) (namazda idi.) Namazdan çıkınca “Koyunların sahibi o bedevi nerede” diye sordu. Bedevi ayağa kalktı. Hz. Peygamber (s) ona: “gördüğünü ve işittiğini anlat” dedi. Bedevi gördüğünü ve kurttan duyduğunu anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s). “Doğru” dedi ve devam etti: “Kıyametten önce bir takım ayetler (hadiseler, buluşlar) olacak. Nefsimi Kudret elinde tutan zata yemin ederim ki, kıyametten önce sizden biriniz evinden, ailesinin yanından çıkacak. Sonra evine döndüğünde, ailesinin onun arkasından evde neler konuştuğunu, adamın ayakkabıları, asası, kırbacı kendisine haber verecek” buyurdu. (Müsned-i Ahmed, 3/88)
Bu hadis-i şerif bize değnek, takunya, gibi maddelerin, sesleri kayıt ettiğini, videoya aldığını ve bir gün insanlık bunu okuyabileceğini, duyabileceğini haber vermektedir. Bunu batılılar bulduktan sonra “işte bunun olacağını peygamberimiz haber vermişti” demek bizim için ayıp değil mi? Bu aletleri bizim bulmamız, icat etmemiz gerekmez mi? Bu alanın bilim adamları haydi kolları sıvasınlar, araştırmaya başlasınlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder