Ezd-i Şenûe kabilesinden Dımâd b. Sa'lebe, umre yapmak üzere
Mekke’ye gelmişti. Kendisi, Cahiliye devrinde, Peygamberimiz (a.s.)ın tanışı, dostu idi. Doktorluğa özenir,
delilere okur, ilim elde etmeye çalışırdı.
Dımâd, Mekke'ye gelince, Ebu Cehil, Utbe b. Rebia ve Ümeyye b. Halefin
bulunduğu bir mecliste oturdu. Ebu Cehil: "Şu adam bizim topluluğumuzu
dağıttı. Akıllarımızı akılsızlık, ölüp gitmiş baba ve atalarımızı dalâlete
düşmüş saydı. İlahlarımıza dil uzattı" dedi.
Ümeyye b. Halef de: "O,
hiç şüphesiz, deli bir adamdır!" dedi. Dımâd, müşriklerin "Muhammed
delidir!" dediklerini işitince, kendi kendine: "Ben gidip şu zâtı bir görseydim, tedavi
etseydim, belki Allah ona benim ellerimle şifa verirdi" diyerek,
müşriklerin meclislerinden kalktı. O gün, Peygamberimiz (a.s.)ı aradı,
bulamadı. Ertesi gün, tekrar aramaya çıktı. Buldu ve: "Yâ Muhammed! Ben
delilere okurum. Belki Allah benim elimle senin deliliğine de şifa verir! Okumamı
istersen, gel, sana da okuyayım. Sen, üzerindekini, gözünde büyütme! Ben
sendekinden daha ağırını tedavi etmişimdir, kurtulmuştur! Ben senin hakkında; Kavminin
akıllarını akılsızlık saymak, Topluluklarını
dağıtmak, Onlardan ölüp gitmiş olanların dalâlet içinde bulunduklarını
ileri sürmek, İlahlarını ayıplamak... gibi birtakım kötü huylardan söz
ettiklerini işittim. Bunu, kendisinde delilik bulunan adamdan başkası
yapmaz!" dedi.
Peygamberimiz (a.s.), Dımâd'a
şöyle mukabele buyurdu: "Hamd Allah'a mahsustur. Biz O'na hamdeder;
yardımı, bağışlanmayı da O'ndan dileriz. Nefislerimizin şerlerinden de Allah'a
sığınırız. Allah'ın doğru yola eriştirdiğini saptıracak yoktur! Saptırdığını da
doğru yola eriştirecek yoktur! Şüphesiz bilir ve bildiririm ki: Allah'tan başka
hiçbir ilah yoktur! O, birdir, tektir! O'nun eşi, ortağı yoktur! Yine, şüphesiz
bilir ve bildiririm ki: Muhammed, O'nun kulu ve resûlüdür!
Peygamberimiz (a.s.)ın
söyledikleri, Dımâd'ın çok hoşuna gitti: "Ben, hiçbir zaman, bundan daha güzel bir
kelam dinlememişimdir! Sen şu sözlerini bana tekrarlasana?" dedi.
Peygamberimiz (a.s.)
tekrarladı. Dımâd onu Peygamberimiz (a.s.)a iki kere daha tekrarlattı. "Vallahi,
ben kâhinlerin sözlerini de, sihirbazların sözlerini de, şairlerin sözlerini de
dinlemişimdir. Fakat senin şu sözlerin gibi hiçbir söz işitmemişimdir. Bunlar,
denizin dibine kadar varıp dayanmıştır!" dedi. "Sen nelere davet
ediyorsun?" diye sordu. Peygamberimiz:
"Seni boynundan putları
atıp, eşi, ortağı olmayan, bir ve tek olan Allah'a iman etmeye ve benim de
Allah'ın resûlü olduğuma şehadet getirmeye davet ediyorum" buyurdu. Dımâd:
"Ben bunu
yaparsam, bana ne var?" diye sordu. Peygamberimiz (a.s.): "Sana
Cennet var!" buyurdu, Dımâd: "Ben,
boynumdan putları atıp onlardan uzaklaşarak şehadet ederim ki: Allah'tan başka
hiçbir ilah yoktur! O, birdir; O'nun eşi, ortağı yoktur! Yine şehadet ederim
ki: Sen de, Allah'ın kulu ve resûlüsün! Getir, ver elini, sana İslâmiyet
üzerine bey'at edeyim!" dedi. Peygamberimiz (a.s.) elini uzattı. Dımâd
bey'at etti. Peygamberimiz (a.s.):
"Bu bey'at
kavmin adına da mı?" diye sordu. Dımâd:
"Kavmim adına da!" dedi. Peygamberimiz (a.s.): "Kendin adına da,
kavmin adına da mı?" diye sordu. Dımâd:
"Hem kendi adıma, hem kavmim adına!" dedi. Dımâd, böylece, hem kendi
adına, hem kavmi adına bey'at edip Müslüman oldu. Yüce Allah ondan razı olsun!
(İslam tarihi Asım Köksal)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder