Mesnevi’nin
beşinci cildinin başında Hazreti Mevlana şöyle der:
Şeriat
muma, kandile benzer. Sana yol gösterir. Yani ışıktır. Karanlıkta ışıksız,
gidemezsin. Ama ışığı ele almakla yol alınmaz. Yola girmek, yürümek lazım.
Işığın aydınlattığı yola girdin mi, işte o gidişin Tarîkat’dır. Hedefe varman
ise Hakîkat’dır.
Şeriat,
kitaptan veya hocadan kimya bilgisi öğrenmeye benzer. Tarikat ise öğrendiği
ilaçları kullanmak; Hakikat ise bu ilimi kullanarak bakırı altın yapmaktır.
Kimyacılar, biz bu bilgiyi biliyoruz diye kimya bilgisiyle sevinirler. Kimya
yapanlar, biz böyle işler yapıyoruz, diye kimya işlemiyle sevinirler. Hakikate
ulaşanlarsa: “Biz altın olduk, kimya bilgisinden de kurtulduk, kimya işleminden
de. Allah’ın azadlılarıyız biz, diye hakikatle sevinirler.
“Her
grup kendinde bulunan ile sevinmektedir.” (Mü’minun/53)
İkinci bir
temsil: Şeriat, tıp bilgisi, Tarikat tıp bilgisine göre perhiz etmek, ilaçları
içmektir. Hakikat ise ebedi sıhhate kavuşup ikisinden de kurtulmaktır. İnsan bu
hayattan ölünce şeriat ve tarikat ondan ayrılır ama hakikat kalır. Eğer hakikate
ermişse, “Ona, «gir Cennet'e!»
denildi. O da, «ah keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni, ikrama
lâyık görülen kişilerden kıldığını bir bilselerdi.»(Ya siin/26-27) diye çığlık atar. Yok hakikate ermemişse, “"Keşke
kitabım bana verilmeseydi. Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim. "Keşke
ölüm her şeyi bitirseydi." Malım bana hiçbir yarar sağlamadı. "Saltanatım
da yok olup gitti."(el-Haakka/25-29)
diye çığlık atar.
Şeriat bilmektir, tarikat amel etmektir, hakikat ise
Allah’a ulaşmaktır.
“Kim
Rabbine kavuşmayı arzu ederse sâlih bir amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete
hiç kimseyi ortak etmesin."(Kehf/110) (Mesnevi 5. Defter’in
ilk sayfası)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder