21 Mayıs 2020 Perşembe

Uteybe’ye Hazreti Peygamber (s.)in bedduası



 Kendisine peygamberlik gelmeden önce, Peygamberimiz (a.s.)ın kızı Hz. Ümmü Külsûm Ebu Leheb'in oğlu Uteybe ile, diğer kızı Hz. Rukayye de Ebu Leheb'in diğer oğlu Utbe ile nişanlanmış olup, henüz evlenmemiş bulunuyorlardı. Tebbet sûresi nazil olunca, Ebu Leheb'in karısı Ümmü Cemil oğullarına: "Rukayye ve Ümmü Külsûm dinden çıkmışlardır. Onları boşayın, ayrılın onlardan!" dedi. Ebu Leheb de, oğullarının her ikisine: "Muhammed'in kızını boşamazsan, başım başına haram olsun!" diyerek yemin etti. Bunun üzerine, Uteybe Peygamberimiz (a.s.)ın yanına gelerek:
"Ben senin dinini tanımıyorum. Kızından da ayrıldım. Artık ne sen beni sev, ne de ben seni sev­erim. Ne sen bana gel, ne de ben sana gelirim! dedikten sonra, Peygamberimiz (a.s.)ın gömleğini yırtıp cehennem olup gitti!
Uteybe o sırada ticaret maksadıyla Şam tarafına gitmek üzere idi. Ebu Leheb, Uteybe'nin satması için, Şam'a elbise yüklemişti. Peygamberimiz (a.s.) Uteybe'nin yapmış olduğu çılgınlığa karşı: "Allah'ım! Köpeklerinden bir köpeği onun üzerine sal!" diyerek aleyhinde beddua etti. Buna binaen, Ebu Leheb: "Muhammed'in oğlum aleyhindeki duasından çok korkuyorum!" dedi.
Uteybe Kureyşîlerden bir ticaret kafilesiyle yola çıktı. Zerka' denilen bir yerde geceleyin konakladılar. O gece bir aslan gelip çevrelerinde dolaşmaya başlayınca, Uteybe: "Vay anam! Vallahi, Muhammed'in dediği olacak, bu beni yiyecek! Benim katilim İbn Ebi Kebşe'dir. Kendisi Mekke'de, ben Şam'da olsam da!" dedi. Aslan o gece çevrelerinde dolaştıktan sonra dönüp gitti! Arkadaşları Uteybeyi ortalarına alıp uyudular. Arslan geri geldi. Aralarından geçti. Yavaş yavaş ve koklaya koklaya, Uteybe'nin yanına kadar vardı, başını yakalayıp öyle bir ısırışla ısırdı ki, işini bitiriverdi! Uteybe, can çekişirken: "Ben size 'Muhammed insanların en doğru sözlüsüdür, demedim mi? işte dediği çıktı." diyerek ölüp gitti. (İslam tarihi Asım Köksal)
Buraya ikinci bir olayı da eklemek uygun görüldü: ilk Müslümanlardan olan ve çok çile çekenlerden birisi olan Habbab demirci idi. Kılıç yapardı. Habbab'ın hanımefendisi Ümmü Enmar da, Müslüman olduğu için Habbab'ın başını ateşte kızdırdığı demirle dağlardı! Habbab, Peygamberimiz (a.s.)a varıp, Ümmü Enmar'dan şikâyetlendi. Peygamberimiz (a.s.): "Ey Allah! Habbab'a yardım et!" diyerek dua edince, Ümmü Enmar başından bir derde tutulup, köpeklerle birlikte ulur oldu! Kendisine: "Başını dağlat!" diye tavsiye edildi. Bunun üzerine, Habbab demiri alır, ateşte kızdırır, Ümmü Enmar'ın başını onunla dağlardı.
Ancak şunu unutmamalıdır ki, herkes yaptığının cezasını burada ödemez. Büyük mahkeme ahirettedir. Buradaki cezalar başkalarına ibret içindir ama hani ibret alıp da doğru yola gelen?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder