16 Mayıs 2020 Cumartesi

Kulluktan ve ibadetten kaçan kimsenin durumu, yükten kaçan bineğin durumuna benzer.



Yükten kaçıp dağa doğru giden merkebe sahibi arkasından bağırır: Behey şaşkın! Her tarafta yiyecek eşek arayan birçok kurtlar var. Gözümden kaybolursan karşına güçlü bir kurt çıkar ve kemiklerini şeker gibi kıtır kıtır yer. Böyle olmasa bile, her yerde ot bulamazsın, kış geliyor soğuktan donar ölürsün. Gel sen ahıra dön, yük taşımaya katlan; ben de sana saman ve yem vereyim, ahırda barındırayım. Çünkü senin canın benim elimde. Seni kullanmamdan, yük ağırlığından kaçma! Seyisi kabul edip rahvan yürümeyi gönüllü olarak öğrenen at, sultanların bineği olur. En harika yemlerle beslenir.  
Hazreti Peygamber Sallallahü aleyhi ve sellem de nefis katırlarına bakan seyistir. İnsanları eğitmek için gönderilmiştir. Allah’ın emri ile insanları çağırıyor:
(Ey Muhammed!) De ki: "Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın.  Meşru bir hak karşılığı olmadıkça, Allah'ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin.  İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız."(En’am/151)
Yük taşımaktan kaçan merkebin akıbeti kurtlara yem olmaktır. Kendisini yaratan rabbinin davetinden kaçanların sonu ise ateştir. Oysa Allah kullarını esenliğe, huzura ve ebedi mutluluğa çağırıyor.
“Allah, darüsselâma (esenlik yurdu olan cennete) çağırıyor.” (Yunus/25)
Yerde ve göklerde bulunan her şey kendisi için yaratılan insan, kendisinin da Allah’a ait olduğunu kabul ederse, yüceler yücesi makamlara erişir. Geçici dünyada iyi bir yer elde etmek için bir üstteki amirine elinden gelen bütün imkanı kullandığı halde, kendisini insan olarak yaratan ve ebedi cennetle taltif etmek isteyen rabbine karşı severek ibadet etmez mi?
Eğer aklını kullanarak evet derse ne mutlu ona. Kabul etmeyip de firavun gibi baş kaldırırsa, sonu dünyada kızıl denizde boğulmak, ahirette ise en şiddetli azaplara, ateşe duçar olmaktır.  
Bu yazı, Mesnevi’nin 4. Defter 1995-2000 no’lu beyitlerinden alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder