22 Nisan 2020 Çarşamba

Dünya dört kişinindir.




İnsanların kimi, diğerlerini malının çokluğu ile, kimi, makamı (koltuğu ile, kimi de yüz güzelliği ile değerlendirirler. Oysa bunların hepsi de geçici şeylerdir. Koltuk yarın başkalarına, mal mirasçılara kalır; güzellik ise yarın toprak olup gider. Bunu Yunus Emre (k.s.) ne güzel dile getirmiş:

Sinleri (mezarları) gördüm

Teferrüc eyleyu vardım, sabahın sinleri gördüm (Teferrüc-gezinti)
Karışmış kara toprağa, şu nazik tenleri gördüm
Çürümüş, toprak olmuş ten, sin içinde yatar pinhan
Boşanmış damar akmış kan, batmış kefenleri gördüm
Yıkılmış sinleri dolmuş, evleri belirsiz olmuş,
Kamu endişeden kalmış, ne düşvar halleri gördüm (Düşvar-perişan)
Yaylalar yaylamaz olmuş, kışlalar kışlamaz olmuş,
Bar tutmuş, söylemez olmuş, ağızda dilleri gördüm
 Kimisi zevk ü işrette, kimi saz ü beşarette,
Kimi bela vü mihnette, dün olmuş günleri gördüm (dün – gece)
Soğulmuş şol kara gözler, belirsiz olmuş ay yüzler,
Kara toprağın altında, gül deren elleri gördüm
Kimisi boynunu eğmiş, tenini toprağa salmış,
Anasına küsüp gitmiş, boynun buranları gördüm
Kimi zari kılıp ağlar, zebaniler canın dağlar,
Tutuşmuş sinleri oda, çıkan tütünleri gördüm
Yunus bunu kande gördü, gelip bize haber verdi (Kande –nerde)
Aklım vardı, bilim şaştı, ;nitekim şunları gördüm.
عَنْ أَبي كَبْشَةَ الأَنْمَارِيِّ ، أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ :ثَلاَثَةٌ أُقْسِمُ عَلَيْهِنَّ ، وَأُحَدِّثُكُمْ حَدِيثًا فَاحْفَظُوهُ ، قَالَ : مَا نَقَصَ مَالُ عَبْدٍ مِنْ صَدَقَةٍ ، وَلاَ ظُلِمَ عَبْدٌ مَظْلِمَةً ، فَصَبَرَ عَلَيْهَا ، إِلاَّ زَادَهُ اللهُ عِزًّا ، وَلاَ فَتَحَ عَبْدٌ بَابَ مَسْأَلَةٍ ، إِلاَّ فَتَحَ اللهُ عَلَيْهِ بَابَ فَقْرٍ ، أَوْ كَلِمَةً نَحْوَهَا ، وَأُحَدِّثُكُمْ حَدِيثًا فَاحْفَظُوهُ ، قَالَ : إِنَّمَا الدُّنْيَا لأَرْبَعَةِ نَفَرٍ : عَبْدٍ رَزَقَهُ اللهُ مَالاً وَعِلْمًا ، فَهُوَ يَتَّقِي فِيهِ رَبَّهُ ، وَيَصِلُ فِيهِ رَحِمَهُ ، وَيَعْلَمُ ِللهِ فِيهِ حَقًّا ، فَهَذَا بِأَفْضَلِ الْمَنَازِلِ ، وَعَبْدٍ رَزَقَهُ اللهُ عِلْمًا وَلَمْ يَرْزُقْهُ مَالاً ، فَهُوَ صَادِقُ النِّيَّةِ ، يَقُولُ : لَوْ أَنَّ لِي مَالاً لَعَمِلْتُ بِعَمَلِ فُلاَنٍ ، فَهُوَ بِنِيَّتِهِ ، فَأَجْرُهُمَا سَوَاءٌ ، وَعَبْدٍ رَزَقَهُ اللهُ مَالاً وَلَمْ يَرْزُقْهُ عِلْمًا ، فَهُوَ يَخْبِطُ فِي مَالِهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ ، لاَ يَتَّقِي فِيهِ رَبَّهُ ، وَلاَ يَصِلُ فِيهِ رَحِمَهُ ، وَلاَ يَعْلَمُ ِللهِ فِيهِ حَقًّا ، فَهَذَا بِأَخْبَثِ الْمَنَازِلِ ، وَعَبْدٍ لَمْ يَرْزُقْهُ اللهُ مَالاً وَلاَ عِلْمًا ، فَهُوَ يَقُولُ : لَوْ أَنَّ لِي مَالاً لَعَمِلْتُ فِيهِ بِعَمَلِ فُلاَنٍ ، فَهُوَ بِنِيَّتِهِ ، فَوِزْرُهُمَا سَوَاءٌ. أخرجه أحمد 4/231
Ebu Kebşe el-Ensarî (r.a.) Resûlullah (Sallallahü aleyhi ve sellem)den şöyle işittiğini rivayet eder. Resûlullah (s.) buyurdu ki: üç şey üzerine yemin ediyorum. Ebu Kebşe: Size bir hadis söylüyorum ki ezberleyin, iyi belleyin: Sadaka vermekle kulun malı azalmaz. Kul bir zulme ve haksızlığa uğrar da ona sabrederse Allah da onun izzetini artırır. Kul dilenme kapısını kapatırsa, (İnsanlardan istemezse, dilenmezse) Allah da onun fakirlik(ten kurtuluş) kapısını açar. “Ya da buna benzer bir şey buyurdu.)
Bir hadis daha söylüyorum ezberleyin: Dünya dört kişinindir.
1-                     Allah bir kula mal ve ilim verir. O da (o malı harcamada) rabbine karşı takvayı tercih eder, o malla sıla-i rahm eder, akrabayı gözetir; ve bu malda Allah’ın hakkının olduğunu bilir (yani zekat ve sadakasını verir.) işte bu en efdal menzildir.
2-             2- bir kul ki Allah ona ilim vermiş ama mal vermemiş. O ise sadık ve samimi niyetle “keşke benim de malım olsa da falan kimse gibi yapsam (sadakasını zekatını versem) der. Bu da önceki gibi sevap alır.
3-             3- Bir kul ki  Allah ona mal vermiş ama ilim vermemiş. O da bilgisizce o malı şuursuzca harcar. O da (o malı harcamada) rabbine karşı müttaki davranmaz, O’nun için sıla-i rahm yapmaz, Bu malda rabbinin hakkı olduğunu bilmez. İşte bu da en kötü menzildedir.
4-             4- Bir kul ki Allah ona mal da vermemiş, ilim de. Bu kimse de “keşke benim malım da olsaydı da falan kimse gibi (3. kul gibi) harcasaydım” der. Niyeti aynen öyledir. Onun için ikisinin de (3. ile 4.nün) günahı eşittir. (Tirmizi. Zühd/17, Ahmed 4/231)
Dostlarınla paylaş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder