İrtidat, dinden dönmek, İslam dinini terk etmek demektir. İslam
dinini terk edip başka dine geçtiğini söyleyenler, İslam’a göre geçtiği dinin
mensuplarından sayılmazlar. Yani “Ehli kitap denilen îsevîler veya Mûsevîler
gibi muameleye tabi tutulmazlar. Yani bir Hıristiyan’ın ya da Yahudi’nin
kestiği hayvanın eti bize helal iken, mürtedin kestiği yenmez. Rabbimiz bize İslam
dininde devamlı kalmamızı, bu hususta dua etmemizi bile istemektedir. Mesela:
"Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra
kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok
bahşedensin." (Al-i İmran/8)
“Allah, sizin için bu dini (İslâm'ı)
seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün"(Bakara/132)
Durum böyle olmakla beraber az da olsa
irtidat olayları zaman zaman olagelmiştir. Tabi ki bunların dinden dönmelerinin
zararı sadece kendilerine olmuştur. Onlarla ilgili olarak Rabbimiz bakın ne
buyuruyor:
“Ey iman edenler! Sizden kim dininden
dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki,
Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Onlar mü'minlere karşı alçak
gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu
yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah'ın bir
lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. (Maide/54)
Bu âyet-i kerîmede Allah Teâlâ dinden çıkanların yerine yaratacağı
insanların şu dört vasfını bildirmektedir. Bunlar bir insanın Allah Teâlâ
tarafından sevildiğinin işaretleridir:
Mü’minlere karşı alçak gönüllü olmak,
Kâfirlere
karşı izzetli ve zorlu davranmak,
Allah yolunda
cihad etmek,
Ayıplayanların
ayıplamasından korkmamak.
Bu sayılan özellikler kimin hayatında varsa, Allah’ın sevgisini
kazanmış demektir. Kimde bu tavırlar yoksa veya bunların zıddı varsa, Allah’ın
sevgisine kavuşabilmek için hayatını bu çizgiye getirmekten başka çaresi
olmadığını bilmelidir.
Müslümanlara kaba ve katı davrananlar, kâfirler karşısında ise süt
dökmüş kedi gibi tavır alanlar, cihaddan uzak duranlar ve müslüman
oldukları için kendilerine yöneltilen bir takım karalamaları sineye çekip
çekingenlik gösterenler, tavırlarını yeniden gözden geçirmelidirler.
Tefsirciler burada,
bu âyetin haber verişine uygun olmak üzere, çeşitli zamanlarda meydana gelen birçok
irtidat (dinden dönme) olayından bahsetmişlerdir ki, üçü Resûlullah'ın vefatından
önce vâki olmuştur.
1- Benî Müdlic
(Müdlic oğulları)in dinden dönmeleridir ki, reisleri Zülhımar denilen Esvedü'l-Ansî
ve onun etbaıdır. Bu bir kâhin idi, Yemen'de peygamberlik iddia ederek bazı
beldeleri istila edip Resûlullah'ın memurlarını çıkarmış, birçok kimse de ona
inanarak dinden çıkmıştı. Allah Teâlâ da onu Feyrûz-i Deylemî'nin eliyle helak
etti. Gece vakti basılıp öldürüldü, o gece Resûlullah bunu haber verdi,
Müslümanlar sevindiler ve ertesi gün idi ki, 12 rebiul’evvel pazartesi günü
Peygamberimizin vefatı vuku buldu. Sonra rebiulevvelin sonunda da Yemen'den
Esved’ül-Ansî’nin öldürüldüğü haberi geldi.
2- Müseylemetü'l-Kezzâb'ın
kavmi olan Benî Hanife (Hanife oğulları)nin dinden dönüşüdür. Bu yalancı da Yemen’de
peygamberlik iddia etmiş, Resûlullah'a şöyle yazmıştı: “Allah’ın resulü
Müseyleme’den Allah’ın resulü Muhammed’e... Ben de senin (peygamberlik) işine ortak edildim. Bundan
böyle yeryüzünün yarısı bizim, yarısı da Kureyşindir…” (Bir
rivayette: yarısı benimdir, yarısı da senindir).
Peygamberimiz de şöyle cevap vermişti: “Allah’ın
resulü Muhammed’den yalancı Müsleyleme’ye... Selam hidayete tabi olanlara
olsun... Yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı yapar.
Şüphesiz güzel akıbet takva sahiplerine aittir." (İbn
Hişam, 2/600-601)
Sonra Hz. Ebu Bekir halife olduğu zaman bunun
üzerine asker gönderip harp etti ve Hz. Hamza'nın katili Vahşi eliyle
öldürüldü. Vahşi: "Ben cahiliye zamanında insanların hayırlısını, müslümanlığım
zamanında da insanların en şerlisini öldürdüm" derdi.
3- Tuleyha
b. Huveylid'in kavmi olan Benî Esed (Esed oğulları)'in dinden dönüşüdür ki,
Tuleyha da Peygamberimizin vefatı sıralarında peygamberlik iddia etmişti. Buna
da Hz. Ebu Bekir, Hâlid b. Velid'i gönderdi. Savaştan sonra Tuleyha yenildi,
Şam'a kaçtı. Bundan sonra İslâm'a girdi ve çok güzel Müslüman oldu ki, İran
harpleri gibi büyük savaşlarda en güzel hizmet eden büyüklerden oldu.
Diğer yedi fırka da
Peygamberimizin vefatından sonra Hz. Ebu Bekir zamanında dinden dönmüş idi ki
bunlar:
4- Secah binti
Münzir'in kavmi olan Temim'in bir kısmı ki, bu Secah isimli kadın
Müseylemetü'l-Kezzâb ile evlenmişti ve kıssası meşhurdur. Ebu'l-Alâ, el-Mearri
adlı kitabında şöyle demiştir: “Secah dul kaldı, Müseylime de onu sevdi. Dünya
insanları içinde o bir yalancı kadın, öteki de yalancı bir erkektir". (küp
yuvarlanmış kapağını bulmuş, bal yuvarlanmış peteğini bulmuş, .ok. yuvarlanmış
topağını bulmuş ata sözü bunlar için ne kadar manidardır)
5- Cebele b.
Eyhem'in kavmi olan Gassân ki, bu Cebele de Hz. Ömer zamanında İslâm'a
girmişti: Tavaf yaparken bir fakir onun ayağına basmış. O da var gücüyle fakire
bir tokat atmış. Fakir durumu Hazreti Ömer’e dava ile vurmuş olduğu bir tokattan
dolayı, kısas yapılmasını istemiş. Hazreti Ömer’in: “Niçin vurdun” sorusuna O:
Ben, Gassan’ın meliki Cebele bin Eyhem. O ise sıradan bir adam. Kâbe’ye hürmet
ettiğim için kendimi zor zapt ettim. Değilse onun kellesini uçuracaktım” demiş.
Bunun üzerine Hazreti Ömer: kısas olarak o bedeviye, Cebele’ye bir tokat
atmasını emredince cebele: “sizin adaletiniz bu mu? Ben böyle bir dini
istemiyorum, diyerek mürted olmuş, dinden dönmüş ve Rum beldelerine kaçmıştır.
Görülüyor ki bu
olaylar, sadece ferdî bir dinden dönme halinde kalmamıştır. Birçok kimseler de
bunların peşlerine takılmışlardır.
Bu ayetin ifade
ettiği anlamlara bakıldığında, ecdadımız Osmanlıların da uzun süre İslam’ın
bayraktarlığını yaptığını tarih bize haber vermektedir. Hatta Fatih Sultan
Mehmet Han Hazretinin sözü bu tezi doğrulamaktadır:
İmtisal-i câhidû fillah olupdur niyyetüm
Ehl-i İslam’ın mücered gayretidir
gayretüm
………………………………………………..
Ey Muhammed, mûcizât-ı Ahmed-i Muhtar ile
Umarım galip ola
a’dâ-yı dine devletüm.[1]
Şimdiki dildeki
anlamı:
Benim niyetim, “Allah yolunda cihad
edin” ayetinin hükmüne sarılmaktır.
Bütün gayretim, çabalamam sadece
İslam dininin payidar olması içindir.
Seçkin Peygamber Hazreti Muhammed’in
mucizesi olarak,
Din düşmanlarına
devletimin galip olmasını ümit etmekteyim.
Diğer yazılarıma bloğumdan erişebilirsiniz:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder