15 Nisan 2020 Çarşamba

irtidat olayları ve sonrası



İrtidat, dinden dönmek, İslam dinini terk etmek demektir. İslam dinini terk edip başka dine geçtiğini söyleyenler, İslam’a göre geçtiği dinin mensuplarından sayılmazlar. Yani “Ehli kitap denilen îsevîler veya Mûsevîler gibi muameleye tabi tutulmazlar. Yani bir Hıristiyan’ın ya da Yahudi’nin kestiği hayvanın eti bize helal iken, mürtedin kestiği yenmez. Rabbimiz bize İslam dininde devamlı kalmamızı, bu hususta dua etmemizi bile istemektedir. Mesela:
 "Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin." (Al-i İmran/8)
“Allah, sizin için bu dini (İslâm'ı) seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün"(Bakara/132)
Durum böyle olmakla beraber az da olsa irtidat olayları zaman zaman olagelmiştir. Tabi ki bunların dinden dönmelerinin zararı sadece kendilerine olmuştur. Onlarla ilgili olarak Rabbimiz bakın ne buyuruyor:
 “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah'ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. (Maide/54)
Bu âyet-i kerîmede Allah Teâlâ dinden çıkanların yerine yaratacağı insanların şu dört vasfını bildirmektedir. Bunlar  bir insanın Allah Teâlâ tarafından sevildiğinin işaretleridir:
Mü’minlere karşı alçak gönüllü olmak,
Kâfirlere karşı izzetli ve zorlu davranmak,
Allah yolunda cihad etmek,
Ayıplayanların ayıplamasından korkmamak.
Bu sayılan özellikler kimin hayatında varsa, Allah’ın sevgisini kazanmış demektir. Kimde bu tavırlar yoksa veya bunların zıddı varsa, Allah’ın sevgisine kavuşabilmek için hayatını bu çizgiye getirmekten başka çaresi olmadığını bilmelidir.
Müslümanlara kaba ve katı davrananlar, kâfirler karşısında ise süt dökmüş kedi gibi tavır alanlar, cihaddan  uzak duranlar ve müslüman oldukları için kendilerine yöneltilen bir takım karalamaları sineye çekip çekingenlik gösterenler,  tavırlarını yeniden gözden geçirmelidirler.
Tefsirciler burada, bu âyetin haber verişine uygun olmak üzere, çeşitli zamanlarda meydana gelen birçok irtidat (dinden dönme) olayından bahsetmişlerdir ki, üçü Resûlullah'ın vefatından önce vâki olmuştur.
1- Benî Müdlic (Müdlic oğulları)in dinden dönmeleridir ki, reisleri Zülhımar denilen Esvedü'l-Ansî ve onun etbaıdır. Bu bir kâhin idi, Yemen'de peygamberlik iddia ederek bazı beldeleri istila edip Resûlullah'ın memurlarını çıkarmış, birçok kimse de ona inanarak dinden çıkmıştı. Allah Teâlâ da onu Feyrûz-i Deylemî'nin eliyle helak etti. Gece vakti basılıp öldürüldü, o gece Resûlullah bunu haber verdi, Müslümanlar sevindiler ve ertesi gün idi ki, 12 rebiul’evvel pazartesi günü Peygamberimizin vefatı vuku buldu. Sonra rebiulevvelin sonunda da Yemen'den Esved’ül-Ansî’nin öldürüldüğü haberi geldi.
2- Müseylemetü'l-Kezzâb'ın kavmi olan Benî Hanife (Hanife oğulları)nin dinden dönüşüdür. Bu yalancı da Yemen’de peygamberlik iddia etmiş, Resûlullah'a şöyle yazmıştı: “Allah’ın resulü Müseyleme’den Allah’ın resulü Muhammed’e... Ben de senin (peygamberlik) işine ortak edildim. Bundan böyle yeryüzünün yarısı bizim, yarısı da Kureyşindir…” (Bir rivayette: yarısı benimdir, yarısı da senindir).
 Peygamberimiz de şöyle cevap vermişti: “Allah’ın resulü Muhammed’den yalancı Müsleyleme’ye... Selam hidayete tabi olanlara olsun... Yeryüzü  Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı yapar. Şüphesiz güzel akıbet takva sahiplerine aittir." (İbn Hişam, 2/600-601)

  Sonra Hz. Ebu Bekir halife olduğu zaman bunun üzerine asker gönderip harp etti ve Hz. Hamza'nın katili Vahşi eliyle öldürüldü. Vahşi: "Ben cahiliye zamanında insanların hayırlısını, müslümanlığım zamanında da insanların en şerlisini öldürdüm" derdi.
3- Tuleyha b. Huveylid'in kavmi olan Benî Esed (Esed oğulları)'in dinden dönüşüdür ki, Tuleyha da Peygamberimizin vefatı sıralarında peygamberlik iddia etmişti. Buna da Hz. Ebu Bekir, Hâlid b. Velid'i gönderdi. Savaştan sonra Tuleyha yenildi, Şam'a kaçtı. Bundan sonra İslâm'a girdi ve çok güzel Müslüman oldu ki, İran harpleri gibi büyük savaşlarda en güzel hizmet eden büyüklerden oldu.
Diğer yedi fırka da Peygamberimizin vefatından sonra Hz. Ebu Bekir zamanında dinden dönmüş idi ki bunlar:
4- Secah binti Münzir'in kavmi olan Temim'in bir kısmı ki, bu Secah isimli kadın Müseylemetü'l-Kezzâb ile evlenmişti ve kıssası meşhurdur. Ebu'l-Alâ, el-Mearri adlı kitabında şöyle demiştir: “Secah dul kaldı, Müseylime de onu sevdi. Dünya insanları içinde o bir yalancı kadın, öteki de yalancı bir erkektir". (küp yuvarlanmış kapağını bulmuş, bal yuvarlanmış peteğini bulmuş, .ok. yuvarlanmış topağını bulmuş ata sözü bunlar için ne kadar manidardır)
5- Cebele b. Eyhem'in kavmi olan Gassân ki, bu Cebele de Hz. Ömer zamanında İslâm'a girmişti: Tavaf yaparken bir fakir onun ayağına basmış. O da var gücüyle fakire bir tokat atmış. Fakir durumu Hazreti Ömer’e dava ile vurmuş olduğu bir tokattan dolayı, kısas yapılmasını istemiş. Hazreti Ömer’in: “Niçin vurdun” sorusuna O: Ben, Gassan’ın meliki Cebele bin Eyhem. O ise sıradan bir adam. Kâbe’ye hürmet ettiğim için kendimi zor zapt ettim. Değilse onun kellesini uçuracaktım” demiş. Bunun üzerine Hazreti Ömer: kısas olarak o bedeviye, Cebele’ye bir tokat atmasını emredince cebele: “sizin adaletiniz bu mu? Ben böyle bir dini istemiyorum, diyerek mürted olmuş, dinden dönmüş ve Rum beldelerine kaçmıştır.
Görülüyor ki bu olaylar, sadece ferdî bir dinden dönme halinde kalmamıştır. Birçok kimseler de bunların peşlerine takılmışlardır.
Bu ayetin ifade ettiği anlamlara bakıldığında, ecdadımız Osmanlıların da uzun süre İslam’ın bayraktarlığını yaptığını tarih bize haber vermektedir. Hatta Fatih Sultan Mehmet Han Hazretinin sözü bu tezi doğrulamaktadır:
İmtisal-i câhidû fillah olupdur niyyetüm
Ehl-i İslam’ın mücered gayretidir gayretüm
………………………………………………..
Ey Muhammed, mûcizât-ı Ahmed-i Muhtar ile
Umarım galip ola a’dâ-yı dine devletüm.[1]
Şimdiki dildeki anlamı:
Benim niyetim, “Allah yolunda cihad edin” ayetinin hükmüne sarılmaktır.
Bütün gayretim, çabalamam sadece İslam dininin payidar olması içindir.
Seçkin Peygamber Hazreti Muhammed’in mucizesi olarak,
Din düşmanlarına devletimin galip olmasını ümit etmekteyim.
Diğer yazılarıma bloğumdan erişebilirsiniz:


[1]           Örneklerle İslam Ahlâkı s. 250, Fatih’in şiirleri s. 81 den alıntı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder