Genel olarak
Hıristiyanların ve Musevilerin (Yahudilerin) İslam dinine karşı tutumlarını Bakara
suresinin 120. Ayetinde şöyle ifade etmektedir:
وَلَنْ تَرْضٰى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارٰى حَتّٰى تَتَّبِعَ
مِلَّتَهُمْ قُلْ اِنَّ هُدَى اللّٰهِ هُوَ الْهُدٰى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ
اَهْوَاءَهُمْ بَعْدَ الَّذٖى جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ
وَلِىٍّ وَلَا نَصٖيرٍ
“Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler
ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: "Allah'ın yolu
asıl doğru yoldur." Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve
keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne bir
yardımcı vardır.”(Bakara/120)
Genel durum böyle olmakla beraber, Yahudilerin islam’a en şiddetli düşman
olduklarını, Hıristiyanların ise birçoklarının akıllarını kullanarak Müslüman
olduklarını, olacaklarını aşağıdaki ayetler bize haber vermektedir:
لَتَجِدَنَّ اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً
لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذٖينَ اَشْرَكُوا وَلَتَجِدَنَّ
اَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا الَّذٖينَ قَالُوا اِنَّا نَصَارٰى ذٰلِكَ
بِاَنَّ مِنْهُمْ قِسّٖيسٖينَ وَرُهْبَانًا وَاَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ*
: (Ey Muhammed!) İman edenlere
düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah'a
ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından
en yakınının da "Biz hıristiyanlarız" diyenler olduğunu mutlaka
görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de
taslamazlar. (Maide / 82)
وَاِذَا سَمِعُوا مَا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ تَرٰى اَعْيُنَهُمْ تَفٖيضُ
مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّ يَقُولُونَ رَبَّنَا اٰمَنَّا
فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدٖينَ*
Peygamber'e indirileni (Kur'an'ı) dinledikleri zaman
hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. "Ey
Rabbimiz! İnandık. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenler (Muhammed'in ümmeti)
ile beraber yaz" derler. (Maide/83)
وَمَا لَنَا لَا نُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَا جَاءَنَا مِنَ
الْحَقِّ وَنَطْمَعُ اَنْ يُدْخِلَنَا رَبُّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِحٖينَ*
"Rabbimizin, bizi salihler topluluğuyla beraber
(cennete) koymasını umarken, Allah'a ve bize gelen gerçeğe ne diye
inanmayalım?" (Maide/84)
فَاَثَابَهُمُ اللّٰهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا
الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا وَذٰلِكَ جَزَاءُ الْمُحْسِنٖينَ*
Dedikleri bu söze karşılık Allah onlara, devamlı
kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. İşte bu,
iyilik yapanların mükâfatıdır.(Maide/85)
وَالَّذٖينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا اُولٰئِكَ
اَصْحَابُ الْجَحٖيمِ*
İnkâr edenlere ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince,
işte onlar cehennemliklerdir. (Maide/86)
Rivayet ediliyor
ki, bu beş âyet (Maide/82-86) Necaşi ve ashabı (arkadaşları) hakkında inmiştir.
İlk Muhacirlerin Habeşistan'a göç ettikleri zaman Mekke müşrikleri arkalarından
bir grup insan göndermiş ve Necâşî'yi aleyhlerinde tahrik ve teşvik ederek
onlara baskı yaptırmak ve perişan ettirmek istemişlerdi. Bunun üzerine Necâşî,
ileri gelen keşişler ve rahipler ile bir toplantı yapmış ve Müslümanlarla
müşrikleri de oraya davet etmiş idi. Bu mecliste toplandıkları zaman Necâşî
Müslümanlara seslenerek: "Kitabınızda Hz. Meryem'in zikri (anılışı) var
mıdır?" diye sormuş, Ca'fer b. Ebî Tâlib hazretleri de: "Evet, onun
adına mensub (nisbet edilen) bir sûre vardır." Demiş ve Meryem suresinde
Hazreti Meryemle ilgili ayetleri okumuştur. O ayetlerin mealleri:
(16-17) (Ey Muhammed!) Kitap'ta
(Kur'an'da) Meryem'i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere
çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde
germişti. Biz, ona Cebrail'i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde
görünmüştü.
Meryem, "Senden, Rahmân'a
sığınırım. Eğer Allah'tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)" dedi.
Cebrail, "Ben ancak Rabbinin
elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim" dedi.
Meryem, "Bana hiçbir insan
dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım hâlde, benim nasıl çocuğum
olabilir?" dedi.
Cebrail, "Evet, öyle. Rabbin diyor
ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet
kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir
iştir" dedi.
- Böylece Meryem, çocuğa gebe kaldı ve
onunla uzak bir yere çekildi.
- Doğum sancısı onu bir hurma ağacına
yöneltti. "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!"
dedi.
Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından
ona şöyle seslendi: "Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere
akıttı."
- "Hurma ağacını kendine doğru
silkele ki sana taze hurma dökülsün."
- "Ye, iç, gözün aydın olsun.
İnsanlardan birini görecek olursan, "Şüphesiz ben Rahmân'a susmayı adadım.
Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım" de.
27 - Kucağında çocuğu ile halkının
yanına geldi. Onlar şöyle dediler: "Ey Meryem! Çok çirkin bir şey
yaptın!"
- "Ey Hârûn'un kız kardeşi! Senin
baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi."
Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun
diye) ona işaret etti. "Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?"
dediler.
Bebek şöyle konuştu: "Şüphesiz ben
Allah'ın kuluyum. Bana kitabı (İncil'i) verdi ve beni bir peygamber
yaptı."
"Nerede olursam olayım beni kutlu
ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti."
- "Beni anama saygılı kıldı. Beni
azgın bir zorba kılmadı."
- "Doğduğum gün, öleceğim gün ve
diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir)."
- Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre
Meryem oğlu İsa işte budur. (Meryem/ 16-34
"İşte
Meryem oğlu İsa budur." âyetine kadar Meryem sûresini okumuş ve bundan
dolayı Necâşi ağlamış idi. Sonra Necâşi Medine'ye Peygamber'imize yetmiş
kişilik bir grup göndermiş, Resûlullah (s.a.v.) da onlara Yâsîn sûresini
okumuş, aynı şekilde bunlarda ağlamışlar ve iman etmişlerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder