Ara sıra bazı kimselerin “Hazreti Peygamber (s.) gününde
halka halinde topluca zikir etmek var mıydı” diye sorduklarına şahit oluyoruz.
Dinimizi ana kaynağı Kur’an ve Sünnet yani hadis-i şerifler olduğuna göre
aşağıdaki hadislere bir göz atalım:
عَنْ أَبِي
سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ رَضِيَ
اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : خَرَجَ مُعَاوِيَةُ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَلَى حَلْقَةٍ
فِي الْمَسْجِدِ ، فَقَالَ : مَا أَجْلَسَكُمْ ؟ قَالُوا : جَلَسْنَا نَذْكُرُ
اللَّهَ ، قَالَ : آللَّهُ ، مَا أَجْلَسَكُمْ إِلا ذَلِكَ ؟ قَالُوا : وَاللَّهِ
مَا أَجْلَسَنَا إِلا ذَلِكَ ، قَالَ : أَمَا إِنِّي لَمْ أَسْتَحْلِفْكُمْ
تُهْمَةً لَكُمْ ، وَمَا كَانَ أَحَدٌ بِمَنْزِلَتِي مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَقَلَّ عَنْهُ حَدِيثًا مِنِّي ، إِنَّ رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَرَجَ عَلَى حَلْقَةٍ مِنْ
أَصْحَابِهِ ، فَقَالَ : " مَا
أَجْلَسَكُمْ ؟ قَالُوا : جَلَسْنَا نَذْكُرُ اللَّهَ وَنَحْمَدُهُ عَلَى مَا
هَدَانَا لِلإِسْلامِ ، وَمَنَّ عَلَيْنَا بِكَ ، قَالَ : آللَّهُ مَا
أَجْلَسَكُمْ إِلا ذَلِكَ ؟ قَالُوا : وَاللَّهِ مَا أَجْلَسَنَا إِلا ذَلِكَ ،
قَالَ : أَمَا إِنِّي لَمْ أَسْتَحْلِفْكُمْ تُهْمَةً لَكُمْ ، وَلَكِنَّهُ أَتَانِي جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلامُ
فَأَخْبَرَنِي أَنَّ اللَّهَ يُبَاهِي بِكُمُ الْمَلائِكَةَ " ، رَوَاهُ
مُسْلِمٌ فِي الصَّحِيحِ
Ebu Saîd’el-Hudrî
(r.a.) derki: Muaviye (r.a.)mescidde halka halinde oturan bir cemaatin yanına
geldi ve: “Buraya niçin toplandınız?” diye sordu. Onlar: “Oturduk, Allah’ı
zikrediyoruz” dediler.
-
Size and veriyorum, gerçekten
bunun için mi toplandınız?
-
Evet, vallahi yalnız bunun için
toplandık.
-
Ben size yemin verdiğim, size
inanmadığım için değildir. Resulullah’ın yanında benden daha az hadis rivayet
eden kimse yoktur. (şunu kesinlikle söylüyorum): Resûlullah Sallallahü aleyhi
ve sellem eshabından bir cemaatin yanına vardı ve: “Niçin oturuyorsunuz” diye
sordu. Onlar: Allah’ı zikrediyoruz, bizi İslam’la şereflendirdiği ve bize bunu
bahşettiğinden dolayı hamd etmek ve şükretmek için oturuyoruz” dediler.
-
Size and veriyorum, gerçekten bunun için mi
toplandınız? Dedi.
-
Evet, vallahi yalnız bunun için
toplandık.
- Ben size yemin
vermem, size inanmadığım için değildir. Fakat şu anda Cebrail aleyhisselam bana
geldi ve: “Allahü Teâlânın sizinle, meleklere karşı öğündüğünü (görüyormusunuz
kullarımı! dediğini) haber verdi” dedi. (Müslim Zikr/bab 11-40)
- وعنْ أَبي
هُريرةَ رضي اللَّه عنهُ قال : قالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
: « إِنَّ للَّهِ تَعالى ملائِكَةً يَطُوفُونَ في الطُّرُق يَلْتَمِسُونَ أَهْلَ
الذِّكْرِ ، فإِذا وَجدُوا قَوْماً يذكُرُونَ اللَّه عَزَّ وَجلَّ، تَـنَادَوْا :
هَلُمُّوا إِلى حاجتِكُمْ ، فَيَحُفُّونَهم بِأَجْنِحَتِهم إِلى السَّمَاء
الدُّنْيَا ، فَيَسأَلهُم رَبُّهُم وَهُوَ أَعْلم : ما يقولُ عِبَادِي ؟ قال :
يَقُولُونَ : يُسبِّحُونَكَ وَيُكَبِّرونَكَ ، ويحْمَدُونَكَ ، ويُمَجِّدُونَكَ ،
فيقولُ : هل رأَوْني ؟ فيقولون : لا واللَّهِ ما رأَوْكَ ، فَيَقُولُ : كَيْفَ لو
رَأَوْني؟، قال : يقُولُون لو رَأَوْكَ كانُوا أَشَدَّ لكَ عِبادَةً ، وأَشَدَّ
لكَ تمْجِيداً ، وأَكثرَ لكَ تَسْبِيحاً . فَيَقُولُ : فماذا يَسأَلُونَ ؟ قال :
يَقُولونَ : يسأَلُونَكَ الجنَّةَ . قالَ : يقولُ : وَهل رَأَوْهَا ؟ قالَ :
يَقُولُونَ : لا وَاللَّه ياربِّ مَا رأَوْهَا . قَالَ : يَقُولُ : فَكَيْفَ لو
رَأَوْهَا ؟، قال: يَقُولُونَ : لو أَنَّهُم رأَوْها كَانُوا أَشَدَّ علَيْهَا
حِرْصاً ، وَأَشَدَّ لهَا طَلَباً ، وَأَعْظَم فِيها رغْبة. قَالَ : فَمِمَّ
يَتَعَوَّذُونَ ؟ قَالَ : يقولُون يَتعَوَّذُونَ مِنَ النَّارِ ، قال : فَيقُولُ :
وهَل رَأَوْهَا ؟ قالَ: يقولونَ: لا واللَّهِ ما رأَوْهَا . فَيقُولُ : كَيْف لو
رَأوْها ؟، قال : يقُولُون : لو رَأَوْهَا كانوا أَشَدَّ منها فِراراً ، وأَشَدَّ
لها مَخَافَة . قَالَ : فيقُولُ : فَأُشْهدُكم أَنِّي قَد غَفَرْتُ لهم ، قَالَ :
يقُولُ مَلَكٌ مِنَ الملائِكَةِ : فِيهم فُلانٌ لَيْس مِنهم ، إِنَّمَا جاءَ
لِحاجَةٍ، قال : هُمُ الجُلَسَاءُ لا يَشْقَى بِهم جلِيسهُم » متفقٌ عليه .
وفي
روايةٍ لمسلِمٍ عنْ أَبي هُريرةَ رضِي اللَّه عنْهُ عَنِ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « إِنَّ للَّهِ مَلائِكَةً سَيَّارةً فُضًلاءَ
يتَتَبَّعُونَ مجالِس الذِّكرِ ، فَإِذا وجدُوا مَجلِساً فِيهِ ذِكْرٌ ، قَعدُوا
معهُم ، وحفَّ بعْضُهُم بعْضاً بِأَجْنِحَتِهِم حتَّى يَمْلأُوا ما بيْنَهُمْ
وَبَيْنَ السَّماءِ الدُّنْيَا ، فَإِذا تَفَرَّقُوا عَرجُوا وصعِدوا إِلى
السَّماءِ ، فَيسْأَلهُمُ اللَّهُ عَزَّ وجلَّ وهُوَ أَعْلَمُ : مِنْ أَيْنَ
جِئْتُمْ ؟ فَيَقُولُون: جِئْنَا مِنْ عِندِ عِبادٍ لَكَ في الأَرْضِ :
يُسبحُونَكَ، ويُكَبِّرُونَكَ ، وَيُهَلِّلُونَكَ ، وَيحْمَدُونَكَ ،
وَيَسْأَلُونَكَ . قال : وماذا يسْأَلُوني ؟ قَالُوا : يَسْأَلُونَكَ جنَّتَكَ .
قال : وهَلْ رَأَوْا جنَّتي ؟ قالُوا : لا ، أَيْ ربِّ : قال : فكَيْفَ لو رأَوْا
جنَّتي ؟ قالُوا : ويسْتَجِيرُونَكَ قال : ومِمَّ يسْتَجِيرُوني ؟ قالوا : منْ
نَارِكَ ياربِّ . قال : وَهَلْ رَأَوْا نَارِي ؟ قالوا : لا ، قال : فَكَيْفَ لَوْ
رَأَوْا نَارِي ؟، قالُوا : ويسْتَغْفِرونَكَ ، فيقول : قَدْ غفَرْتُ لهُمْ ،
وأَعطَيْتُهُمْ ما سَأَلُوا ، وأَجرْتُهم مِمَّا اسْتَجارُوا . قال : فَيقُولونَ :
ربِّ فيهمْ فُلانٌ عبْدٌ خَطَّاءٌ إِنَّمَا مَرَّ ، فَجلَس معهُمْ ، فيقول : ولهُ
غفَرْتُ ، هُمْ القَوْمُ لا يَشْقَى بِهِمْ جَلِيسُهُمْ » .
Riyazü’s-Salihîn Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den
rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“Allah Teâlâ’nın
yollarda dolaşıp zikredenleri tesbit eden melekleri vardır. Bunlar Cenâb-ı
Hakk’ı zikreden bir topluluğa rastladıkları zaman birbirlerine “Gelin!
Aradıklarınız burada!” diye seslenirler ve o zikredenleri dünya semâsına
varıncaya kadar kanatlarıyla çevirip kuşatırlar. Bunun üzerine Allah Teâlâ,
meleklerden daha iyi bildiği halde yine de onlara:
- “Kullarım ne diyor?” diye sorar. Melekler:
- Sübhânallah
diyerek seni ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih
ediyorlar, Allâhü ekber diye tekbir getiriyorlar, sana hamdediyorlar ve
senin yüceliğini dile getiriyorlar, derler. Konuşma şöyle devam eder:
- “Peki onlar beni gördüler mi ki?”
- Hayır, vallahi seni görmediler.
- “Beni görselerdi ne yaparlardı?”
- Şayet seni görselerdi sana daha çok ibadet ederler, şânını
daha fazla yüceltirler, ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni daha çok tenzih
ederlerdi.
- “Kullarım benden ne istiyorlar?”
- Cennet istiyorlar.
- “Cenneti görmüşler mi?”
- Hayır, yâ Rabbi! Vallahi onlar cenneti görmediler.
- “Ya cenneti görseler ne yaparlardı?”
- Şayet cenneti görselerdi onu büyük bir iştiyakla
isterlerdi, onu elde etmek için büyük gayret sarfederlerdi.
- Bunlar Allah’a neden sığınıyorlar?”
- Cehennemden sığınıyorlar.
- “Peki cehennemi gördüler mi?”
- Hayır, vallahi onlar cehennemi görmediler.
- “Ya görseler ne yaparlardı?”
- Şayet cehennemi görselerdi ondan daha çok kaçarlar, ondan
pek fazla korkarlardı.
Bunun üzerine Allah Teâlâ meleklerine:
- “Sizi şahit tutarak söylüyorum ki, ben bu zikreden
kullarımı bağışladım” buyurur. Meleklerden biri:
- Onların arasında bulunan falan kimse esasen onlardan
değildir. O buraya bir iş için gelip oturmuştu, deyince Allah Teâlâ şöyle
buyurur:
- “Orada oturanlar öyle iyi kimselerdir ki, onların
arasında bulunan kötü olmaz.” Buhârî, Daavât
66. Ahmed, Müsned, II, 251-252
Müslim’in bir rivayeti şöyledir:
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine
göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah
Teâlâ’nın diğer meleklerden ayrı, sadece zikir meclislerini tesbit etmek üzere
dolaşan melekleri vardır. Allah’ın zikredildiği bir meclis buldular mı, o
kimselerin aralarına otururlar ve diğer melekleri oraya çağırarak
cemaatin arasındaki boş yerleri ve oradan dünya semasına kadar olan mesafeyi
kanatlarıyla doldururlar. Zikredenler dağılınca onlar da semâya çıkarlar. Allah
Teâlâ daha iyi bildiği halde onlara:
- “Nereden geldiniz?” diye sorar. Melekler de:
- Yeryüzündeki bazı kullarının yanından geldik. Onlar Sübhânallah
diyerek ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni tenzih ediyorlar, Allâhü
ekber diye tekbir getiriyorlar, lâ ilâhe illallah diyerek seni
tehlil ediyorlar, elhamdülillâh diyerek sana hamdediyorlar ve senden
istiyorlar, derler. (Konuşma şöyle devam eder):
- “Benden ne istiyorlar?”
- Cennetini istiyorlar.
- “Cennetimi gördüler mi?”
- Hayır, yâ Rabbi, görmediler.
- “Ya cenneti görseler ne yaparlardı?”
- Senden güvence isterlerdi.
- Benden neden dolayı güvence isterlerdi?”
- Cehenneminden yâ Rabbi.
- “Peki benim cehennemimi gördüler mi?”
- Hayır, görmediler.
- “Ya görseler ne yaparlardı?”
- Senden kendilerini bağışlamanı dilerlerdi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ şöyle buyurur:
- “Ben onları affettim. İstediklerini onlara bağışladım.
Güvence istedikleri konuda onlara güvence verdim.
Bunun üzerine melekler:
- Yâ Rabbi, çok günahkâr olan falan kul onların arasında
bulunuyor. Oradan geçerken aralarına girip oturdu, derler. O zaman Allah Teâlâ
şöyle buyurur:
- “Onu da bağışladım. Onlar öyle bir topluluktur ki,
onların arasında bulunan kötü olmaz.” (Müslim,
Zikir 25. Tirmizî, Daavât 129)
Açıklamalar
Hadisimiz Allah’ı zikretmenin değerini, zikredenlerin
kıymetini pek çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. “Allah’ı zikredenler”
yani namaz kılan, Kur’an okuyan, hadis okuyan, Allah’a dua eden, ilim tahsil
eden, ilmî sohbetler yapan kimseleri ziyaret etmek ve onların sohbetlerini
dinlemek üzere vazifelendirilmiş melekler vardır. Hadisin bazı rivayetinde bu
meleklerin, hafaza denilen koruyucu meleklerin dışında oldukları
özellikle belirtilmektedir. Bunların dünya semâsına kadar, bir rivayete göre tâ
arşa kadar birbirinin üstünde durdukları, bu bahtiyar insanları arayan diğer
melekleri de haberdâr ettikleri, o zikir meclisindekilere kol kanat gerdikleri
ve sohbetlerine kulak verdikleri belirtilmektedir.
Cenneti ve cehennemi görmüşler mi, tarzındaki sorulardan,
cennet ile cehennemin hâlen yaratılmış olduğu sonucunu çıkarmak da mümkündür.
Bu hadîs-i şerîf, ilâhî vaad ve müjdenin hoş bir örneğidir.
Bilindiği üzere Allah Teâlâ “Şayet (kulum) beni bir
toplulukla beraber anarsa, ben de onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım”
buyurmaktadır. Kendisini rızâsına uygun işlerle, zikir ve tesbihlerle anan
kullarını, onlardan hoşnut olduğunu belirterek bağışlaması ne güzel bir
tecellidir.
Hadisten öğrendiklerimiz:
1. Allah Teâlâ kendisini anan kullarından hoşnut olur ve
onları meleklerinin yanında anar.
2. Bazı meleklerin vazifesi Allah’ı anıp zikredenleri tesbit
etmektir.
3. Melekler Allah’ı zikreden insanları sever ve onları
himâye ederler.
4. Allah’ın anıldığı zikir meclislerinde bulunmak insana
mânevî faydalar sağlar.
5. Cenâb-ı Hak kendisinden samimiyetle bağışlanma dileyen
kullarını bağışlar ve onları korktuklarından emin kılar.
وعنهُ عنْ
أَبي سعيدٍ رضِي اللَّه عنْهُمَا قالا : قَالَ رسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم : « لا يَقْعُدُ قَوْمٌ يذْكُرُونَ اللَّهَ إِلاَّ حفَّتْهُمُ الملائِكة
، وغشِيتهُمُ الرَّحْمةُ ونَزَلَتْ علَيْهِمْ السَّكِينَة ، وذكَرَهُم اللَّه
فِيمن عِنْدَهُ » رواه مسلم .
Yine Ebû
Hüreyre ile Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine
göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir topluluk
Allah’ı zikretmek üzere bir araya gelirse melekler onların etrafını sarar;
Allah’ın rahmeti onları kaplar; üzerlerine sekînet iner ve Allah Teâlâ onları
yanında bulunanlara över.”(Müslim, Zikr 39,
38 Ebû Dâvûd, Vitir 14; Tirmizî, Daavât 7;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder