Bir adam Mevlana’ya: Hazreti Peygamber (s.). Hem “küfre rıza
küfürdür” buyuruyor, hem de: “Müslüman her kazaya rıza göstermelidir”
buyuruyor. Küfür ve nifak da Cenab-ı Hakk’ın kazası (takdiri) değil midir? İkisinin
arasındaki çözüm nedir? diye sormuş.
Mevlana şu fıkra ile cevap vermiş:
a-Kır sakallı bir adam berbere: yeni gelin alıyorum,
sakalımdaki beyazları ayıkla! dedi. Berber sakalının tümünü kesip önüne koydu
ve: benim acele bir işim çıktı, sen ayıkla, deyip çıkıp gitti.
B- adamın biri Zeyd’e
bir tokat attı. Zeyd de karşılık vermek istediğinde tokat atan adam:
-
sana bir sorum var, onun
cevabını ver, ondan sonra sen de bana vur. Sana vurduğumda şark diye bir ses
geldi. Bu şark sesi benim elimden mi geldi, yoksa senin ensenden mi? Zeyd:
-
Bunun acısı geçmedi ki
oturup düşüneyim!
-
Madem ki senin derdin yok,
sen onu düşünmeye devam et. Dert sahibinin bunu düşünecek hali yok. Ben rabbimin
rızasını nasıl kazanacağım, diye düşünüyorum ve elimden geleni yapmaya
çalışıyorum.
Bu iki fıkrada benim anladığım şudur: Rabbinin rızasına
kavuşmak isteyen adam, böyle şeylerle meşgul olmaz, rabbimin rızasını nasıl
kazanırım, derdinde olur ve elinden geldiği kadar Allah’ın emrettiklerini
yapmaya, yasaklarından da kaçmaya çalışır. Hani şair demiş ya:
Kıl namazı, tut orucu, et niyaz; Mahşer günü kabul olmaz
itiraz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder